English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / P

P tradutor Turco

294,100 parallel translation
Quentin, súbete y cuelga el espejo.
Quentin... Yukarı çıkıp aynayı assana.
No parecía una locura en ese entonces pensar que podía evocar a la diosa, hacer el bien.
O zaman Tanrıçayı çağırıp iyilik yapmak çılgınca gelmiyordu.
Estamos atrapados juntos.
Birbirimize bağlanıp kaldık.
Luchó valientemente hasta que mató a la Gran Araña del Bosque Sin Eco y llevó a los aldeanos a salvo ".
Yankısız Orman'daki... Büyük Örümcek'i avlayıp köylüleri kurtarana kadar... cesurca savaştı. "
Entonces que sepas esto, creer en el bien y la esperanza no es la única razón para perdonar a mi hijo y ayudar a destruir al Hada Negra.
O zaman şunu bil... oğlumu bağışlayıp... Kara Peri'yi öldürmek için tek sebep... iyiye ve umduda olan inanç değil.
Cuando llegué a esta ciudad, ese reloj ni siquiera se movía.
Bu kasabaya ilk geldiğimde o saat kıpırdamıyordu bile.
Por la arena en tus pantalones, diría que alguien ha pasado por la playa de nuevo.
Pantolonundaki kuma bakılırsa... birisi yine kumsalda sızıp kalmış.
- Tenemos que ir detrás de esta cosa para poder mandarla de vuelta al infierno.
- Bu şeyin arkasından dolanıp... onu ezerek cehenneme geri yollayacağız.
Esos son los Niños Perdidos.
Onlar Kayıp Çocuklar.
Cuando por fin me fui, rescatamos a sus secuaces... sus Niños Perdidos, pero no todos quisieron irse.
Son gittiğimde kölelerini kurtarmıştık... Kayıp Çocuklar'ını... Ama hepsi gitmek istemedi.
Mis chicos han cometido errores de los grandes con los años y yo jamás les he dado la espalda.
Oğullarım yıllardır büyük hatalar yapıp duruyorlar ve ben onlara sırtımı hiç dönmedim.
Pues vosotros os llevaréis las motos de agua y luego vosotros llevaréis el barco de regreso al puerto.
Yani çocuklar, jet skileri bozacaksınız sonra da tekneleri alıp marinaya döneceksiniz.
¡ Si alguien se mueve, ellos mueren!
Kim kıpırdarsa ölür!
Él será quien lo cuente y lo reparta.
O sayıp bölecek.
Te encuentras a una preciosa criatura élfica que te ofrece escaparos juntos en su corcel.
Seni atına alıp kaybolmayı teklif eden güzel bir elfle karşılaştın.
El que desapareció del inventario del apartamento de Dan.
Dan'in envanterindeki kayıp parça.
Empezando por : ¿ qué hace la ilustración de Dan aquí, en venta?
Dan'in kayıp tablosunun neden burada satılık olduğuyla başlayalım.
¿ Y quién dice que ha desaparecido?
Kayıp olduğunu kim söyledi?
El veterano detective cierra su bloc de notas en la derrota, mientras otro sospechoso se le escapa de las manos.
Tecrübeli dedektif yenilgiyle not defterini kapatır. Bir şüpheli daha parmaklarının arasından kayıp gitmiştir.
Deberías ir y esperar fuera en tu corcel.
Belki dışarıya çıkıp atında beklemelisin.
Bien, podemos ir y encontrar el Castillo como se llame, luchar contra esa cosa, volver y que nos recompense esta pequeña señora mayor.
Gidip her ne bokumsa Kalesi'ni bulup bu şeyle savaşıp geri dönüp bu yaşlı kadından ödülümüzü alabiliriz.
O simplemente podríamos atar a esta pequeña señora mayor y coger ahora lo que queramos.
Ya da sadece bu yaşlı kadını şimdi bağlar ve ne istersek alıp gidebiliriz.
¿ Os aventuráis a enfrentaros al Liche u os quedáis y os la jugáis contra mí?
Lich'e karşı koyacak mısınız yoksa burada kalıp şansınızı benimle mi deneyeceksiniz?
Podrías dejar un poco del cerebro de Dan y comértelo semanalmente.
Dan'in beyninden biraz ayırıp her hafta bir parça yiyebilirsin.
Creía que ibas a prepararte en casa para venir con nosotros.
Evde hazırlanıp bizimle geleceğini sanıyordum.
El tiempo suficiente para conseguir mi dinero y liquidar algunas viejas deudas.
Paramı alıp eski borçları kapatacak kadar.
La Resistencia ha estado cambiando información para hacer declaraciones provocativas.
Direniş içindeki bilgiyi çarpıtıp bazı kışkırtıcı iddialarda bulunuyor.
Es mejor que quedarnos aquí y esperar lo que está por venir.
Burada kalıp olacakları beklemekten iyidir.
Los drones aparecieron y empezaron a disparar.
Dronlar ortaya çıkıp ateş açtı.
¿ Que darías tu discurso desde tu posición arrogante y ellos, qué, se escabullirían en la oscuridad?
Sen onurunu koruyacaktın, karşılarına çıkıp konuşmanı yapacaktın ve onlarda karanlıkta yok mu olacaklardı?
Los capturamos y los llevamos ante la justicia.
Onları yakalayıp adalete teslim edeceğiz.
Si pudiera regresar y meterle un balazo en la cabeza para detenerlo, no lo pensaría dos veces.
Eğer geri dönüp onun kafasına kurşun sıkıp onu durdurabilseydim, hiç düşünmezdim bile.
¿ Estás segura que no prefieres ir afuera y llenarla con la manguera?
Dışarı çıkıp hortumla doldurmak istemediğine emin misin?
Oye, Brick, ¿ le escribiste a tu maestra para explicarle lo que pasó con tu tarea de historia?
Brick, hocana mail atıp tarih kağıdına ne olduğunu söyledin mi?
Los dos se levantaron antes de las 10 : 00 am en sábado y vinieron hasta acá sin su ropa sucia... eso es una intervención.
İkisi Cumartesi günü saat 10'dan önce kalkıp kirli çamaşırlarını almadan buraya gelmiş. Kesinlikle müdahale.
Bien, mira, tú te puedes quedar aquí a predicar con el ejemplo todo lo que quieras, pero yo ya no voy a tratar a mis hijos con alfileres.
Tamam, sen burada kalıp istediğin örnek olursun ama ben çocuklarımın yanında sözlerime dikkat etmeyeceğim.
Vaya, mira quien decidió salir a buscarse un bocadillo.
Şuraya bakın, kimler dışarıya çıkıp atıştırmalık almaya karar vermiş.
Llevando un portafolios por los pasillos, preguntándole a las personas cómo estuvieron sus fines de semana.
Koridorlarda evrak çantasıyla dolaşıp insanlara hafta sonlarını soracağım.
O... podemos vendérselo a alguien de primer año para que la leyenda continúe.
Peki muhtaç bir birinci sınıfa satıp efsaneyi devam ettirmeye ne dersin?
No podré salir del trabajo hoy para ir a recogerlo - cuando llamen de la enfermería.
- Hemşire arayınca bugün işten çıkıp onu alamam.
Hasta se quedará hasta tarde y se perderá el partido de voleibol de sus hijos para hacerlo.
Sana bakabilmek için mesaiye kalıp çocuğunun voleybol maçına gitmeyecek.
O sea, apenas tenemos un P.F. Chang.
Bizim P.F. Chang'ımız var.
Podríamos obtener el video de esa noche y descubrir quiénes eran.
Kayıtlara bakıp kim olduklarını öğrenebiliriz.
Probablemente debas hacerlo té, y beberlo.
Muhtemelen suyunu kaynatıp içmelisin.
Quiero decir, sé que hablamos de ver a otras personas, pero pensé que seguiríamos viéndonos y ver futbol, tal vez tontear un poco, pero no me escribiste ni nada.
Başkalarıyla görüşme hakkında konuştuğumuzu biliyorum ama yine de beraber takılıp futbol izleriz, ortalığı dağıtırız sanmıştım. Ama ne mesaj attın ne aradın.
Toman riesgos y hacen bromas tontas.
Risk alıp aptal şakalar yapar.
Yo tenía un amigo que sabía de mecánica, y una noche cuando el tipo genial estaba en un concierto, un grupo de amigos y yo nos llevamos su auto y lo reconstruimos en la biblioteca.
Tamirci olan bir arkadaşım vardı ve bir gece Bay HavalıAdam bir konsere gitmişti. Ben ve bir grup arkadaş Fiero'sunu parçalayıp kütüphanede toplamıştık.
Nunca he atado a alguien y dejarlo en un elevador.
Hiç kimseyi bağlayıp asansörde bırakmadım.
¿ Al lugar donde está bien robar el plomero de otras personas?
Başkalarının tesisatçısını kapıp sorun olmayan yerler mi var?
Es como cuando Tarzán pudo conocer a gente elegante que comía con cubiertos, y luego tuvo que regresar a la selva a vivir con los gorilas.
Tarzan'ın süslü insanlarla tanışıp yemekte çatal kullandıktan sonra ormana dönüp maymunlarla yaşaması gibi.
¿ Puedes ir corriendo y traérmelos?
Onları alıp bana getirir misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]