Translate.vc / Espanhol → Turco / Nur
Nur tradutor Turco
253 parallel translation
Ahora soy feliz en la luz y amo al mundo entero.
Şimdi nur içindeyim ve dünyayı sevgiyle kucaklıyorum.
¿ Qué queréis de mí, noble figura?
Nur yüzlü kralım ne istiyorlar?
¡ Bendita hija mía!
Benim nur yüzlü yavrum!
Brilla una gran luz en tu cara.
Yüzünde parlayan güzel bir nur var.
¡ Tienes un nuevo hijo fuerte!
Nur topu gibi bir oğlun oldu!
Mi madre, Dios la tenga en su gloria, era una cocinera maravillosa.
Annem, nur içinde yatsın, harika bir aşçıydı.
Ya está en casa. Han tenido un hijo.
Daha yeni çıkmış hastaneden, nur topu gibi bir oğlu olmuş.
Bahar, quiero niños sanos.
Kız Bahar, böyle nur topu gibi çocuk istiyorum.
Y no ahora que tengo 40 años, cuando era más joven.
Nur içinde yatsın, annenin ayaklarını yıkadım.
"Gloria a Dios en las alturas, y en la Tierra paz, buena voluntad para con los hombres".
"Yaratanın Nur'uyla, dünyada barış, insana temiz kalp olsun."
Du grunst nicht nur zur Sommerzeit
Du grünst nicht nur zur Sommerzeit
Usted es el típico que estará dando tumbos a los 100, con cinco comidas al día, como mi tío Harry, que en paz descanse.
Siz 100 yaşında bile tepinecek bir tipsiniz, günde beş öğün yiyerek, nur içinde yatsın, amcam Harry gibi.
Deseaba, por escrito, una garantía de que los E.E.U.U ayudarían a la U.R.S.S en la destrucción del proyecto atómico de China en Lop Nur y Sinkiang.
Gerçekte istediği, Birleşik Devletler'in Çin'in Lop Nur ile Sinkiang'daki atom bombası projesini yok etmekte Sovyetler Birliği'ne yardım edeceğini yazıIı olarak garanti etmesiydi.
Naveguemos más allá de las melancolías de nuestros días aunque negros sean el cielo y el mar sabes que nuestros corazones están llenos de luz
Yelken açalım kasvetli günlerimizin ötesine. Zift gibi gök ve kara deniz nur içinde kalbimiz.
Si mi abuela Tzeitel, que en paz descanse, Se tomó la molestia de venir del más allá para decimos lo del Sastre todo lo que puedo decir es que es para lo mejor.
Eğer Tzeitel Ninem, nur içinde yatsın, terziyi haber vermek için, öbür taraftan gelmek zahmetine katlandıysa
En cambio, Santino fue un mal Don, que descanse en paz.
Bence, nur içinde yatsın, Santino kötü bir Bey olurdu.
~ La luz fluye feliz
~ Mesut nur kabarıyor
Vsévolod GAVRÍLOV, Nur :
- Vsevolod GAVRILOV Nur
- El viejo Nur.
- Yaşlı Nur.
¿ Nemcho Nur?
Nemcho Nur?
dale el eterno descanso, señor, amen
Nur onu ilelebet aydınlatsın.
En la música, en la vida mientras la Luz Eterna brille. en los campos de la Iglesia... el sol entra resplandeciente.
Ebedi nur parlamaya devam ettiği sürece ötede kilisenin ayakları yere bastığında ve güneş parıldadığında günaydın der, selam veririz babamıza dua eder, Tanrı'ya şükrederiz.
Ese querubín juguetón es un asesino.
O nazik, nur yüzlü adam bir katil.
Picotea por allí y mira si puedes encontrar un pedacito de mi padre. El ave picotea y finalmente encuentra una vértebra.
Tüm tezahürlerin ardında, her varlıkta görülen tek bir nur vardır.
Padre Nuestro... que estás en los cielos... santificado sea Tu nombre.
Tanrım! Sen, gökte olan adına nur yağsın...
Como una luz, para el ojo entrenado.
Göz önüne serilen bir nur gibi.
Pero mi jodida esposa, que descanse en paz... tenía una estúpida cita ese día.
Ama benim sikik karımın, nur içinde yatsın... o gün aptal bir toplantısı vardı.
En una cabaña solitaria en los Apalaches Jonás Nightengale nació con la bolsa amniótica en la cabeza.
Jonas Nightengale, Appalachian dağlarında ıssız bir mağarada, yüzüne nur inmiş şekilde dünyaya geldi.
Dicen que lo de la bolsa es sólo un cuento. ¡ Pero hay cuentos que son muy inteligentes!
Bazıları yüze nur inişine, yaşlı kadın masalı der, ama ben zamanında çok zeki yaşlı kadınlar gördüm!
Un niño que nace con la bolsa amniótica, tendrá un sexto sentido.
Yüzüne nur inen bebeklerin görüşü iyi olur derler.
A Claudia, que en paz descanse, no le gustaría.
Nur içinde yatsın, Claudia öyle şey yapmamı istemezdi.
Que una luz perpetua brille sobre ellos.
Sonsuz nur üzerlerine yağsın.
Que el Señor la ilumine y le de su gracia.
Nur içinde yatsın ve Tanrının rahmeti üzerine olsun.
Si hay alguna grandeza en mis manos, que pase a tu cuerpo.
- Aferin sana. - Harika bu! Ellerimde bir nur varsa, şimdi hemen ona geçsin.
Sobre todo los halos.
Özellikle de nur hareleri.
Señor, usted ha nacido con huesos de Inmortal, sus ojos irradian luz divina.
İlâhi bir görünüşünüz var, gözlerinizden nur fışkırıyor.
Salvadme y envolvedme en vuestras alas, ángeles del cielo.
Koruyun beni göklerin koruyucu melekleri. Gerin üstüme kanatlarınızı. Nur yüzlü kralım ne istiyorlar?
Oh, pero bendita su corazón, siempre podía decir como sucedió.
Ama nur içinde yatsın, nasıl olduğunu hep anlatabiliyordu.
Mi esposa Eileen, que en paz descanse me brindó su apoyo y permaneció fiel a la causa.
Nur içinde yatsın, Karım Eileen bana destek oldu ve davamıza sadık kaldı.
Convoco a Durlan, Katz, Zakat Nur y Varenn de la casta obrera.
İşçi sınıfımızdan Durlan, Katz, Zakat Nur ve Varenn'i çağırıyorum.
Flamantes, nunca vieron la luz del sol, ni de la luna.
Hiç günışığı, ayışığı, nur ışığı, gaz ışığının kıçını görmedi.
Aparecerás en un pilar especial de luz y todos te verán.
Tüm dünyanın görebileceği kendi özel nur sütununa sahipsin.
He venido a extinguir no a encender un fuego en tu vida.
Bugün hayatına nur değil, Ateş getirmeye geldim
Templarles el ánimo, inyectarles un poco de energía. Por eso el homenaje.
Olga Arellano nur içinde yatasın.
El Koh-i-Noor, el Trono del Pavo Real.
Koh i nur elmasını, tavuskuşu tahtını..
Esa noche María Mendoza tuvo una apoplejía. Que Dios bendiga su alma.
Neyse, not olarak Maria Mendoza o gece beyin kanaması geçirdi nur içinde yatsın.
Es fluorescente en la oscuridad para que Jesús pueda estar siempre conmigo.
Karanlıktaki nur, böylece İsa hep benimle birlikte olabilecek.
Mi marido, con Dios descanse dijo algo de que nunca olvidaré.
Kocam, nur içnde yatsın asla unutamadığım bir şey söylemişti.
¡ El siniestro lord Montymort! ¡ Succionador de almas! ¡ Chupador de esencia!
Nur toplayıcı ve ruh emici, kötü kalpli Lord Montymort.
Eso se limita no solo al territorio de Schengen, si no que afecta a toda una civilización,
Das beschränkt sich nicht nur auf das Gebiet von Schengen, sondern betrifft eine ganze Zivilisation,
Te lloran también tus compañeros de trabajo.
Tanrım bu günahkâr kulunu makamına kabul et ve onu nur içinde yatır.