Translate.vc / Espanhol → Turco / Nay
Nay tradutor Turco
856 parallel translation
Mal funcionamiento en el timón. Cuando tratamos de cerrar el punto de apoyo, no dice. No respondía.
- Bozulduk, tamamen kaçak bir denizaltınayız
¡ Estoy completamente sola!
Tek başınayım!
Mira, estoy yo solo.
Bak, tek başınayım.
Pónganlo a prueba, por favor.
Onu sınayın lütfen.
Pónganlo a prueba.
Onu sınayın bayanlar baylar.
Ven a ver la tormenta.
Gelip fırtınayı seyredin.
Todo para nosotros.
Tek başınayız.
Tú, hijo mío, sobrevivirás a la tormenta.
Sen evladım, fırtınayı atlatacaksın.
Eso nos traerá tormenta.
Fırtınayı buraya getirecek.
A través de la nieve, de la ventisca y del granizo... a través de la tormenta, del temporal... a través del viento y de la lluvia... sobre la montaña, sobre el valle... a través de la luz cegadora del relámpago... y el poderoso estruendo del trueno... siempre fiel, siempre sincero... nada lo detiene.
Kar, dolu ve sulusepkeni tipiyi, fırtınayı rüzgar ve yağmuru dağların tepesini, düzlükleri çakıp duran şimşekleri ve göğün gürlemesini aşar gider hep güvenilir, hep doğru hiçbir şey durduramaz onu.
Estoy solo.
Bir başınayım.
Seguiré mirando.
Peki, sadece etrafa bakınayım.
Aceptan lo que sea para aumentar el número de ventas y luego me toca enfrentarme con reclamaciones falsas para no tirar por la ventana más dinero del que entra.
Satış sayfasına geçirmek için herşeyi yazmaları ben de burada boğazıma kadar taleplerle kapıdan giren parayı pencereden kaybetmesinler diye yırtınayım.
Me encanta ese ruido, camarada.
Bu fırtınayı gördün mü, hemşo?
Vendré a vivir acá.
Hatırlatın da buraya taşınayım.
al mercado a comprar un gran cerdo vuelta a casa
Haydi pazara, pazara, şişko bir domuz almaya... Eve dönelim, eve dönelim, şınanay nay.
- ¿ Vienes solo?
- Yalnız mısın? - Tek başınayım, görmüyor musun?
Voy a calentarme, sigue tú.
Canım, ben döneyim de biraz ısınayım.
Lucho y me retuerzo, pero no hay nada a lo que agarrarse... - excepto Ud. - ¿ Qué me dice de su hijo?
Ne kadar çırpınırsam çırpınayım tutunacak hiç bir şey yok senin dışında.
- ¡ No me dejes solo!
- Burada bir başınayım.
Será porque duermo sola, como no tengo costumbre...
Ama ben tek başınayım. Buna alışkın değilim.
Utilice la tormenta.
Fırtınayı kullan.
Debemos vencer al Negro Huracán, debemos vencer esa fuerza oscura.
Kara Fırtınayı yenmek zorundayız. Bu karanlık gücü yenmek zorundayız.
- Probadme, mi gracioso señor.
- Sınayın beni, yüce efendimiz.
Pensemos en Hastings y unámonos a Richmond mientras aún conserve mi cabeza.
Ama Hastings'i de unutmamalı. İyisimi korku dolu kellem hâlâ yerindeyken bir an önce kaçıp Richmond'a sığınayım.
Esto me recuerda a una tormenta que hubo en...
Biliyor musun, bu bana geçirdiğimiz bir fırtınayı hatırlattı...
Siempre estoy sola.
Hep tek başınayım.
Provocaré una enorme tempestad.
Büyük bir fırtınayı üstüne salacağım.
¿ Tumbarme y doblegarme?
Uzanıp önünde tapınayım mı?
Siempre llevas la tempestad por donde vas.
Sen gittiğin yere fırtınayı da götürürsün.
Parece que estamos solos.
Tek başınayız gibi görünüyor.
He visto esta tormenta.
Bu fırtınayı daha önce yaşamıştım.
Las máquinas automáticas nunca pueden reemplazar al hombre.
Nay,... hiçbir robot insanın yerini alamaz.
De octubre a abril estamos prácticamente solos.
- Ekim den Nisana kadar, neredeyse tek başınayız...
- Al diablo con la tormenta.
- Boş ver fırtınayı.
Voy a buscarla.
Gidip biraz etrafa bakınayım.
Vayan y averigüen bien lo que se refiera a ese niño... y cuando lo encuentren, avísenme que también quiero ir... a rendirle homenaje.
Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulduğunuz zaman bana haber verin, ben de gelip ona tapınayım.
Nada, Palagna. ¡ He hecho retroceder a la tormenta!
Fırtınayı başka tarafa yönlendirdim.
Altynai, ¿ cuántos años tienes?
Altınay! Kaç yaşındasın?
Altynai, es mejor que te vengas con nosotros.
Altınay, birlikte okula gidelim! Gidelim hadi!
¡ Sí, a ti, Altynai!
Beni... Altınay'ı, seni!
Altynai ha llegado.
Altınay da gelmiş!
Eso no se hace, Altynai.
Aferin, Altınay!
Altynai, ¿ qué te pasa?
Altınay? Neyin var?
¿ A quién buscas, Altynai?
Kime bakıyorsun, Altınay?
¡ Altynai!
Altınay!
Altynai, ¿ qué ciudades conoces?
Altınay! Hangi şehirleri biliyorsun?
Altynai, ¿ cuántas ciudades ha citado Shuvan?
Altınay, Suvan'ın saydığı şehirleri sen de say.
- ¡ Llevadme!
Alın beni! - Durma, Altınay, kaç!
Sé que puedo demostrar al mundo de qué soy capaz.
Bundan böyle tek başınayım.
¡ Altynai!
Altınay, Altınay!