Translate.vc / Espanhol → Turco / Habra
Habra tradutor Turco
31,865 parallel translation
Cuánta luz habrá después de Kensington.
Kensington'dan sonra ne kadar da aydınlık gelecek.
Estoy esperando a las tropas mañana y habrá muchas damas a la moda ahí.
Yarın birlikleri denetleyeceğim orada birçok modacı leydi olacaktır.
- ¿ Habrá un baile de coronación, señora?
- Taç giyme balosu olacak mı Majesteleri?
¿ Habrá reclutado el Poder Divino?
.. İlâhî Güç'ün silahı altına girecek?
* Habrá que verlo *
# Bakalım şöyle bir #
Ahora, imagina cómo la habrá tenido el hombre que inventó la vacuna contra la polio.
Şu mucit adamı hatırlasana. Çocuk felci aşısını bulanı.
Habrá episodios violentos similares a la frecuencia experimentamos con Max Rager.
Max Rager ile tecrübe ettiğimiz şiddet nöbetlerinin benzerleri olacaktır.
Y aun así necesitaremos personas... pero si preguntas si alguna vez habrá... una máquina de inteligencia artificial que haga películas.
Yine insanlara ihtiyacımız olacak ama filmlerdeki gibi bir yapay zekalı makine olacak mı sorusunu sorarsanız.
Ya se hizo la audiencia de lectura de cargos y cada vez habrá más.
Hâkim karşısına çıktılar. Bundan sonra arka arkaya bir sürü duruşma olacak.
Habrá manifestantes en el tribunal la semana próxima.
Protestocular önümüzde hafta burada, ilçe merkezinde toplanacaklar.
Renunciamos a cualquier apelación y no habrá demanda de responsabilidad.
Temyize gitmeyiz, sorumluluğu da kabul etmeyiz.
No habrá agua consumible.
İçme suyu olmayacak.
20 segundos, y el botón de apagado se habrá ido.
20 saniye sonra kapatma anahtarı gitmiş olacak.
Y si no te bajas de esa caja, se habrá terminado antes de que te enteres.
Ve o kutunun üstünden inmezsen sen ne olduğunu anlamadan bitecek.
- No habrá problemas con él. Se terminó.
- Daha fazla sıkıntı çıkarmayacak.
Habrá una ceremonia de la estrella de bronce, y la Marina le debe una gran cantidad de salarios atrasados.
There'll be a ceremony for the Bronze Star, and the Navy owes you a whole lot of back pay.
No habrá una próxima.
Öyle bir şey olmayacak.
La habrá.
Olacak.
Habrá una guardia de honor compuesta por el cuerpo de policía de Jamaica...
Jamaika Polis Teşkilatı tarafından bir tören kıtası oluşturulacak.
Seguro que Su Alteza comprende que habrá personas importantes en la recepción de esta noche.
Prenses Hazretlerinin de bildiği gibi bu gece resepsiyonda önemli kişiler olacak.
- Habrá que pedir perdón.
- Özür dilenecek.
¿ Qué habrá sido de Gary?
Gary'ye ne oldu?
Porque habrá otros hombres como vos.
Senin gibi başkaları var çünkü.
No habrá un nosotros si tú no estás.
"Biz" olmayacak, sen ölürsen.
Entonces habrá votación.
O zaman oylamaya koyacağız.
Mañana habrá un baile.
Yarın gece balo var.
Él no se habrá manchado las manos cometiendo ese acto.
Bunu kendi yaparak ellerini kirletmez. Bugün kabul etti.
Mañana no habrá sobornos.
Yarın rüşvet şansı olmayacak.
Pero jamás habrá un mulo en la familia Médici.
Ama Medici soyunda asla bir melez olmayacak...
Es ella la que debe decírtelo, de lo contrario no habrá confianza entre ustedes.
Onun sana söylemesi lazım, aksi takdirde aranızda güven kalmaz.
Una vez comience el descenso, no habrá vuelta atrás.
Bir kez oraya inmeye başlarsam bir daha geri dönemem.
Muy bien. En cuanto nos hagamos con el combustible habrá que salir pitando.
Yakıtı aldıktan sonra önümüze gelen her şeyi havaya uçurup buradan gidiyoruz.
LLAMADA PERDIDA DESCONOCIDO "Y ya no habrá muerte, ni habrá más llanto, ni clamor, ni dolor porque las primeras cosas pasaron".
"Artık daha fazla ölüm olmayacak ne üzüntü, ne ağlama ne de daha fazla acı olacak."
Habrá consecuencias, y les diré...
Bunun sonuçları kötü olacak. Onlara anlatacağım.
No habrá una próxima vez.
Bu son şansınızdı.
Habrá una dura competencia.
Çekişmeli bir yarış olacak.
No lo habrá.
Olmayacak.
Yo me pasaría por el piso 23 y revisaría el ordenador de Angela Moss. Estoy segura de que habrá eliminado todo rastro... pero echadle un vistazo de todas formas. No encontraréis nada...
23. katı kontrol edip Angela Moss'un bilgisayarına bakın.
- Sí, claro. Habrá una cacería.
- Evet, ne demezsin.
La policía ya habrá estado allí, ¿ y te acuerdas de todo esto ahora?
Polisler oraya çoktan gitmiş olabilir, sen bunu şimdi mi hatırlıyorsun?
¿ Habrá mentido sobre Tyrell?
Tyrell konusunda yalan söylemiş olabilir mi?
Así que, desde ahora habrá croquetas de jalapeños gratis.
Bundan sonra jalapeno kızartmaları ücretsiz olacak!
- ¿ Dónde habrá estado desde que se fue?
Storybrooke'tan ayrıldığından beri nerelerdeydi?
De acuerdo, ese tal capitán Decha, si tiene un poco de sentido común, se habrá ido, ¿ verdad?
Tamam, şu Kaptan Decha... Biraz aklı varsa, sırra kadem basmıştır.
Sabe, me pregunto si habrá asimilado ya la realidad de la muerte de Mark.
Mark'ın ölümünü henüz idrak edip etmediğini merak ediyorum.
Eso significa que no habrá manzanas hasta Junio.
Haziran'a kadar elmamız yok.
Muy pronto, en el cementerio, habrá un portal de vuelta a Storybrooke, - pero se cerrará al atardecer.
Çok yakında mezarlıkta Storybrooke'a açılan bir geçit ortaya çıkacak ama gün batımında kapanacak.
Pero nos dijeron que pronto habrá una cosecha.
Ama yakında hasat yapılacağı söylendi.
Habrá gente que cuidará de...
Seninle ilgilenecek insanlar var...
- ¡ Habrá consecuencias para todos!
Sonuçlar hepimizi ilgilendirir.
- Si las seguimos, también las habrá.
Kuralları takip edince de sonuçlarla uğraşmak zorunda kaldık.