Translate.vc / Espanhol → Turco / Orman
Orman tradutor Turco
7,952 parallel translation
- Un bosque.
- Orman.
- ¿ Un bosque por aquí?
- Orman aşağıda.
- ¿ Y si iniciamos un incendio forestal?
- Peki ya ormanı yakarsak?
Pero no me gusta salir a correr a ciegas por el bosque como una idiota.
Ama çalışması için gitmiyorum peçeli salak gibi ormanın içinde.
¿ Cómo es? ¿ Los sacamos a correr ciegos por el bosque y el que vuelve se gana la cena?
- Kaçmamız gerek gözleri ile orman ve kim yemeği geri kazanır?
- Bien. Cruzaremos el bosque.
Tamam, Sadece gerek ormanın içinden gitmek.
Cuando me gradué, nunca me imaginé que fuera a dirigir retiros en el bosque, pero aquí estoy.
Mezun olurken, ormanın ortasında birilerinin inzivasını yöneteceğimi hiç düşünmemiştim ama buradayım.
Macbeth no caerá vencido hasta el día en que el bosque de Birnam suba a Dunsinane para enfrentarse a él.
Macbeth mağlup edilemeyecek asla. Ta ki Büyük Birnam Ormanı kalkıp yürümedikçe Dunsinane Tepesi'ne savaşmak için seninle.
Hasta que el bosque de Birnam venga a Dunsinane no me dejaré cegar por el miedo.
Birnam Ormanı kalkıp Dunsinane'e yürüyene kadar korku işleyemecek kanıma!
Y ahora un bosque viene a Dunsinane.
İşte şimdi ileriliyor Dunsinane'ne doğru bir orman.
Aunque el bosque de Birnam venga a Dunsinane y tú, mi rival no nacieras de mujer lucharé hasta el final.
Birnam Ormanı gerçekten gelmiş bile olsa Dunsinane'e hiçbir kadından doğmamış seninle karşı karşıya gelsem de sonuna kadar denerim yine de.
Es la selva.
Balta girmemiş bir orman.
Puerta lateral por el lado del bosque.
Ormanın yanındaki kapı.
Como un gato montés.
Bir orman kedisi gibi.
Vino del bosque del norte.
Kuzey ormanından geliyor.
La ubicación de la legendaria fortaleza de Alcaman se ha perdido en el tiempo, con la magia secreta adentro.
Alcaman'ın efsanevi ormanının yeri uzun süredir bilinmiyor içindeki kilitli tutulan tüm sihirlerle birlikte.
Intentará atravesar el bosque y buscar el trono de Alcaman.
Ormanı geçmeye ve Alcaman'ın tahtına kendi başına gitmeye çalışacak.
Pero si existiera, sería el único modo de sortear al dragón que protege el bosque.
Ama eğer olsaydı ormanı koruyan ejderhayı geçmenin tek yolu olurdu.
Este es el bosque Tugarin.
Burası Tugarin Ormanı.
Señor, ese es el bosque Tugarin.
Efendim, orası Tugarin Ormanı.
Soy el jefe Onus, líder de la tribu Tugarin y protector del bosque.
Ben Reis Onus Tugarin kabilesinin ve bu ormanın koruyucusuyum.
Alaben al gran espíritu del bosque.
Bu ormanın yüce ruhuna hamd olsun!
Alabado sea el que le habla a las criaturas del bosque.
Orman yaratıklarıyla konuşana hamd olsun!
El bosque no es lugar para ti.
Orman size göre bir yer değil.
El bosque es tan peligroso como es hermoso.
Orman güzel olduğu kadar tehlikeli.
El niño deja la ciudad se va a la selva, viviendo entre los animales.
Çocuk orman için şehri terk eder. Hayvanların arasında yaşar.
Por favor, ¿ ambos podrían seguirme...? ¿ amablemente hasta el fin de los bosques?
Her ikiniz de, kibar bir şekilde, beni ormanın öteki ucuna kadar takip edebilir misiniz?
Hoy, 19 de septiembre, este bosque es nuestro.
Bugün 19 Eylül ve bu orman bizim.
Y el 22 de septiembre vendrá un guardabosque y nos echará a todos.
Sonra 22 eylül ve hepsi bizim olunca ormanı koruyacağız.
Aquí estamos los guardabosques.
Orman koruyucusu!
¿ Era un bosque mágico muy encantado...? ¿ o era un bosque muy aterrador?
Büyülü orman mıydı, yoksa korkunç orman mı?
Bosque aterrador.
Korkunç orman.
Incluso la fortaleza más inexpugnable se rinde al final.
Ve en dayanıklı orman bile sonunda teslim oldu.
El bosque es seguro.
Orman güvenli.
Me dispare una bala en la pierna a través de un bloque de madera.
Ormanın içlerinden gelen bir mermi ile bacağımdan yaralandım.
Es como nunca hubiése nada aquí más que jungla.
Sanki burada orman dışında hiçbir şey yokmuş gibi.
¿ Vives al lado del bosque?
- Orman tarafında mı oturuyorsunuz?
Felicidades, en el maldito bosque, en la maldita lluvia... esto es un nivel inaceptable.
Tebrik ederim, ormanın içinde yağmurun ortasındayız. İşin içine işte bu kadar güzel etmişsiniz.
Y yo nací y crecí en Vermont rural en una vieja casa de campo, de más de 100 años, y en el medio del bosque.
Kırsal Vermont'ta, 100 küsür yaşında olan bir çiftlik evinde doğup büyüdüm. Ve ormanın ortasındaydım.
Y estabamos caminando en el bosque.
Ormanın içinde geziyorduk...
Y mire hacia el bosque, salio esta forma azul.
O dinliyordu, ben de bakıyordum... Sonra ormanın içine baktım... Bu mavi cisim ortaya çıktı.
y poco despues, el espiritu azul se desvanecio en el bosque.
Ondan kısa bir süre sonra, mavi ruh, ormanın içinde kayboldu.
Nos dicen que debemos salir de la selva.
"Ormanı terk edin." diyorlar
El barco robado bajó al Bosque de Nunca Jamás.
Çalınan gemi, Varolmayan Orman'da düştü.
Regresó al Bosque de Nunca Jamás y luchó muchos años por nosotros.
Varolmayan Orman'a döndü ve bizim için yıllarca savaştı.
¿ Dónde está el bosque?
Orman nerede?
¡ Avril podría estar en pedazos ahora!
Ormanın dört bir yanında April'ın kalıntıları vardır şimdi.
Para que resulte útil, debemos explorar la selva.
Ormanı ararsak daha faydalı olur.
Avril no conoce esta jungla.
April bu ormanı tanımıyor.
Deberías de saber para ahora... que este bosque, es muy poderoso.
Şimdiye kadar anlamış olmalısın... Bu orman çok güçlü.
Entra por la puerta lateral por el lado del bosque.
Ormanın yanındaki kapı.