Translate.vc / Espanhol → Turco / Paraíso
Paraíso tradutor Turco
4,332 parallel translation
Espero que encuentres tu paraíso, amigo.
Umarım cennetinizi bulmuşsunuzdur, arkadaşım
Hay un montón de camiones subiendo a Paraíso.
Cennet'e bir sürü kamyon gidiyor.
El puto fin del paraíso.
Cennetin kıçı.
Así que pareció como un milagro cuando esa mujer del paraíso pagó cerca de dos millones de dólares por la propiedad.
Ardından o kadının ortaya çıkıp araziye neredeyse iki milyon ödemesi mucize gibi görünmüştü.
Estamos viviendo aquí fuera, al final de la calle en el fin de la Tierra en un lugar llamado Paraíso.
Yolun sonunda yaşıyoruz. Cennet denilen bu yerde, dünyanın ucunda yaşıyoruz.
Estamos aquí afuera, al final del camino, en el fin de la tierra en un lugar llamado Paraíso.
Yolun sonunda yaşıyoruz. Cennet denilen bu yerde, dünyanın ucunda yaşıyoruz.
En los primeros 60 años fue debido a que creía en el paraíso.
"İlk 60 yıl bunu, cennete inandığım için yapmıştım."
No creo que siga creyendo en el paraíso, pero, después de 60 años de mañanas de domingo, creo que ya he tanto cometido como cubierto mis apuestas.
"Sanırım artık cennete inanmıyorum." "Ama 60 yılın her pazar sabahından sonra sanırım kendimi iyi adadım ve işimi sağlama almışımdır."
Estoy deseosa de unirme a mi esposo Walter, sea en el paraíso o en infierno, o en las panzas de los gusanos. "
"Gelecekte, her neredeyse, kocam Walter'a kavuşmayı bekliyorum cennette, cehennemde veya kurtçukların midelerinde."
"Su paraíso personal en la Isla Esmeralda".
"İrlanda'daki cennetinizden bir köşe."
¿ No sería el paraíso?
Ne harika degil mi?
Y cuando ascendí a ella, apenas sabía si estaba en el paraíso.
Ayrıca dağa tırmanırken cennette olduğumu hiç bilmiyordum.
Es un paraíso de desinhibición sexual.
Buram buram seks kokar.
Y Fjällbacka es un paraíso en la tierra.
Fjällbackaä cennet gibi bir yerdir.
Es el paraíso.
Burası cennet.
Pero debe entender... que a través mío se llega al paraíso.
Göreceksin. Ama anlaman gerekiyor. Cennete benden geçeceksin.
¿ Ese no es tu padre, el Príncipe heredero del Paraíso?
- Şuradaki baban değil mi? - Beleşçilerin prensi.
La entrada al Paraíso.
Cennetin girişi.
Al paraíso.
Cennete!
Para vivir en el paraíso.
Cennettinde yaşayalım diye.
Te aseguro que hoy estarás conmigo en el paraíso.
Sana doğrusunu söyleyeyim, bugün, benimle birlikte cennette olacaksın.
Para mi, Amsterdam era el paraíso.
Benim için Amsterdam cennetti.
Estoy bien informado, que es el paraíso absoluto allí.
Duyduğuma göre cennetten pek bir farkı yokmuş.
Uno va al paraíso!
Cennete gideceksiniz.
¿ Estamos en el paraíso?
Cennette miyiz?
Obtendrá 70 de ellos en el paraíso.
Cennette 70 tane alırsın.
Vamos a ser ejecutado, no vamos a ir al paraíso!
İdam edileceğiz, cenneti bok görürüz.
No, voy paraíso.
Ben cennete gideceğim.
No quiero paraíso existe ahora.
Ben yukarıdaki cenneti istemiyorum.
No voy a ser feliz en el paraíso si yo mato gente.
İnsanları öldürürsem cennette mutlu olamamki.
Desde que salvó cientos de vidas Me enviaron directamente al paraíso!
Yüzlerce hayat kurtardığım için doğruca cennetteyim.
Es el paraíso por allá.
Orası adeta bir cennettir.
Dice que la Antártida será el paraíso.
Antarktika'nın bir cennet olduğunu söylüyor.
Dicen que es el paraíso.
- Cennet gibi diyorlar.
Te veo en el paraíso, colega.
Seninle cennette görüşürüz, dostum.
Y tú me echaste del Paraíso. Una mirada al emperador.
İmparator... ve şimdi İmparatorluk el değiştirdi...
Además estoy pensando, basado en tus recientes actividades, que ¿ tal vez hay problemas en el paraíso?
Ayrıca... son zamanlardaki davranışlarına bakınca... acaba bir sorun mu çıktı, diyorum.
El niño dormilón ha estado durmiendo y perdiéndose este paraíso mediterráneo.
Minik uykucu çocuk, uzun zamandır uyuyormuş ve akdeniz cennetini kaçırıyormuş.
Fue aquí donde los extraños habían penetrado en su paraíso.
Burası yabancıların onun cennetini ele geçirdikleri yer.
Tenemos que aceptar la muerte Él nos ofrece llevar consigo el paraíso.
Onun getirdiği ölümü kucaklamalıyız böylece Cennet'te onun tarafında oturabiliriz.
Pensó en lo mucho que extrañaría comer carne en el paraíso, ya que todo allí sería vegetariano.
Cennette et yemeyi ne kadar çok özleyeceğini,... düşünüyordu,... sanki her şey vejetaryen yemeği olacakmış gibi.
Es un paraíso de verano
♪ Bu bir yaz cenneti. ♪ Kızlarla ve erkeklerle takılıyoruz.
¿ Problemas en el paraíso?
Bir sorun mu var?
Así que es el paraíso o el infierno.
Demek ki, "ya herro, ya merro".
Un portal al Paraíso.
Cennetin kapısı.
Creo en una deidad más compasiva, una que nos da la bienvenida al Paraíso.
Bizi cennete buyur eden daha şefkatli bir ilahi güce inanıyorum.
Siempre estamos más cerca del Paraíso de lo que creemos.
Cennete sandığımızdan daha da yakınızdır aslında.
Mi padre describió este sitio como el paraíso del jugador.
Babam burayı kumarbazlar cenneti olarak anlatırdı.
¿ El paraíso?
Cennet mi?
Es un paraíso de verano
♪ Bu bir yaz cenneti. ♪ Kızlarla erkeklerle takılıyoruz.
Es un paraíso de verano
♪ Kızlarla ve erkeklerle takılıyoruz.