Translate.vc / Espanhol → Turco / Maximo
Maximo tradutor Turco
6,839 parallel translation
- Muy bien, de seguro sera lo maximo.
Kuşkusuz bir hayli gürültülü olacak.
aprovechando al maximo mi hospitalidad.
Misafirperverliğimden sonuna kadar faydalanarak.
Es lo máximo que he llegado a estar en un lugar, pero no recuerdo nada de eso.
Bu benim bir yetimhanede kaldığım en uzun süre... -... ama bir dakikasını bile hatırlamıyorum.
Así que necesito conseguir un máximo de regram, y básicamente, sabes, recordarle a Brit que es una puta.
Bu yüzden çıplak şekilde polise yakalanıp, skor yapmam gerek ve temel olarak bana Brit'in değersiz bir sürtük olduğunu hatırlat.
¿ Hemos conseguido el máximo de likes?
Bugün koptuk mu biz?
¿ Christine? Ya has alcanzado el máximo potencial de energía en el balanceo.
Salıncakta en yüksek enerjine ulaştın.
Yo llamo a eso máximo daño colateral.
Ben buna azami oranda hasar derim.
Es el mejor momento máximo de suspense de la historia.
En heyecanlı dizi.
Y todavía no hemos llegado al máximo.
Henüz duvara toslamadık.
Para llegar a ella en esta convención ella llegado al máximo de sus tarjetas de crédito la compra de todo lo que Margot belleza mierda
Onların arasına girebilmek için, Margot'un saçma ürünlerini alarak bütün kredi kartı limitlerini aştı.
Yo llamo al mío Sam Jackson porque él es lo máximo.
Ben benimkine Sam Jackson diyorum çünkü her şeyin içinde.
El aumento de los robos con fuerza en su comisaría está en un máximo anual histórico.
biriminizdeki gasp ve hırsızlık vakalarının oranları ise geçen yıldan bu yana artış gösteriyor.
al contrario de los dos que tengo detrás de mí... al contrario que todos mis experimentos... aún no llegaste a tu máximo...
Ve Sasuke-kun... Gücün arkandakilerden farklı olarak... Daha doğrusu tüm deneylerimden farklı olarak hiç kimselerinkine benzemiyor.
¿ Hay alguna manera en que pudiera dejar a Violet como, una hora, dos, máximo?
Violet'ı 1, en fazla 2 saatliğine bırakabilir miyim?
Entiendo, Señora Secretaria... pero Sam Hanna es un agente del máximo nivel... y he cooperado con usted totalmente.
Anlıyorum Sayın Bakan ama Sam Hanna çok iyi bir ajandır ve sizinle tamamen işbirliği yapıyorum.
Es el máximo anotador.
Ligin en skoreri.
Aproximadamente 30 segundos, máximo.
Yaklaşık 30 saniye, en fazla.
Te lavaron el cerebro para que pensaras que si no te esfuerzas al máximo, Todo el mundo se decepcionará.
Tutkuya kapılmazsanız dünya paramparça olacak diye beyninizi yıkamışsınız.
Mi aquelarre se esfuerza al máximo para asegurarse de que nadie nos descubra, pero ya que no están aquí para ser unos fenómenos paranoicos, mi casa es su casa.
Meclisim bizi kimsenin bulamaması için oldukça çaba harcıyor. Ama şu an burada olmadıklarına göre benim evim senin evin.
Me marcho contigo. Estar el máximo tiempo posible contigo.
Sekizinci soruda yarışma mı bırakılırmış?
Lo máximo que mi madre me dio fueron 40 dólares... y un refresco gigante.
Annemin bana verdiği en fazla 40 papel ve büyük boy gazoz olmuştu.
Sobre todo por las personas que juzgamos hoy y para las que pido el máximo de la pena.
Özellikle de bugün yargılanacak olan ve haklarında en yüksek.. .. cezanın verilmesi talebinde bulunduğum kişiler tarafından.
Ella puede aprender mucho de ti, especialmente en relación a cómo conseguir lo máximo de mi tutelaje.
Senden çok şey öğrenebilir. Özellikle de benim eğitimimden nasıl faydalandığını.
Y me entristece porque he derramado sangre y me he esforzado al máximo y me he permitido ser odioso, todo para protegerte, todo para que pudieras creer que eras verdaderamente especial.
Ve bu beni üzüyor. Çünkü kendimden ne kadar nefret etsem de seni korumak için canımı dişime taktım. Senin gerçekten özel olduğuna inanıyordum.
y luego conseguir un trabajo y sentarse en un escritorio hasta que tenga 40 estoy tratando de vivir... cada segundo de mi vida al máximo.
Hayatımın her saniyesini dolu dolu yaşamak istiyorum.
Hotel de tres estrellas como el Brooklyner. 60 dólares máximo en comida.
3 yıldızlı otel, Brooklyner gibi, günde 60 dolar yemek harçlığı.
30 segundos, máximo.
En fazla 30 saniye.
Jared, esta noche va a ser una prueba real para nuestros Saints, especialmente desde que el máximo anotador está marginado por una lesión de tobillo.
Jared, bu gece Saints için gerçek bir sınav olacak özellikle de en çok sayı atan oyuncuları bilek sakatlığı yüzünden yokken.
Él dijo que usted era lo máximo y que lo amaba.
Sizin çok iyi biri olduğunuzu ve sizi sevdiğini söyledi.
Aunque los seres humanos matan y comen una amplia variedad de formas de vida, mi especie come una o dos como máximo.
İnsanlar birçok farklı canlı türünü öldürüp yerlerken benim türümün yedikleri sadece bir veya iki canlı türü.
Lamar Allen ha jugado el baloncesto al máximo nivel posible.
Şu anda Lamar Allen basketbolu olabilecek en üst seviyede oynuyor.
En el juego de la seducción, es usual que los machos tomen los riesgos y hagan el máximo esfuerzo.
Çiftleşme oyununda genellikle erkekler riske girer ve en fazla çabayı onlar gösterir.
Cuatro horas es lo máximo que he pasado alguna vez sola con algún humano. Fue la peor experiencia de mi vida.
Bir insanla yalnız en fazla 4 saat geçirdim ve hayatımın en kötü zamanlarından biriydi.
Así que mucha gente dice que 1971 fue el último año del V8 total, máximo calibre, en bruto.
Bu yüzden birçok insan 1971'i son düzgün, tam kapasiteli ve en ham V8'lerin yapıldığı yıl olarak kabul ediyor.
Una vez fuera de Berlinloche, los caminos se abrieron y Hammond pudo descubrir los placeres de su "muscle car" al máximo.
Berlineloche'den çıktıktan sonra yollar açıldı. Böylece Hammond yol arabasının keyfine tam gazda varabilecekti.
La mejor manera de decirlo es que quedarse quieto implica experimentar el máximo tiempo posible.
Yerinde sayıyor demenin en iyi yolu mümkün olan en çok zamanı deneyimlediğinizi söylemek.
Pues esto, pequeño príncipe, es el máximo juego.
Bu son oyun küçük prens.
Así que, lo cronometre, iba a 67 en un lugar de máximo 45, Sr. Mitchler.
Hız sınırı 70 km olan yolda sizi 107 km olarak ölçtüm.
¡ Feliz Navidad, ha sido lo máximo!
Mutlu Noeller, ne yolculuktu ama!
Sí, a unos 25 minutos máximo.
Asagi yukari 25 dakika.
No sabes qué te espera, no sabes qué sucederá pero te esfuerzas al máximo.
Önünde ne olduğunu bilmezsin, nelerle karşılaşacağından haberin yoktur ama elinden geleni yaparsın.
Al máximo...
- Elinden geleni...
Cuando dijiste que irías a Inglaterra, creí que durarías una semana como máximo.
İngiltere'ye gideceğini söylediğinde en fazla 1 hafta kalırsın sanıyordum.
Fue lo máximo.
Manyak bir şeydi.
Tocando la bateria para mostrar mi talento Rapeando al máximo, yo no paro
Rap yaparken takımlarımı tutarım Böyledir benim yaradılışım
¡ Eso fue lo máximo!
Muh-te-şem-di!
Con cuidados y medios paliativos, tal vez podamos mantenerlo cómodo unos seis meses, máximo.
Gözetim ve hafifletici bakımla en fazla altı ay kadar daha sizi rahat ettirebiliriz.
Todo el mundo cree que sera lo máximo cuando salga.
Herkes albüm çıktığında çok başarılı olacağını söylüyor.
El siguiente album de N.W.A. sera lo máximo.
Yeni N.W.A albümü bomba gibi olacak.
Podemos operarlo para tratar de aliviarle el dolor lo máximo posible.
Şimdi, sizi ameliyat edebilir, acıyı olabildiğince azaltmayı deneyebiliriz.
- Pico máximo de vivienda - ¿ Perdiste el juicio?
- Konut talebi ani yükselişi dorukta - Aklını mı kaçırdın?