Translate.vc / Espanhol → Turco / Iman
Iman tradutor Turco
1,840 parallel translation
Supuse que tenía que tomar la indirecta y aceptarte ese trago.
Düşündüm ki, sonunda imanı anlayıp, seninle o içki için buluşmalıyım.
¿ Te viste a ti misma como una defensora de la fé? ¿ Para complacer a tu padre?
Sen de kendini imanın bir muhafızı olarak mı görüyordun babanı memnun etmek için?
Nosotros somos los defensores de la fé.
Hepimiz imanın muhafızlarıyız.
Necesito que se vaya ahora, ¿ me oye?
- Hemen ayrıImanızı istiyorum, anladın mı?
A menudo hablabas de él como tu inspiración para unirte a la Flota.
Sıklıkla onun YıIdız Filosu'na katıIman için sana nasıI ilham verdiğinden bahsederdin.
¿ Cómo podrías no tener fe mientras te recitaban los versos de Alá?
Size Allah'ın ayetleri okunduğu halde nasıl olur da iman etmezsiniz?
Pero Dios salvará a los fieles.
Ancak Tanrı, kendine iman edenleri kurtaracaktır.
Es fé.
Çünkü bu iman.
Así pues, queridos hermanos y hermanas, cuando le preguntéis a un verdadero creyente, cuál es el propósito de la vida, os dirá :
Yani, kardeşlerim ve bacılarım, iman etmiş birine hayatın anlamını sorarsanız, size şöyle diyecektir :
Nos llamamos musulmanes, pero ignoramos la fe verdadera.
Müslümanız diyoruz ama imanın şartlarını... -... yerine getirmiyoruz.
Y habrá más, si no encontramos la fe verdadera.
Gerçekten iman etmezsek, arkası da gelecek.
"No pierdan Ia fe en mí".
"Uzaklaşmayın, sadece bana iman edin."
Solo tenerle fe a Dios.
Sadece Tanrı'ya iman ettiler.
La historia es un ejemplo de su inmensa fe
Hikaye, onun kuvvetli inancı ve imanından ibarettir.
- Tendré que pedirle que se vaya.
Sizden ayrıImanızı istemek zorundayım.
Danos la caridad pura, danos la fe y la razón.
Bize merhamet et, bize iman gücü ve bunun için sebep ver.
Siempre reconocimos, en la Iglesia Católica, prodigios de espiritualidad en las misas... cuando era posible la comunión espiritual... de todos los creyentes.
Katolik Kisesi içinde, gördük ki... kitlelerin ruhlarındaki olağanüstü belirtiler... cemaatin ruhlarının titreşimi... imanın sebebidir.
Óyeme y témeme, Satán, enemigo de la fe.
Duy beni ve kork, imanın düşmanı, Şeytan.
No puedes sentir el campo magnetico Puedes pasar un iman por tu cuerpo y no sentir absolutamente nada.
Manyetizm bizlerin normalde uğraştığımız bir şey değildir.
Al tomar un iman y coloca un papel sobre el y cubrir el papel com limadura de hierro estas se alinearan a lo largo de las lineas de campo que surgen del iman
Çubuk bir mıknatısı alıp üzerine bir kağıt koyun kağıdı da demir tozlarıyla kaplayın.
Asi como un iman en anillo repele a otro la magnetosfera repele el plasma solar.
Bir dairesel mıknatısın diğerini itmesi gibi, dünyanın magnetosferi'de güneşten gelen manyetik plazmayı dışarıda tutar.
Hay una bobina de cable envuelta aqui. y el iman rotante induce una corriente electrica y esa corriente es la que enciende esta luz.
Mıknatıslar etraflarında dönüyorlar, tellerden oluşturulan bir sarım var buraya sarılmış, ve dönen mıknatıs, bir elektrik alanı oluşturuyor, ve bu tele elektrik akımı aktarıyor, o da lambayı yakıyor.
asi como lo hace la cubierta de esta bicicleta. De hecho, es el fluido ekl que crea el iman mas poderoso del planeta
Aynen dönen bir bisiklet tekeri gibi.
# En mi cabeza la marca del mártir, por mi credo, yo "matir" #
Kendi nazarımda şehit oldum, imanım için höldüm.
En el evento improbable que se tomen rehenes en la prisión, no negociaremos su liberación.
AlışıImadık bir şekilde rehine durumu olursa, serbest bırakıImanız için pazarlık yapmayacağız.
Es como si yo fuera un imán para perras. - Sin ofender.
Sürtük mıknatısı gibi bir şeyim ben.
La tripulación sabía que podría atraer a las focas leopardo como un imán.
Ekip bunun leopar foklarını bir mıknatıs gibi çekeceğini biliyor.
Soy una "Imán-Tontera-Dispárame"
Bir başarı magnetiyim, bela gibi çekerim. Kim ne diyebilir?
Esta chica es como un imán súper poderoso de hombres.
Kız ultra güçlü erkek mıknatısı gibi.
Mi mamá siempre... ha sido como un imán para los pervertidos, supongo que aún lo es.
Annem her zaman yoldan çıkmış olan adamlara tutulurdu. Gerçi hala daha öyle.
Debo ser sincero. Es un imán de penes.
Dürüst olmam gerekirse, penisleri mıknatıs gibi çekiyor.
No olvides el imán.
Aman, gazeteni ihmal etme!
Soy un maldito imán de problemas, amigo.
Kadınları kendime mıknatıs gibi çekiyorum, dostum.
Mantuve la fé.
İmanımı ve inancımı korudum...
¡ Fe!
İman!
El tipo es un maldito imán para los problemas.
Adam bela mıknatısı gibidir.
Conozco a un imán.
Bir hoca biliyorum.
Ni imán, ni Reis.
Ne hoca, ne Reis!
¿ Tienes fe?
İmanın yerinde mi?
- Imán?
- Mıknatıs?
Ella es como un imán maldito.
Kadın lanet bir mıknatıs gibi.
Es un imán para las chicas.
Tam bir hatun mıknatısı.
La tierra tiene un gigantesco iman protegiendola
yeryüzünün korunmasının olmasıdır.
Estamos en una chacarita y detras mio hay un enorme iman.
olduğunu göstermek istiyorum. Burada bir hurdacıdayız ve tam arkamda da dev bir elektromangnet var.
Guau, la brujula apunta hacie el iman...
Hadi bir bakalım. Harika... pusula mıknatısa doğru döndü.
Pero el polo norte no es un iman en si
Burası manyetik kutupdur. Ancak kuzey kutbunda, gerçekten bir mıknatıs yoktur.
50,000 anios antes, Un iman hubiera apuntado al norte
Ondan da 50.000 yıl önce ise, pusulalar kuzeyi gösteriyordu.
Por mi credo, yo matir.
Bu da ne? İmanım için, höldüm.
Un arma de fuego atrae a la muerte como un imán.
ölüm Gun's bir mıknatıs.
La fe, la esperanza y el amor estas tres virtudes.
İman, umut ve sevgi, bunların üçü
Mahmud, hablé con el imán porque estaba preocupada por ti, Y él me dijo que le dijiste cosas sobre ti, Y me reí porque no puedes ser, ¿ verdad?
Mahmud, senin için endişelendiğimden imam ile konuştum ve o da, bana senin ona bu durumundan bahsettiğini söyledi ve ben sadece güldüm, çünkü olamazsın, değil mi?