Translate.vc / Espanhol → Turco / Montaña
Montaña tradutor Turco
9,665 parallel translation
Quédate aquí y solo hiberna y acurrúcate, mi pequeña bicho de montaña..
Pekala, burada kal, güzelce uyu ve keyfine bak, benim küçük dağ farem.
Siempre he creído que era el aire de la montaña.
Hep dağ havasından böyle sanırdım.
Creo que estás haciendo una montaña de un grano de arena.
Bence büyütüyorsun.
Pero sí hay una pensión subiendo un poco por la montaña.
Yolun az yukarısında yatak-kahvaltı yeri var.
Es como una montaña rusa, de seguro asusta pero esa es la gracia.
Hız treni gibi, seni elbette korkutur ama işin heyecanı da burada.
Tengo un primo en la montaña.
Dağlık bölgede kuzenim var.
Creí que lo que había pasado en la montaña era mi culpa.
Senin yüzünden dağda olanların benim suçum olduğuna inandım.
No puedo escuchar nada. Debe ser el fresno de montaña.
Hiçbir şey duyamıyorum.
No solo el fresno de montaña mantiene seguro a este lugar.
Nasıl? Binayı güvenli tutan sadece üvez ağacı değil.
¡ Soy una montaña de oro!
Ben bir altın dağıyım!
Cuanto más tiempo tardamos, más de los nuestros mueren en esa montaña.
Ne kadar uzun sürerse, o dağın içinde o kadar insanımız ölecek.
Los carroñeros se volverán locos, los terrícolas correrán, y los hombres de la montaña tendrán que lidiar con ello.
Biçiciler deliye dönecek, dünyalılar kaçacak ve dağ adamları onu kontrol etmeye çalışacak.
Nadie buscará a un terrícola corriendo hacia la montaña.
Hiç kimse dağa girmeye çalışan bir dünyalıya dikkat etmeyecek.
Hombres de la montaña.
Dag adamlari.
Mataré a todos en esta montaña.
Sonra bu dagdaki herkesi öldürecegim.
Hay 382 personas dentro de la montaña.
Bu dagda 382 kisi var.
Hay un ejército dentro de esa montaña y ni siquiera se dan cuenta.
O dagin için koca bir ordu var ve bunun farkinda degiller.
Los asesinos de la montaña lo intentarán de nuevo.
Dağın suikastçıları tekrar deneyeceklerdir.
Un prisionero que conoce cada rincón de esta montaña cada medida de seguridad.
Bu dağın her köşesini, her sırrını bilen bir esir.
Está prisionero en la montaña por mi culpa.
Dağda benim yüzümden esir.
Quiero a los hombres de la montaña muertos, a todos.
Dağ Adamları'nın ölmesini istiyorum. Hepsinin.
La montaña caerá.
Dağ bize diz çökecek.
Antes de que mi amiga Lorelai Tsing fuera asesinada por los forasteros todavía en libertad en esta montaña ella encontró una cura.
Arkadaşım Lorelai Tsing hâlâ bu dağda bulunan bir yabancı tarafından öldürülmeden önce bir tedavi bulmuştu.
Hay personas dentro de esa montaña que nos han ayudado niños que no tienen nada que ver con esta guerra.
O dağın içinde bize yardım etmiş insanlar bu savaşla alakası olmayan çocuklar var.
El tercero, adentro de la montaña está liberando los prisioneros Terrestres mientras hablamos.
Üçüncüsü şu anda mahkûmları salıyor.
Los Hombres de la Montaña creen que la puerta no puede ser abierta por fuera por lo que la dejan desprotegida.
Dağ adamları kapının dışarıdan açılamayacağını sanıyor o yüzden korunmasız bırakıyorlar.
La electricidad de la montaña es generada en la Presa Philpott.
Dağın elektriği Philpott Barajı'nda üretiliyor.
Sólo hay un problema, un generador de respaldo adentro de la montaña.
Ancak bir pürüz var : Dağ içindeki bir jeneratör.
La montaña ha sido una sombra para estos bosques durante mucho tiempo.
Dağ uzun zamandır bu ormanlara gölge tuttu.
Gracias a nuestra alianza con la gente de los cielos la montaña caerá.
Gök Halkı'yla olan ittifakımız sayesinde dağ diz çökecek.
Esta montaña nos ha quitado demasiado a todos.
Bu dağ ikimizden de çok şey aldı, değil mi?
Cada persona dentro de esta montaña está en el Nivel 5, cada soldado.
Bu dağdaki her insan beşinci katta, askerler dahil.
Un sujeto del Arca, un Terrestre y un hombre de la montaña entran a un bar.
Bir Arklı, dünyalı ve dağ adamı bara giriyor. Arklı diyor ki, "Kaçak içki alayım ben."
El hombre de la montaña dice- -
Dağ adamı da diyor ki -
Con Lincoln. Explorando la montaña.
Dağları geziyorlar.
Maya tiene razón. Cada soldado de esta montaña está allí.
Ama dağdaki tüm askerler orada.
Bajo los términos de la tregua, las tierras que rodean la montaña están prohibidas.
- Ateşkes şartlarına göre dağı çevreleyen bölgelere girmen yasak.
Necesitamos una forma de sacar a nuestra gente de esta montaña... sin matar a nadie.
Herkesi öldürmeden halkımızı buradan çıkarmamız gerek.
Cortaste la corriente, arriesgando las vidas de todos en esta montaña... mi gente, incluso los que los ayudaron.
Elektriği kesip size yardım eden insanlar dahil herkesin hayatını tehlikeye attınız.
Eso es una gran montaña de basura.
Tamamen saçmalık.
Cruza el campo y camina alrededor de la montaña.
Tarlayı geç ve dağa doğru yürü.
Como te conté en la montaña, chico, el hombre solo puede evadir la muerte durante un tiempo.
Sana dağda da söylediğim gibi evlat, insan ölümden ancak bir yere kadar kaçabilir.
Hace dos meses te arrojó desde la ladera de una montaña y te atravesó con una espada.
İki ay önce seni bir uçurumdan attı ve kılıçtan geçirdi.
- La famosa vista de la montaña.
- Şu ünlü dağ manzarası. - Evet.
¿ Quién quiere manchar su nombre por culpa de un carcamal del gran estado de Montana?
Kim Montana Eyaletindeki boktan yaşlı bir herif tarfından adına leke sürülmesini ister ki?
Es fresno de montaña, ¿ no?
Üvez ağacı tozu, değil mi?
¿ Eres un "hombre buscado" en Montana?
- Montana'da "aranan adam" değil misin?
En una granja de nueve hectáreas en Montana, al norte de la zona comercial americana, muy cara de mantener.
Kuzey Amerika ticaret bölgesi Montana'da bakımı çok pahalı 22 dönümlük bir çiftlik.
Hannah Montana.
Hannah Montana.
- Hola. - Me encantó en "La reina de Montana"
- Montana'nın Sığır Kraliçesi filminde sizi çok beğenmiştim.
Cuando es el mar, tu debes ser la montaña.
Rakibin dağ olduğunda sen deniz olmalısın. Deniz oluğunda ise dağ olman gerek.