Translate.vc / Espanhol → Turco / Hacer
Hacer tradutor Turco
433,411 parallel translation
¿ Y cuándo fue la última vez que lo visteis coger un bote de nata montada y no hacer su broma de "tengo la rabia"?
En son babanızı ne zaman bir kremşanti şişesini alıp "Kuduz oldum" esprisini yapmadan gördünüz hem?
¿ Qué van a hacer un puñado de gays con una tarta aparte de estar alrededor chillando acerca de lo bonita que es?
Bir grup eşcinsel pastayı ne yapacak ki? Öylece durup "ne kadar güzel!" diye ciyaklamak dışında yani.
Hace poco empecé a hacer ejercicio en el garaje y el primer día... perdí un par de kilos.
Son zamanlarda garajda egzersiz yapmaya başladım ve ilk günde birkaç "kilo düşürdüm".
¿ Entonces esta noche vamos a hacer una ceremonia?
Bu akşam merasim mi düzenleyeceğiz?
De acuerdo. Creo que podemos hacer eso por su hijo.
Tamam, oğlunuz için bir şeyler ayarlayabiliriz.
¿ Recuerdas ese truco de magia que solías hacer en el que salías de una camisa de fuerza con los ojos cubiertos?
Deli gömleğinden gözü bağlı şekilde kurtulduğun sihirbazlık numarası vardı ya hani?
Cariño, no tienes que hacer esto.
Bunu yapmak zorunda değilsin canım.
Manny, sé lo que has estado intentando hacer todo el día.
Manny, tüm gün ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Estar separados es como hacer que noches como esta, el ir a un concierto, sea más especial.
Ayrı olmak, bu akşam gideceğimiz konser gibi olayları daha da özel yapacak.
Mamá, ¿ podemos no hacer esto aquí?
- Anne, burada yapmasak olmaz mı?
¿ Pero has visto lo que acaba de hacer, cómo ha resuelto los problemas de todos así?
Ama biraz önce yaptıklarını gördün mü? Herkesin sorunlarını nasıl da çözdü.
Es un hombre Dunphy, Claire... lleno de recursos, guay, y con la justa cantidad de saber hacer.
Dunphy erkekleri böyledir Claire. Her şeyin altından kalkan, sakin ve tam kıvamında maharete sahip.
Ahora mismo no tengo mucho que hacer.
Bu aralar pek işim yok da.
Si estáis haciendo carteles, estos son algunos problemas... las mujeres hacemos 79 céntimos de cada dólar, y el gobierno quiere decirme qué hacer con mi cuerpo.
Pankart hazırlıyorsanız birkaç meseleden bahsedeyim. Erkeklerin bir dolar kazandığı işten kadınlar 79 sent kazanıyor ve devlet bedenime ne yapacağıma karar vermek istiyor.
Y no lo va a hacer hasta que trates a este hombre como un igual.
Bu adama dengin gibi davranmazsan yürümeyecek de.
- Sofá blanco. No creo poder hacer todo esto por mi cuenta.
Bunların altından tek başıma kalkabileceğimi sanmıyorum.
Bueno, sabes qué, lo bueno es que no tienes que hacer nada de esto por tu cuenta, porque tienes una familia justo aquí que te ama y hará todo lo que necesite hacer para ayudarte.
Neyse ki her şeyi tek başına yapmak zorunda kalmayacaksın çünkü hemen burada seni seven ve sana yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacak olan bir ailen var.
Como puedes ver, tengo mucho trabajo que hacer, así que...
Gördüğünüz üzere yapacak çok işim var. Yani...
- Bueno, Manny puede hacer eso.
- Manny yapabilir bunu.
Yo te iré indicando qué hacer.
Ben sana anlatacağım.
No vamos a hacer eso.
- Bunu yapmayacağız.
Hay algo que los antiguos nosotros nunca podrían hacer sin lágrimas y gritando y creo que los nuevos nosotros pueden ser capaces de manejar.
Eski bizin göz yaşları ve bağırışlar olmadan asla yapamadığı bir şey var. Yeni biz altından kalkar belki dedim.
¿ No tienes que ser un tipo de chico listo para hacer uno de esos?
Bunları yapmak için bir çeşit usta radyocu olmanız gerekmez mi?
Uh, definitivamente no... cualquiera con una computadora puede hacer uno.
Aslında gerekmez, bilgisayarı olan herhangi biri bile bunu yapabilir.
Te vas a lavar las manos después de hacer popo.
Tuvaletini yaptıktan sonra ellerini yıkamalısın.
Si, y buscábamos algo que hacer los cuatro juntos.
Evet, Biz de dört kişi yapılabilecek bir şeyler arıyorduk.
Alguien me dio una pastilla, y ahora lo único que quiero hacer es sentir tu chaqueta.
Biri bana bir hap verdi, ve şimdi tek istediğim ceketini hissetmek.
¿ Que acabas de hacer?
Demin ne yaptın sen?
- Mira lo que me hiciste hacer.
Bak senin yüzünden ne yaptım!
Pero no te preocupes, no te obligaré a hacer nada.
Ama dert etmeyin. Sizi bir şeye zorlamayacağım.
No puedo liberarte hasta que accedas a hacer algo por mí.
Maalesef gitmene müsaade edemem en azından istediğim bir şeyi yapmadıkça.
Esperaba para hacer mi entrada.
Nasıl giriş yapsam diyordum ben de.
¡ Sabes qué hacer!
Yapman gerekeni biliyorsun!
No, hay algo... que debo hacer antes de caer en otro portal.
Olmaz. Başka portaldan atılmadan önce yapmam gereken bir şey var.
Ese día Charles Lindbergh aterrizó en París... fue el primer vuelo transatlántico en solitario... pero no puedo hacer esto, ahora no.
Charles Lindbergh o gün tek başına yaptığı ilk transatlantik uçuş sonrası Paris'e iniş yapmıştı. Ama şuan bunu yapamam.
Pintamos las escuelas, construimos pozos, todo eso. Para cuando los afganos se dieron cuenta de que controlábamos su aldea, no había nada que pudieran hacer al respecto.
Afganlar köylerini bizim yönettiğimizi anladıkları zaman, bunun için yapacakları bir şey kalmamıştı.
Rufus se va a hacer cargo... Bien, bien.
Bu sefer Rufus yapacak, tamam.
Estoy solo... y no tengo idea de qué hacer.
Yalnız kaldım... ve ne yapacağımı da bilmiyorum.
No tienes que hacer esa llamada, Charles.
Onu aramak zorunda değilsin Charles.
Bueno, no hay nada que pueda hacer desde aquí.
Buradayken bir şey yapmam imkansız.
Quizá el universo está diciendo que hay algo más que tienes que hacer antes.
Belki de evren sana önce başka bir şey yapman gerektiğini söylüyordur. Belki de burada olman gerekmiyordur.
Ahora lo veo, y lo voy a hacer.
Bunu şimdi anlıyorum, ve koruyacağım da.
¿ qué vamos a hacer con Rittenhouse?
Rittenhouse hakkında ne yapacağız?
- ¿ Cómo lo ha podido hacer?
- Bu nasıl olur?
¿ Acabamos de hacer un trío?
Vay canına, üç açıdan mı gördük?
Puede que quieras hacer un poco de hueco en la portada.
Ön sayfada bana yer ayırmak isteyebilirsin.
Estoy revisando los cálculos, y creo que podemos hacer el dispositivo entre ocho y diez por ciento más pequeño.
- Matematiğe bakıyorum ve sanırım cihazı % 8 ve % 10 arasında bir değerde küçültebiliriz.
¿ Hay algo que podamos hacer?
Yapabileceğimiz bir şey var mı?
Hacer lo correcto.
Onun yapmaya çalıştığı şeyi anlamış olmalı...
O sea, no podemos hacer esto sin él.
Bunu onsuz yapamayız.
Tenemos que hacer algo.
Bir şeyler yapmamız lazım.