Translate.vc / Espanhol → Turco / Lakin
Lakin tradutor Turco
2,928 parallel translation
Los cuerpos de seguridad combaten esta corrupción con una nueva línea de defensa. pero no todos fueron creados iguales.
Emniyet güçleri bu yozlaşmayla tamamen yeni bir savunma hattıyla savaşıyor lakin herkes eşit yaratılmamıştır.
Pero los que mandan se pusieron nerviosos.
Lakin baştakiler tedirgin oldular.
Eso no me dolió nada. pero no me hiciste nada de daño.
Canım acımadı. Hazırlıksız yakalandığımı kabul ediyorum. Lakin zarar veremedin.
ha habido otras ocasiones en el pasado en las que ha invitado a participar a los ciudadanos. han sido animados a participar en unas celebraciones que durarán tres días.
Daha evvel de tüm halkın davet edildiği etkinlikler düzenlenmişti. Lakin kundaktakilerden hasta yatağında olanlara kadar bu çapta üç gün sürecek bir kutlama daha önce görülmemişti.
Pero esta es la oportunidad perfecta para practicar.
Lakin bu antrenman yapmak için mükemmel bir fırsat.
se asciende al grupo completo. se castiga por igual a todo el grupo.
Yeterince istihbarat sağlanırsa grup olarak terfi ediyorlar. Lakin yanlış istihbarat verilirse ya da grup üyelerinden biri suç işlerse tüm grup cezalandırılıyor.
Liquidar por completo un pueblo o ciudad de golpe es mucho más efectivo. que alzarían la voz ante las desapariciones. nadie sospecha nada al no poder contactar con alguien. les parece normal no poder ponerse en contacto.
Belli bir düzen içerisinde köy ve kasabaları temizlemek daha mantıklı. Bu durumda tek çekinceleri oradakilerin akrabaları ile iş arkadaşlarının kaybolduklarına dair ortalığı ayağa kaldırması oluyor. Lakin kutlamayı ortaya sürerek iletişim kopukluğunun garipsenmemesini sağlayabilirler.
la condición que imponemos para otorgarle su libertad es que nos proporcione todos sus conocimientos a nivel militar. ambos nos encontraremos en posiciones difíciles.
Lakin hürriyetiniz karşılığında ülkenizin tüm askeri meselelerini bizimle paylaşmanız elzem. Anlaşma gereğince imzalar atıldıktan sonra sözünüzde durmazsanız her iki taraf da güç bir durumun içinde kalır.
Tenía que ser el aliado de alguien aunque no quisiera. No quise herir a nadie. Pero no sabía que eso significaría que no estoy del lado de nadie.
İstemesem bile birinin müttefiki olmalıydım lakin kimseyi incitmek istememenin hiç kimsenin adamı olmadığım manasına geldiğini bilmiyordum.
El curso no fue significado de esa manera, pero el resultado.
Gidişat böyle değildi lakin sonuç böyle oldu.
Pero usted tiene que montar en mi coche.
Lakin şoförümle gideceksin.
El objetivo ahora es derrocar el actual régimen fascista, pero debemos liberar la península a través de una revolución socialista. "
"Şimdilik amacımız... mevcut faşist rejimi devirmektir." "Lakin sosyalist bir devrim yoluyla yarımadayı kurtarabiliriz."
Solo una cosa más. Recientemente me di cuenta, no puedo estar de acuerdo con la idea de que los ciudadanos pobres no pueden tener justicia.
Lakin ben de yakın zamanlarda fark ettim ama yoksul vatandaşın adaleti olmamalı şeklindeki bir fikri kabul edemem.
No sé lo que era...
Nasıl oldu bilmiyorum, lakin onca zaman sonra..
Sin embargo, muchos años han pasado desde la última vez que nos vimos
lakin son görüşmemizden bu yana yıllar geçmişti.
Pero ¿ A qué es lo que temes Roderick?
Lakin, neden korkuyorsun, Roderick?
Roderick amaba a su hermana por su pureza Algo que solo el edificio atestiguó en...
Roderick kız kardeşini saflığından dolayı seviyordu, lakin, öngördüğü akıbet ilelebet vakiydi.
Pero poco más tarde de mi llegada a la casa Ella sucumbió ante el aplastante poder destructor
Lakin, eve varışımın akşamı sonlanmak üzereyken, yok edicinin helak eden gücüne daha fazla direnemedi.
Pero una vez concebida, me acosó noche y día
lakin aklıma düşer düşmez, gece gündüz içimi kemirdi.
Pero me encontraba siempre con el ojo cerrado
Lakin, o gözü hep kapalıydı ;
Pero siempre me encontraba con el ojo cerrado
Lakin, o göz hep kapalıydı.
Pero al cabo de un tiempo... Mi ansiedad se hacía obvía... pálido deseé que se marcharan
Lakin, çok geçmeden, betim benzim attı gitmelerini diledim.
Mi amigo, respeto tu entusiasmo Pero por mi parte aún me encuentro escéptico sobre el futuro del hipnosis
Dostum, coşkuna saygım sonsuz, lakin, kanımca hipnozun geleceği hakkındaki kuşkularımı inkar edemiyorum.
Pero no comas ansías, porque no tengo intenciones en morir pronto
Evet, lakin müsterih ol, yakın zamanda ölmeye hiç niyetim yok!
Sí, la idea parece un poco incierta pero no tenemos nada que perder
Evet, fikir saçma gelebilir, lakin, kazanacaklarınızı bir düşünün.
Pero pronto nos vimos obligados a aceptar la realidad
Lakin kısa zaman içinde, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldık.
¿ Dónde me encontraba y cuál era mi estado?
Lakin, nerede ve hangi haldeydim?
Había escapado de la muerte... en una forma de agonía... sólo para ser entregado a una nueva forma peor que la muerte misma
Bir şekilde ölüm azabından kurtulmuştum, lakin, ölümden de beterine tabi tutulacaktım.
Porque Potclean empezará a añadir interés de nuevo. puede que podamos atacarlo antes de que Potclean informe el aumento de interés.
Çünkü AVAY faiz bindirmeye başlayacak. Lakin süratini göz önüne alırsak... AVAY başlamadan önce saldırabiliriz.
Potclean va añadiendo intereses cada diez segundos. el interés se detiene.
10 saniyede bir faiz arttırımında bulunur. Lakin düşman Knuckle'dan yüz metreden fazla uzaklaşırsa bu işleme ara verir.
Pero necesito reservar mis energías.
Lakin gücümü korumam lazım.
Pero esta vez no la esquivó.
Lakin bu sefer bunu başaramadı!
Lo importante es que confiemos en Palm. pero el punto de Gon podría ser que aún tenemos tiempo para cambiar el plan si hace falta.
Orası mantıklı tabii. Lakin Gon'un işaret ettiği üzere Palm'ın sonu böyle olduysa planda hala değişiklik yapabiliriz.
Entiendo... tendrás que olvidarte de ella hasta el final. podría causar que la operación fracase.
Anlıyorum da... Kaygılanmanı anlıyorum. Lakin harekat başladığı anda mevzu hallolana kadar onu unutacaksın.
pero es la única explicación. pero esa oportunidad solo fue posible bajo circunstancias anormales.
Bilmiyoruz ama tek açıklaması bu. O ani talihimizin üstüne kafa yormadığımı itiraf etmeliyim. Lakin öyle bir şey ancak sıra dışı bir durumda mümkün olurdu.
Pero determiné que no representaba una amenaza para usted y lo ignoré.
Lakin Majesteleri için tehdit oluşturan bir şey olmadığından görmezden geldim.
parece que está a punto de desmoronarse.
Lakin nedense sönüp gitmesine de ramak kalmış gibi.
No me he sentido bien.
Lakin şu günlerde iyi hissetmiyorum.
Quería presentártelo, pero creo que tiene novia.
Seni onunla tanıştırmak istiyorum. Lakin hoşlandığı başka biri var sanki.
La verdad no tengo ganas de colgarlo.
Lakin asmaya değer değilmiş. - Ne peki?
Es su hijo y se parece a él... pero habla con fluidez el coreano.
Chang Ji Myung'un oğlu. Ona benziyor. Lakin Korece'yi güzel konuşuyor.
No, pero tampoco las convierte en obras de arte.
! Hayır, lakin sanat eseri de yapmıyor.
Durante muchos años, la demencia frontotemporal y el Alzheimer se confundieron, pero la demencia frontotemporal es una enfermedad aparte.
Yıllarca frontotemporal yerleşimli bunama ve Alzheimer karıştırıldı, lakin frontotemporal yerleşimli bunama ayrı bir hastalık.
Representaba a otra persona, pero el nombre había sido redactado.
Başkasını temsil ediyordu, lakin isim kapatılmıştı.
Un cadáver viviente sin alma, cosido, sacudido, aporreado y devuelto a la vida por un loco.
Ruhsuz, lakin yaşayan bir ceset. Bir çılgın tarafından dikilmiş, bedene bürünmüş ve hayat verilmiştim.
Quizá Dios no envió a Adam a la Tierra, pero le permitió vivir por más de 200 años, contra todos los pronósticos.
Adam'ı bu dünyaya Tanrı getirmemiş olabilir lakin müthiş zorluklara karşılık 200 yıl yaşamasına müsaade etti.
Cuando era más chica, creí que, si lo hacía todo bien encajaría con las otras chicas pero no creo que ni siquiera notara mis esfuerzos.
küçük bir çocukken, her şeyi doğru yaparsam, diğer bütün kızlar gibi ortama ayak uydurabileceğimi düşünürdüm, lakin dendiğimin bile farkına vardığını düşünmüyorum.
Lara obtiene siempre buenas notas en casi todas, pero se distrae fácilmente.
Lara, çoğu dersten iyi not alırdı lakin dikkati hemen dağılırdı.
Sin embargo aquí, en su propio hotel casi vacío ¿ ocupaba una habitación de servicio?
Lakin burada, neredeyse bomboş otelinde bir hizmetli odasında mı kalıyordu?
Monsieur Jean es muy capaz pero no podemos alegar que sea un concierge de primera ni siquiera de segunda.
Mösyö Jean'un çok maharetli biri olduğu muhakkak lakin birinci sınıf, hatta daha ciddi bakarsak ikinci sınıf bir odacı olduğunu bile iddia edemeyiz.
Estoy de acuerdo con las capacidades de Killua.
Killua'nın yetenekli olduğunu kabul ediyorum lakin Gon'a ne demeli?