Translate.vc / Espanhol → Turco / Nadir
Nadir tradutor Turco
4,239 parallel translation
La pesca con palangre ha causado la muerte de incontables especies marinas raras e interesantes.
Paragat avcılığı, çok sayıda nadir ve ilginç su altı canlısının ölümüne neden olmaktadır.
Eres una botánica trotamundos que recoge plantas raras y especializada en arbustos.
Sen dünyayı dolaşan bir botanistsin. Nadir bitkiler topluyorsun ve çalılarda uzmansın.
¿ Qué arquitecto no ha hecho un gran falla en el diseño que subió la temperatura del acuario a 190 grados y mató a miles de peces muy raros?
Hangi mimar şehir akvaryumunun sıcaklığını 190 dereceye çıkartıp binlerce nadir bulunan balığın ölümüne sebep olacak olağanüstü bir tasarım hatası yapmıştır?
Encontrar cuerpos completos como éste es extremadamente raro.
Bu bedenleri bütün olarak bulmak çok nadir olan birşeydir.
China es la cuna de una criatura rara y fascinante que nos puede mostrar cómo los antiguos anfibios superaron este problema.
Çin, nadir ve büyüleyici yaratığa ev sahipliği yapmakta. Bu antik amfibi, bu sorunun üstesinden nasıl geldiğini bize gösterebilir.
Todos los repuestos que quería tuvieron que ser transportados por el Pacífico... porque eran muy raros.
İstediğin ürünler nadir bulunduğu için yurtdışından temin ettim.
Estaba forjado de un inusual metal y responde a quienquiera que lo sostuviera.
Nadir bir metalden yapılmıştır ve onu tutana göre tepki verir.
Ha dicho que esta enfermedad es rara.
Bu hastalığın nadir olduğunu söylediniz.
- ¿ Cómo de rara?
- Ne kadar nadir?
Kurz es demasiado rara.
- Kurz çok nadir bir hastalık.
Las llamadas antes de un secuestro-asesinato... son una firma rara.
Kaçırılan kurbandan önce gelen aramalar- -... nadir bir imza.
Él y tu mujer comparten el mismo grupo sanguíneo, muy poco común.
O ve karın aynı özellikleri paylaşıyorlar,... çok nadir,... aynı kan grubundalar.
Esporos de polen de Ginkgo biloba y restos de hojas, raras en esa área.
Ginkgo biloba polen sporları ve yaprak kalıntıları, nadir yerlerde bulunurlar.
Podría contener fenilbutazona, que es tóxica para la médula ósea y en raras ocasiones puede causar anemia aplásica si se consume.
Fenilbütazon ile çözeltilmiş olmalı ki, kendisi kemikleri eriten ve nadir de olsa plastik anemiye neden olur. Tabii tüketildiği takdirde.
- Es increíblemente raro.
- Çok nadir bir hastalık.
- Es muy poco probable.
- Çok nadir görülür.
¿ Por casualidad no conocen una palabra inusual para "nervioso e intranquilo", o sí?
"Kıpır kıpır ve tez canlı" nın nadir bilinen karşılığını bilmiyorsunuzdur herhalde?
Que se muerdan a si mismas no es poco común.
Kendilerini ısırma nadir değildir.
Raro encontrar tal caso literal de alguien disparando el mensajero.
Böylesi verilen mesajlar Rastlanılması nadir durumlardır.
Pero es rara aquí.
Ama, burada, çok nadir biri.
He oído de un artefacto que la puede enmascarar.
Kokuyu örtebilen nadir bir maddeden söz edildiğini duymuştum.
Y en las raras ocasiones que se enfrentan juicio, son liberados por todos los blancos jurados.
Mahkeme ile yüzleştikleri nadir durumlarda da tamamen beyaz yargıçlar tarafından serbest bırakılmaktalar.
Es raro, pero he sabido.
Nadir oluyor ama biliyorum.
¿ Eso es raro, es inusual?
Nadir, olağandışı bir şey mi bu?
Color inusual. Es difícil decir cuánto tiempo tiene este sombrero.
- Nadir bir rengi var ama ne kadar orijinal olduğunu söylemek zor.
Estos son difíciles de encontrar.
Bunlar bulunması nadir olanlardan.
¿ Ha estado recetando un raro, potente medicamento a alguien que conoció una vez en una cafetería hace dos años?
- Nadir, sıkıntı yaratacak bir ilacı iki yıl önce kahve dükkanında tanıştığınız birine mi veriyordunuz?
Y es uno de los pocos precipicios del mundo en los que se puede saltar con seguridad y llegar con el paracaídas a un sitio de aterrizaje adecuado.
Ve bu, dünyadaki nadir uçurumlardan biri. Uçurumdan güvenle atlayabilecekleri bir yer. Ve güvenle paraşütle yere inebilecekleri.
Tipo guapo como usted, usted es una cogida rara aquí fuera.
Senin gibi yakışıklı bir çocuk, sen buralarda nadir bulunan birşeysin.
Esto remonta todas las viejas líneas en todo atrás, entonces usted lo guarda seguro. Ahora, uh, esto, esto es una pieza muy rara.
Şey, uh, bu, bu çok nadir bir parça.
Asilo y apos ; t visto uno de los por aquí en años.
Nadir gördüğüm şeylerden biri.
Y los Alfas, como el que mató, son mucho más raros.
Senin öldürdüğün türden Alfa'lar daha nadir.
Qué don más raro y maravilloso.
Ne kadar nadir ve muhteşem bir yetenek.
" Vladimir dominó una magia muy rara que tiene un nombre propio.
" Vladimir oldukça nadir olan bir büyü üzerinde uzmanlaşmıştı. Bu büyünün ismi de Ruh'tu.
Mostraste un talento raro para ello.
Nadir rastlanan bir yeteneğin vardı.
Creen que soy la única que puedo acercarme al dinero cuando está vulnerable, ya que es arrogante.
Korunmasız olduğu nadir durumlarda ona ulaşabilme imkanım olduğunu düşünüyorlar.
Pero sí muy poco común.
Sadece çok nadir.
Porque Marty, prefiero morir por una rara criatura exótica marina, que por algo fácil como un pez sellado en un barril.
Niye çağırmıyorsun? - Çünkü Marty sıradan balıklar yerine nadir egzotik deniz yaratıklarını tercih ederim.
Porque nos queríamos mucho y eso es raro.
Yaptık, çünkü birbirimizi çok seviyorduk, ve nadir olan şey de budur.
Son recursos escasos muy cotizados en los mercados negros de la galaxia.
Nadir bulunan kaynaklar, galaksi boyunca karaborsada yüksek fiyatla satılanlar.
¿ Sabes qué raro es que la gente cumpla?
Bu ne kadar nadir olur, bilir misin?
Hay reportes de armamento policíaco en la escena de Kratsov también.
Kratsov olayı için hazırladığın raporda da nadir bulunan bir silahtan bahsetmiştin.
"Es muy poco frecuente".
"Bu şey olur çok nadir."
Y las que me atraen sexualmente no me gustan como seres humanos y en una rara ocasión la que encaja en las dos categorías, usualmente tiene novio o marido.
Ve nadir olarak bu iki kategoriye de giren bir kız olsa Genellikle ya bir erkek arkadaşları ya da bir kocaları oluyor.
Conrad eligió tomar el metro. Cosa que rara vez había hecho, desde que aprendió a pedir un taxi a los 7 años.
Conrad metro ile gitmeyi tercih etti yedi yaşındayken taksi durdurmasını öğrendiğinden beri çok nadir olarak kullandığı bir alışkanlıktı bu
En raras ocasiones las que están en las dos categorías, tienen novio o marido.
Çok nadir olarak bayanlardan biri bu her iki kategoriye girdiğinde ise onların ya erkek arkadaşı yada kocaları vardı
Tiene la mejor colección de aves raras de Rhode Island.
Onun dairesini görmelisin. Rodos'tan gelme en iyi ve nadir kuşlardan oluşan bir koleksiyonu var.
Pero, Lloyd, ¡ Billy tiene más de cien pájaros raros ahí dentro!
Ama, Lloyd, Billy'nin orada 100'ün üzerinde nadir kuşları var.
Tengo un cancer poco común.
Bende kanserin şu nadir görülen tipi var.
¿ Raro, no?
Nadir bulunur, değil mi?
Que nombre tan inusual.
Çok nadir duyulan bir isim.