English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Nuclear

Nuclear tradutor Turco

4,610 parallel translation
¿ Tienes una batería nuclear?
Nükleer bataryan mı var?
En el otro extremo de este cañón, los seres humanos llevaron a cabo una actividad nuclear.
Bu kanyonun diğer tarafındaki nükleer aktiviteye hiçbir insan dayanamaz.
La energía nuclear de la ciudad ya se agotó.
Eskiden şehirde nükleer enerji vardı ama yıllar önce tükendi.
" Como una ojiva nuclear.
" Taktik nükleer bomba gibi.
Y traigo lo que en esencia es una bomba nuclear.
Elimdeki de aslında taktik nükleer bomba sayılır.
DESAPARECIDA... en las ciudades del noroeste de China, han sentido el temblor causado por el falso terremoto, del cual Corea del Norte anunció que se trató de una prueba nuclear.
... şehirlerde Çin'in kuzeydoğusunda,... yapay depremden kaynaklanan sarsıntıyı hissettiler... ki Kuzey Kore daha sonrasında bunun bir nükleer test olduğunu açıkladı.
Si no sobrevive, será un puto desastre nuclear.
Eğer çıplaksa nükleer patlama etkisi yapacak.
- Como si una bomba nuclear explotara.
- Sanki nötron bombası patlamış.
Es una cosa estúpida de ciencia ficción sobre ocho personas que sobreviven a un holocausto nuclear, y quieren que lleve el pelo corto.
- Aptal bir bilimkurgu şeyi. Nükleer bir katliamdan kurtulan 8 kişi hakkında. Saçımı kısa istiyorlar.
Holocausto nuclear. Sin duda requiere llevar el pelo corto.
Kesinlikle kısa bir saç kesimi istiyor.
Una cosa es errónea, no hay un solo ítem relacionado con el proyecto nuclear nazi.
Bir şey yanlış, Nazi nükleer projesi ile ilgili tek bir madde bile yok.
... arma nuclear podría desequilibrar toda la región.
Nükleer silah, tüm bölgeyi dengesizleştirebilir.
Están construyendo refugios debido a se están preparando para la guerra nuclear.
Nükleer savaşa hazırlık için sığınaklar inşa ediyorlar.
Nada podría haber golpeado a la Defensa nacional de Polonia más duro que un ataque nuclear de la OTAN provocado por una doctrina secreta soviética.
Hiçbir şey Polonya'nın ulusal savunmasına gizli bir Sovyet doktrininin kışkırttığı NATO nükleer saldırısı kadar zarar veremez.
Hay una amenaza de Brezhnev para una aniquilación nuclear sobre la base de un informe de un agente nuestro?
Ajanınızdan gelen rapora dayanarak nükleer darbe ile Brejnev'i tehdit mi edeceğiz?
Un joven, líder probado con ambición nuclear.
Genç, nükleer ihtirası olan denenmemiş bir lider.
Nuclear.
Nükleer.
¿ Sabes lo que es más destructiva que una bomba nuclear?
Nükleer bombadan bile daha yıkıcı ne var biliyor musun?
En la Llorona, el Coco, el Chupacabras Pie Grande, el plan de salud de Obama las relaciones interraciales, la guerra nuclear.
Ağlayan Kadın, El Cucuy, Chupacabra, Koca Ayak Obamacare, ırklararası flört, nükleer savaş.
Y nuestro Sol está equilibrado entre estas dos fuerzas en un equilibrio estable entre gravedad y fuego nuclear, un equilibrio que se mantendrá durante otros cuatro mil millones de años.
Güneş'imiz bu iki kuvvetin kütleçekim ve nükleer ateşin arasında kararlı bir dengede durur 4 milyar yıl daha sürecek bir denge.
Cuando el Sol finalmente agote su combustible nuclear dentro de cuatro o cinco mil millones de años, su gas se enfriará y la presión caerá.
Güneş, en sonunda, dört ya da beş milyar yıl sonra nükleer yakıtını tükettiğinde gazı soğuyacak ve basıncı düşecek.
Sin fuego nuclear que sustente su peso, el núcleo explota hasta que esté lo suficientemente caliente para iniciar la fusión de helio en carbono y oxígeno.
Ağırlığına dayanacak nükleer ateş olmadan çekirdek helyumun, karbon ve oksijene dönüşmeye başlaması için yeterli ısıya ulaşana dek çöker.
En ese punto, se inflama una reacción nuclear más poderosa, una supernova.
Bu noktaya geldiğinde çok daha güçlü bir nükleer reaksiyonu bir süpernovayı tetikleyecektir.
Dentro de un año Irán tendrá un arma nuclear
Bir yıl içinde, İran'ın nükleer bir silahı olacak.
Y si una instalación de energía nuclear es el blanco... Ese número aumentaría diez veces.
Eğer nükleer bir tesis hedef alınırsa, bu rakam on katına çıkar.
Es un submarino nuclear.
Bu nükleer bir denizaltı.
Es un submarino nuclear.
- Emri çek. Bu nükleer bir denizaltı.
Como ya he dicho, señor Presidente, tenemos superioridad nuclear de diez a uno.
Dediğim gibi Sayın Başkan, 10'a karşı 1, nükleer üstünlük bizde.
Señor, necesitamos su autorización para intensificar nuestra preparación nuclear en respuesta.
Komutanım, karşılığında kendi nükleer hazırlığımızı yükseltmek için onayınıza ihtiyacımız var.
Especialmente con nuestros dos países en un alto nivel de preparación nuclear.
Özellikle iki ülkenin de yüksek düzeyde nükleer hazırlığı varken.
Señor presidente, si la situacion se vuelve critica Necesitamos prepararnos para una posible respuesta nuclear.
Sayın Başkan, eğer durum kızışırsa nükleer karşılık senaryolarını değerlendirmeye başlamalıyız.
Me has dado coraje y fuerza y me enseñaste a rendir cuentas y como ahorra mi munición en el caso de un holocausto nuclear.
Bana cesaret ve güç verdin, bana sorumluluğu ve nükleer facia olayında cephanemle nasıl idare edeceğimi öğrettin.
- Fort Knox está en un búnker nuclear.
- Nükleer sığınakla kaplı Fort Knox.
Vaya, ¿ trabajas en una central nuclear?
Nükleer santralde çalışıyorsun demek?
¿ Qué eres, una física nuclear?
Nükleer fizikçi misin, nesin?
Oh, un profesor chiflado runnin'por ahi con un maletin nuclear.
Ah, aptal bir profesör nükleer bir çantayla etrafta koşturuyor.
Cuando las estrellas gigantes consumen su combustible nuclear ya no pueden estar lo bastante calientes para contrarrestar su propia gravedad.
Dev yıldızlar nükleer yakıtlarını bitirdiklerinde kendi kütleçekimlerinin içten uyguladığı çekime dayanacak sıcaklığı koruyamazlar.
Ellos abruman a los protones con su fuerte y atractiva fuerza nuclear.
Etkileyici güçteki nükleer kuvvetleriyle protonların üstesinden gelirler.
El sol es un reactor de fusión nuclear unido por su propia gravedad.
Güneş kendi kütleçekimiyle bir arada tutulan bir nükleer füzyon reaktörüdür.
En el centro del sol la fusión de hidrógeno en helio libera energía nuclear en forma de fotones.
Güneş'in çekirdeğinde hidrojeni helyuma dönüştüren füzyon nükleer enerjiyi fotonlar halinde serbest bırakır.
El helio es la ceniza del horno nuclear del sol.
Helyum Güneş'in nükleer fırınından arta kalan küllerdir.
Una generación después los neutrinos de Pauli fueron detectados por primera vez en la radiación de un reactor nuclear.
Bir kuşak sonra Pauli'nin nötrinoları gerçek anlamda ilk kez bir nükleer reaktörün yaydığı radyasyonda tespit edildi.
La rivalidad nuclear entre Estados Unidos y la Unión Soviética tuvo otro subproducto.
ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki nükleer rekabetin başka bir yan ürünü daha oldu.
" precisamente la misma tecnología que necesitan para llevar una cabeza explosiva nuclear al otro lado del planeta para destruir las ciudades más grandes de su enemigo.
Bunun için gerekli olan teknoloji bir nükleer başlığı gezegenin diğer ucuna taşıyıp düşmanınızın en büyük şehirlerini yok etmek için gerekenle aynıdır.
O sea, una guerra nuclear sería peor, pero se acerca.
Nükleer savaş daha kötü ama o da yakın sayılır.
¿ Tecnología avanzada oculta en un chelo que está relacionada a un país que está desarrollando un dispositivo nuclear?
Nükleer silah geliştiren bir ülke için çello içine gizlenmiş yüksek teknoloji ürünü mü?
Homero trabaja en una planta nuclear.
Homer nükleer fabrikada çalışıyor.
Dejen de atacar la planta nuclear la fuente de energía más segura de este país!
Nükleer santral ülkenin en güvenilir- - enerji kaynağı. Saldırmaktan vazgeç!
Siento estar un poco menos ansioso al saber que nuestra mejor oportunidad es... armar la cabeza nuclear y esperar a que llegue a su objetivo.
Son şansımızın hedefe çarpar mı diye umduğumuz bir bomba olduğunu duymaya hevesli olmadığım için özür dilerim.
No es un dispositivo nuclear.
Nükleer bir alet değil.
Eso es un montón de jugo nuclear.
Bir dolu nükleer madde var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]