Translate.vc / Espanhol → Turco / Mandarín
Mandarín tradutor Turco
337 parallel translation
Zapatillas de Mandarín.
Mandarin Terlikleri.
Si dominaran los chinos, sería mandarín.
Ya Çinlilere mandalina satacaktım.
El rojo mandarín y el fucsia son la combinación de moda.
Portakal rengi ve fuşya kombinasyonu bugünlerde çok moda.
Señor Wu, Su Excelencia os aguarda en la Torre del Pato Mandarín.
Üstad Wu, ekselansları sizi Mandarin ördek kulesinde bekler
Torre del Pato Mandarín.
"Mandarin Ördek Kulesi"
Está con el Comandante y el Profesor Zheng bebiendo en la Torre del Pato Mandarín, aguardando mi informe.
Kumandan Zheng ve Ekselanslarıyla birlikte Mandarin ördek kulesinde içiyorlardır Lütfen affedin beni
Un mandarín hastiado Un mandarín hastiado como un mandarín hastiado, cansado, debilitado
Portakal posası gibi Portakal posası gibi
Fuera de un budín, uno seguramente puedes pescar un mandarín. ¿ Qué sigue? .
Kendim yoğurtlu yemeğimden bir mandarin alamaz mıyım?
"la casa del mandarín".
Ming sarayı.
Acaso no era una conversación llena de estática, tríplemente encríptada con microondas entre 2 soldados hablando en Mandarín
O bir statik doldurucu..... üç aşamalı mikro dalga dönüştürücüydü. Ve iki askerin çinçe konuşmasını çeviriyordu.
En inglés, francés, hebreo o mandarín sería lo mismo.
İngilizce, Fransızca, İbranice, Çince, hepsinde aynı!
¡ Ellos mataron al mandarín!
Mandarini öldürdüler!
Habla bien el Mandarín.
Mandarinceyi iyi konuşuyorsun.
Sólo el mandarín.
Sadece Mandarin lehçesini.
- Hablo mandarín, no cantonés.
- Kanton Çincesi bilmem.
Habla en mandarín.
Mandarince konuş.
No hay manera de que entiendas mandarín.
Mandarince anlamaman imkansız.
Pensaba que no sabías hablar mandarín.
Mandarince konuşamadığını sanıyordum.
¿ Hablas mandarín? ¡ Fantástico!
Mandarince konuşuyorsun.
Esta gente mayor no comprende el mandarín.
Benim adım wada. Bu yaşlı insanlar Mandarin dilinden anlamaz.
¿ Hablas mandarín?
Mandarince biliyor musun?
La mujer lo vio desde la costa y gritó : "Buu"... que significa "no" en mandarín.
Kadın ise onu gördü ve "Bu!" diye haykırdı. ( Mandarincede "hayır" ).
La mitad del tiempo habla taiwanés... la otra mitad mandarín... y la otra mitad inglés.
İlk önce Tayvanca konuşuyor, sonra Mandarince, birde bakıyorum İngilizce konuşuyor.
Yo hablo el mandarín mejor que tú.
Benim gibi Mandarin dilini bilmiyorsun.
Un mandarín harto. Un mandarín harto.
Ölsek de, hepsi bizi konuşur...
Un mandarín harto y desgastado.
Seni hazin adam... Ne hâle geldik bak...
Así se dice "hola" en mandarín.
Çince "merhaba" dedim.
Hablas mandarín, - no? Está en tu résumé.
- Özgeçmişinde yazıyordu.
Esta bien. Está- - Está en el mandarín en Belville.
O şu anda Belville deki Mandarin de.
Lo sé, cariño, pero por las dudas nos anotaremos en lista de espera para un bebé mandarín.
Biliyorum canım, o yüzden Çinli bir bebek için listeye yazıldım.
Si queremos un bebé mandarín, podemos tener uno.
Çinli bir bebek istersek, Çinli bebek alırız.
Yo me doy las inyecciones de hormonas, tomo las píldoras investigo, chateo por internet con mujeres con dificultades reproductivas y estoy aprendiendo mandarín.
Hormon iğnelerini olan ben ilaçları alan ben, araştırmaları yapan ben, doğurganlık konusunda sorun yaşayan kadınlarla konuşan yine ben! Çince öğrenen de ben!
Sí, mandarín.
Evet, Mandarin.
¿ Habla usted mandarín?
Mandarin ile konuştun mu?
¡ Hey, todos los chinos deberían hablar mandarín! ¿ No te dijeron eso los profesores?
Tüm Çinliler'in Mandarin konuşabiliyor olması lazım, size bunu öğretmediler mi?
¿ No sabes hablar Mandarín?
Mandarin konuşamıyor musun?
Probé un virus una vez. Para Chino Mandarín, ¿ sabes?
- Bunu bir kere Mandarin Çinlisi için yapmıştım.
Paso... Habla en mandarín.
Mandarince konuşun.
El mandarín no es tan complicado... cuando has estado por ahí millones de años.
Çinliler sen zilyon yıldır ortalıkta olduğundan beri çok güçlü değiller.
Estaba preocupado porque mi mandarín es flojo.
Kuzey Çin aksanını pek anlamadığım için endişeliydim.
Va a haber una fiesta VIP en el mandarín oriental esta tarde donde estarán ellos, y también yo.
Öğleden sonra Mandarin Oriental'daki partide olacaklar. Benim gibi.
- Mandarín.
- Mandarin.
[Habla en] mandarín Muy bien.
Çok iyi.
- Sólo habla mandarín.
- Sadece Mandarince konuşuyor.
No me importa si ellos hablaban en chino mandarín... con acento de chupapenes.
Mandalina Çincesi konuşsalar bile. umurumda değil.
Y tiene una ligera hombrera. El cuello es estilo mandarín.
Vatkası ve yakalığı var.
Everett en el Grand Hyatt, yo en el Mandarín.
O Grand Hyatt'ta, ben Mandarin'de.
- La primera es el chino mandarín.
- İlki Çince'dir.
¿ Usted habla mandarín?
Sen Mandarin lehçesini biliyorsun.
Déjame ver si lo entiendo juegas al tenis, sabes de vinos y hablas mandarín.
Bakalım doğru anlamış mıyım? Tenis oynuyorsun, şaraptan anlıyorsun ve... Mandarin dilini biliyorsun.
Está preparando pato mandarín.
Portakallı ördek pişiriyorlar.