Translate.vc / Espanhol → Turco / Osa
Osa tradutor Turco
673 parallel translation
Siete gigantescas estrellas, representando a la Osa Mayor aparecen lentamente, y desde dentro de las estrellas aparecen caras de mujeres quienes parecen molestas ante la presencia de estos intrusos en la luna.
Büyükayı'yı temsil eden yedi tane devasa yıldız yavaşça belirginleşir ve bu yıldızların üzerinde de davetsiz misafirlerden hoşlanmamış kadın yüzleri vardır.
Roderick ya no osa repetir esa loca convicción que lo paraliza Madeline...
Roderick onu boğan tek düşünceyi tekrar aklına getirmeye cesaret edemedi. Madeline'i.
¿ Osa entrar a esta casa?
Bu eve girmeye nasıl cüret eder?
Hora de salir Osa Mayor.
Şimdi Büyük Ayı'nın yükselme saati.
Cisne y Osa.
- Kuğucuk ve Ayıcık.
- Puedes ordeñar a Osa.
- Ayıcık'ın sütünü sağabilirsin.
Osa es una cabra muy cálida, ¿ verdad?
Ayıcık çok sıcak bir keçi, değil mi?
Tenemos leña para calentarnos, queso para comer... y mucho heno para Cisne y Osa.
Bizi sıcak tutacak odunumuz, yemek için peynirimiz ve Kuğucuk ile Ayıcık için bolca samanımız var.
Me los hizo de regalo. Ésas son Cisne y Osa.
Bunu bana büyükbabam hediye olarak yaptı.
Entonces no podrías escalar la montaña con Peter Cabra, Cisne y Osa. ¿ Quiénes son?
Öyleyse sen Peter, Kuğucuk ve Ayıcık'la dağa tırmanamazsın.
Y Dios bendiga al abuelo, a Cisne y a Osa. Hazme ser una buena niña. Amén.
Tanrı'm, büyükbabamı ve Kuğucuk'u ve Ayıcık'ı koru ve beni lütfen küçük, iyi bir kız yap.
Y también Cisne y Osa.
- Onu dikkate almayın.
Debí imaginarlo. Osa es una cabra muy cálida, ¿ verdad?
Ayıcık çok sıcak bir keçi, değil mi?
Una ciudad donde nadie osa arriesgarse.
Şişmanın sokağından geçmek risklidir.
Gisbourne, enamorado de Marian, no osa hablar con ella y este insolente se atreve incluso a replicarle.
Aşığı Gisbourne, Marian'a karşı ağzını bile açamazken bu terbiyesiz adam sözünü hiç sakınmıyor.
¿ Cómo osa cortejar a mi novia?
Ne cüretle nişanlıma kur yaparsın.
La paga está bien pero, ¿ cómo osa darnos el tercer o cuarto lugar luego de mi actuación de hoy?
Ama bu akşamki performansım sonrası hangi yüzle 3. ya da 4. sırayı önerirsiniz?
También se llama la Osa Mayor.
Diğer adıyla "Büyük Ayı".
¿ Cómo osa venir aquí así?
Ne cüretle buraya bu şekilde gelirsin?
¿ Cómo osa tratar así a Dios?
Ne cesaretle Tanrı'yı böyle sayıyorsunuz!
¿ Cómo osa escribir en esa pizarra?
O tahtaya yazmaya nasıl cüret edersiniz!
- ¿ Cómo osa? ¿ Cómo osa abofetearme?
- Tokat atmaya nasıl cüret edersin?
No sería una osa O una moza
Cehennemin kapısı. Sıva tutmaz yapısı
- Sí, señor. Osa, ha osado. - ¿ Con qué derecho?
- Evet efendim, cesaret etmiş.
Y osa.
Lola da cesaret eder!
Él no osa rehusar.
Reddetmeye cesaret edemez.
Sí, ¿ No es delicioso? Él no osa rehusar, se baten en justa, y la lanza de Griswold atraviesa al bufón, culminando un día glorioso.
Reddetmeye cesaret edemez, er meydanında karşılaşırlar, ve Sir Griswold'un mızrağı, muhteşem bir günün doruk noktasına uygun olarak soytarıyı bitirir.
Por fin tiene el poder que buscaba, pues Antípatro no osa usar sus tropas.
Artık aradığı güce erişti, çünkü Antipater kuvvetlerini savaşa sokmaya cesaret edemiyor.
Chicos, su comandante... es tan sensible como una osa con cachorros.
Yemin ederim, komutanınız yavrularını koruyan bir ayıdan farksız.
Usted acaba de ver una película cuyo tema osa ser totalmente distinto a los demás.
Sürpriz olay örgüsü olan bir film izlediniz. Filmin sonunu saklı tutmanızı rica ederiz.
Reverendo maese, sólo soy el pobre gentilhombre Tourangeau que no osa ponerse los zapatos, en presencia de los sabios.
Ben Touraine'den gelen, basit bir adamım. Önünüzde saygıyla eğiliyorum.
¿ Cómo osa hablarme de ese modo, señorito Brian?
Benimle bu şekilde konuşmaya nesıl cesaret edebiliyorsunuz Usta Brian.
- sólo una osa podría hacer algo así.
- Dişi bir ayı ağır davranmış gibi.
Así que te liaste con una... osa, ¿ eh?
Demek dişi bir... ayıyla dalaştın?
Y allá está la "Osa Mayor".
Şuradaki da Büyük Ayı.
¿ Còmo osa desobedeceros?
O adam size nasıl itaat etmez!
¿ Quién osa reírse?
- Kimin gülmeye cesareti var?
Mamá osa y bebé oso.
Anne Ayıcık ve Bebek Ayıcık.
Jasón osa hablar del fin de los dioses y aún le dejas vivir.
Jason Tanrıların sonundan bahsetti ama yaşamasına izin verdin.
El que no osa intentar
Pekâlâ delikanlı, sana açıkladığım gibi.
"Estrellas errantes de la Osa Mayor"
"Vaghe Stelle Dell'Orsa"
" Estrellas errantes de la Osa Mayor,
"Büyükayının Güzelim Yıldızları"
La Osa Menor.
Küçük Ayı'yı.
Eres el primero que osa llamarme "Mamut" a la cara.
Yüzüme mamut diyen ilk öğrencisin.
Y para una pareja feliz, durante muchos años de placer los relámpagos fulgurarán, los ríos susurrarán, y la niebla, blanca como una osa polar, se rizará,
Ve bu iki şanslı insan için Uzun, uzun yıllar. Yıldırımlar çakacak ırmaklar çağlayarak akacak, sis yayılacak bembeyaz ayı gibi.
¿ Cómo osa entrar en mi apartamento así?
Ne hakla daireme giriyorsun ki?
¡ Osa desafiarme!
Bana karşı çıkıyorsun!
Y osa robarme un placer único en Sogo una terrícola.
Ve Sogo'da eşi olmayan bir eğlenceden beni mahrum etmeye kalkıştı Bir Dünyalı. Suç!
¿ Osa el esclavo acercarse para burlarse y reírse de nuestra solemnidad?
Yüzüne maske takıp buraya eğlencemizi küçümsemeye ne cüretle geliyor?
Una osa con cachorros.
Karıştır ve dağıt. "Yavrusunu kovan ayı".
Nos defendemos cuando es necesario, como una osa...
Dünyanın gidişatı böyledir.