Translate.vc / Espanhol → Turco / Oder
Oder tradutor Turco
1,163 parallel translation
Los estadounidenses se encuentran en el Rin Y los rusos en el Oder.
Amerikalılar Ren Nehri'nde, ve Ruslar da Oder'de.
Como mi padre se convirtió en rector, nos mudamos a una casa pequeña en Petersbach.
-... adı... - Oder-Neisse hattı.
- Se llama... - La línea Oder-Neisse ( frontera Alemania-Polonia ).
Bugün olmaz, Paul.
Un día, nuestro cartero vino con una gran sorpresa. - Buenos días, señor Kolodzieczik. - Buenos días, señorita Rosenberger.
Oder-Neisse sınırından sonra sözüm ona "Demokratik Almanya Cumhuriyeti" başlıyor.
A través de la línea Oder-Neisse comienza la la llamada República Democrática Alemana ( RDA ).
Birinciyim, anne. Fransa'ya bedava seyahat. Gördün mü?
Y nos pagaría de a poco.
Yavaş yavaş geri öder, ne dersin?
Pero los buenos, los que pueden sacarlos de aquí se los aseguro...
Demek istediğim, tabi ki öder. Ama burada çürüyesin diye yapar ödemeyi! Ama bundan hiç bahsetmedi.
El que pierda paga.
Kaybeden hesabı öder.
Es el pequeño que no se puede hacer una moneda de diez centavos. Él paga los impuestos.
İki yakasını bir araya getiremeyen sıradan işçiler vergi öder sadece.
¿ Podrás llegar a casa?
Hesabı sen öder misin?
Mis cócteles van por cuenta de la casa.
Kokteyllerimi burası öder.
El padre de la novia paga.
Gelinin babası öder.
La "esposita" puede pagar lo que me debe en poco más de un mes.
Bu şekilde bana olan borcunu bir ayda öder.
Tan pronto como el capataz me pague todo Io que me debe. Me marcharé y conquistaré el mundo. Cruzaré el gran océano.
Müdür tüm paramı öder ödemez Büyük Okyanus üzerinden tüm dünyayı fethedeceğim.
Paga las cuentas.
Paraları o öder.
¿ Me pagas el taxi?
Üstünde beş dolar var mı? Benim için parasını öder misin lütfen?
Te voy a enseñar que el crimen no deja nada bueno
# Suç işleyen bedelini öder bunu göstereceğim sana #
¡ Majestad! Si otro me hubiera insultado de esta manera, no encontraría paz hasta haberlo ahogado en sangre.
Bana bu şekilde hakaret eden birisi, bunu kanıyla öder.
nadie en realidad podrías pagarme ahora?
Hiç kimse. Gerçekten. Paramı şimdi öder misiniz?
Sus padres la pagan.
Ahalisi faturalarını öder.
Pido todo lo que quiera y el sindicato me lo paga.
- Canım ne çekerse sipariş ederim. Ve sendika da parasını öder.
¿ Tú pagas el combustible?
- Yakıtı sen öder misin?
¿ Y si pongo los 300 dólares de mi bolsillo, pago el anuncio, la cogemos y me los devuelves como apuesta personal?
Hadi 300 doları kendi cebimden çıkarıp ilanı ödedim diyelim... kadını yakalarsak eğer, bana geri öder misin?
¿ Le pagarás?
Ücreti öder misin?
Un coleccionista pagaría cualquier cosa por él.
Bir koleksiyoncu onun bir kopyası için her rakamı öder.
- ¿ Ese tipo alguna vez te paga a tiempo?
Bu adam hiç, zamanında öder mi borcunu?
Si viola la ley y yo me entero, pagará por ello.
Eğer bir suç işlemişse, bedelini öder.
Póngalo en cuenta del tío Rudolf, Ambrosia.
Rudolf amca öder, Ambrosia.
- Tu papá ya pagará la fianza.
- Baban nasılsa kefaleti öder.
Puedes cobrar un buen monto para que sus seres queridos se vean bien.
İnsanlar sevdikleri güzel görünsün diye iyi para öder.
Culpan a Catherine del incendio Josie recibe el dinero del seguro, nos vende la serrería y el terreno...
Catherine yangının faturasını öder. Josie sigortadan gelen parayı alır, hem fabrikayı hem arsayı satar. Yok yok.
Por la cuenta.
Kaybeden hesabı öder.
¡ Oye, Bart, vamos!
Sadece salaklar sinema için para öder.
¿ Pagaría 150 dólares por esta tele preciosa?
Bu harika Motorola için 150 $ öder misin?
El le pagará.
O öder.
O nos entrega el dinero que nos debe... o se convierte en parte de mi colección.
Ya borçlu olduğu parayı öder. Ya da koleksiyonumun parçası olur.
Venga mañana, pague la multa y es suyo.
Elbette. Yarın 8 : 0016 : 00 arası. 40 $ öder, arabanı alırsın.
Si me dedico a vender cafeteras otros 30 o 40 años, me harán un homenaje y me darán un reloj de 40 dólares.
Düşündüm de buralarda dolanıp 30, 40 yıl daha külüstür satacağıma birileri referans olur ve göz kulak olmam için 40 Dolar öder.
Puedo pagar el alquiler.
Ben kira öder.
" Te pagará, ya sabes... te... te pagará lo que quieras.
"Sana istediğin parayı öder" dediler.
¡ El señor Kant, tú y todo el mundo pagarán por ello!
Bay Kant, sen ve herkes bedelini öder.
"Si usted no está calzado, La comida está con Dios".
"Bulamazsan bir ayakkabı, hesabını öder Tanrı."
Cuando la aceituna flote, si la primera es la tuya tú pierdes, y pagas la siguiente.
Zeytin yüzeye çıktığında... Kiminki önce çıkarsa kaybeder ve bir sonraki turu öder.
Me fié de que pagaría el resto.
Gerisini de öder diye düşünmüştüm.
¡ Las clases medias pagan los impuestos y hacen todo el trabajo!
Orta sınıf... tüm gelirleri öder, tüm işleri yapar.
- ¿ Pagará la cuenta?
- Bugün öder misin acaba?
Mucho efectivo.
Popeye borcunu öder ve...
Todo el mundo paga. ¿ De acuerdo?
Herkes hesabını öder. Tamam mı?
Le das este pedazo de papel al banco y el banco paga.
Bu kağıdı bankaya verirsin, banka öder.
$ 2,000 diarios, $ 10,000 diarios, y las personas lo pagarán...
Günlüğü iki bin dolar, on bin dolar. İnsanlar öder.
Sólo por un rato.
Faturaları öder.