English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Paró

Paró tradutor Turco

1,819 parallel translation
Porque funcionas bien, se me paró.
Zira benimkini resmen kaldırdın.
Y esta vez, la multitud se paró con la misma ovación, pero con algo de desconcierto.
Bu sefer seyirciler yine aynı gürlemeyle ayağa kalktılar, ama biraz kafaları karıştı.
Nos paró en la calle y señaló el concreto.
Bizi sokakta durdurup betonu gösterdi.
Y luego paró de hablar.
Ve bir şekilde konuşmayı bıraktık.
- Hola. ¿ Por qué me paró?
- Merhaba. Sorun nedir?
Mi reloj se paró, estupendo.
Saatim durmuş, harika.
Anoche, la FAA paró todos los vuelos, dejando a miles varados. Misteriosos apagones incapacitaron el oeste de EUA.
Dün gece FAA bütün uçakları yerde tutup, binlerce kişiyi bekletirken elektronik arızalar ve esrarengiz güçler batı ABD'yi felç etti.
- ¡ Lo paró!
- Başardı.
Hasta que por fin paró de pensar y voló.
Nihayet tasalanmayı bırakmış ve uçmuş.
La semana pasada, paró a todos en un puente y les fue preguntando si sabían nadar.
Geçen hafta, köprüdeki herkesi durdurdu ve yüzme bilen var mı diye sordu.
Para salvar a su amante se quedó con la bola y yo la cogí para que siguiera pasándola, pero la música paró en ese mismo momento, papá.
Sevgililer birbirlerini kurtarmaya çalıştığı için almıştım. Ama sen müziği tam da zamanında durdurdun, baba.
Tuvo mucha suerte. Un autobús que llevaba a unas jornadas sobre Jesús a las estudiantes de un colegio de monjas se paró. Le quitaron el polvo, le limpiaron la ropa, y lo pusieron en el pasillo.
Şansı vardı ki yolda, "İsa'yı anma" toplantısı yapan bir otobüs denk geldi, durdu ve Idaho Bible Koleji'nin öğrencileri onun sersemlemiş, yaralı bedenini taşıdılar ve koridorun ortasına koydular.
La persona que mató al chaval, es quien paró el ascensor.
Çocuğu öldüren kimse asansörü de o durdurdu.
Empezó en que ella llevaba puesta... mucha ropa, luego ya no la llevaba puesta... y luego, ¡ pum! Se me paró.
Yani, Yani, ilk başta bir sürü kıyafet giyiyordu, sonra giymiyordu filan ve sonra bom, Bana bişiler oluyo
Dios mío. ¡ Se te paró!
Tanrım, sen sertleşmişsin.
Se le paró y me lo restregó, ¿ y yo no puedo nombrar al Señor?
O aleti kalkmış bacağıma yaslanacak, ben Tanrım diyemeyecek miyim?
Iba perfectamente y de repente oí un estallido y se paró.
Gayet güzel giderken, aniden bir şey patladı ve öylece kaldım.
No paró hasta que el Comando Conjunto nos envió aquí a buscarte.
Santrali kilitlediği için Genelkurmay Başkanı bizi seni almaya yolladı.
Su corazón se paró.
Kalbi öylece duruverdi.
Ya paró, ¿ ves?
Gördün mü?
- ¿ Pagaba al principio y después paró?
- Başta ödedi ama daha sonra bıraktı yani?
Y entonces paró.
- Benim.
Entonces, Antonio se paró.
Sonra Antonyus çıktı.
El asesino no paró con Pickles y esa chica en White Stone.
Cinayetler Pickles ve White Stone'daki şu kızla bitmeyecek.
Comenzó a hacer ruidos y luego el motor paró.
Garip sesler çıkarmaya başladı, sonra da motor durdu.
Con la excepción de un pequeñín... que súbitamente se paró y dijo...
sadece ve sadece küçük bir çocuk haricinde herkes çocuk birdenbire ayağa kalkmış ve demiş ki...
La señorita Vautrin se paró ahí y vigiló la entrada. Li Su Fen - 13 años en 1937
Bayan Vautrin orada dikilip girişi koruyordu.
Este judío se paró en medio del puente.
Bu Yahudi köprünün ortasına kadar yürüdü ve orda durdu.
El chaleco paró la bala.
Çekil yeleğime geldi.
Una mujer embarazada me paró, La traje aquí. La atendieron.
Hamile bir bayan beni durdu ben de onu buraya getirdim.
En lo otros pueblos donde paró el tren... vi que los que eran hermanos la pasaban mal.
Trenin durduğu diğer kasabalarda kardeşlerin çok zor durumda olduklarını gördüm.
Creo que ha estado almacenando los diamantes en el consulado durante un tiempo y lo único que paró su pequeño negocio es que lo metimos en la cárcel hace dos años.
Bence elmasları bir süre konsoloslukta biriktirdi. İşine engel olan tek şey de iki yıl önce onu hapse atmamızdı.
Cuando entró por la puerta casi se me paró el corazón.
O kapıdan girdiğinde kalbim duracaktı neredeyse.
El forense dice haber visto algo similar en una base aérea alguien se paró detrás de un motor de jet cuando lo encendían.
Adli tıp uzmanı buna benzer bir şeyi Amerikan Hava Üssü'nde görmüş. Adamın biri jet havalanırken bir adım kadar gerisindeymiş.
Un coche patrulla paró a un ciclista sin luces.
Bir devriye arabası ışıkları bozuk bir bisikletçiyi durdurmuş.
Y de pronto, Dwight se paró y dijo : "¡ No!"
Ve sonra birden Dwight karşı koydu. Aynen şöyle..
Por favor, si hasta se te paró.
Hadi oradan, şeyin kalkmadı sanki.
Como por ejemplo, una vez se paró frente a reconocidos científicos para decir que eran alienígenas enviados para ayudar a la humanidad.
Şey gibi mesela, ah,... bazı üst düzey bilimadamlarının aslında insanoğluna yardım için gönderilmiş yaratıklar olduğunu ortaya atmıştı.
Paró de repente en verano.
Yazın birden durmuş.
Paró el verano pasado.
Geçen yaz bıraktı.
Su computadora nos puede decir en qué piso fue el último que paró.
Böylece, bilgisayar bize en son hangi katta durduğunu söyler.
Miami-Dade paró de contar.
Miami-Dade sayımı durdurdu.
¿ No se te paró?
- Kaldıramadın mı? - Aferin.
De nuevo no se te paró, ¿ verdad?
- Özellikle de sarışınlarda. - Yine kaldıramadın ha?
Su corazón paró. No respira, murió ".
"... durdu kalbi, artık nefes almıyor. "
Se le paró mientras miraba lucha libre.
Güreş seyrederken sertleşmiş.
¡ Usted ahí, que todavía no paró!
Galeyana getirmeyi bırak.
- ¿ Paró el sangrado?
- Kanama durdu mu?
Se paró frente a la puerta de un extraño anoche, y lo apuñaló en el corazón.
Birinin kapısına dikilmiş ve adamı kalbinden bıçaklamış.
¿ Se me paró?
Sertleşme mi?
- La alarma paró a las 10 : 45
- Alarm saat 10 : 45 gibi çalmış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]