Translate.vc / Espanhol → Turco / Pas
Pas tradutor Turco
4,561 parallel translation
Ni siquiera voy a tocar eso.
Bu soruyu pas geçiyorum.
Voy a pasar.
Pas diyeceğim.
Si pasas, tienes que beber.
Pas, içmek demek.
Quiero decir, literalmente, como tirar del tapón en una bañera.
Tam olarak küvetin tıpasını çekmek gibi.
- Sí, y su novia. Maldito niño.
Eşek sıpası ya.
Es simpático usted tuvo tiempo Para sólo dejar de El herrín suelto arriba de aquí.
Pasını temizlemek için zaman ayırsan iyi olurdu.
¿ Qué está pas..?
Ne bu?
Waddell lo lanza a Marko, y marca.
Waddell, Marko'ya pas veriyor ve gol!
Has cogido cada pase desde el instituto, y aún así, de repente, hoy tienes un caso de resbalones.
Liseden beri her pası yakalamışsın ama bugün birden her şeyi düşürmeye başladın.
and jerk jerk jerk jerk, pas de bourree, pas de bourree, pas de bourree, abajo arriba y serpiente, y serpiente y serpiente hacie el suelo y serpiente y serpiente, y el ventilador de tiro y, sí,
Geri, geri, geri. Pas de bourrée, pas de bourrée, pas de bourrée. Yukarı, aşağı ve sürün.
Forpon pas hofu dreorgiad, ond paes teaforgeapa tigelum sceaded hrostbeages hrof...
Forpon pas hofu dreorgiad ond paes teaforgeapa tigelum sceaded hrostbeages hrof...
Has estado tan ocupado con el teléfono que ni siquiera has prestado atención a tu familia, saludaste a Winnie the Pooh con frialdad, y ni te has dado cuenta de que esa chica del elefante azul te ha estado sonriendo.
Telefonuna gömülmekle o kadar meşgulsün ki ailene şöyle bir selam verip Winnie the Pooh'ya pas vermedin ve mavi fildeki sana gülümseyip duran kızı fark etmedin bile.
Paso.
- Pas geçiyorum.
Bueno, una chica tiene que seguir practicando.
Pas tutmamak için çalışmak lazım tabii.
¿ Van a tener sexo en nuestro edificio esta noche y tengo que usar auriculares?
Bu gece apartmanda sevişecek misiniz? Ve kulak tıpasına gerek var mı?
No voy.
Pas.
Estarás bien ; solo tienes que recordar, cuando haga así, tú no vas.
Her şey yolunda gidecek ; unutma böyle yaptığımda pas diyeceksin.
No puedes en realidad ganar al póquer a menos que consigas cartas.
- Pas. Pokerde kart almadan kazanamazsın.
Tengo un sabor metálico en la boca.
Ağzımda pas tadı var.
Bueno, creo que vamos a pasar de ese gesto increíblemente vacío.
Sanırım hepimiz bu akıl almaz derecede gereksiz hareketi pas geçeceğiz.
Todo lo que veamos oxidado, lo rascamos y lo repintamos.
Nerede böyle bir pas görürseniz temizleyip yeniden boyayın.
Pásala la pelota, deshazte de ella.
Pas at. Kurtul toptan.
no importaba, porque entonces el objetivo era pasarla, no driblar.
Sorun olmuyordu çünkü o zamanlar hedef pas vermekti, topu sürmek değil.
Busca alguien para pasarla.
Pas atacak birini arıyor.
No, se la pasa a Novak para triple.
Hayır, Novak'a pasını verdi.
Permiso para omitir las preguntas.
Sorgulamayı pas geçmek için izin istiyorum.
¿ Cuánto tiempo llevas ocultando lo que ocurre en esta ciudad?
Bu kasabada olanları ört pas etmeye başlayalı ne kadar oldu?
Tú eres el que mantiene las cosas ocultas.
Olayları ört pas ediyorsun.
Me pregunto si también le mantuviste oculto a él.
Onu da ört pas edip etmediğini merak ediyorum sadece.
Mira, entrenador, apoyaré todo lo que haga, pero estamos pasando de Damon Razor, que podría jugar de titular, y estamos eligiendo un talento de cuarta ronda en la tercera.
Ne yaparsan yap destekleyeceğim. Ama Damon Razor'ı pas geçiyoruz. Bu adam çok iyi olabilir.
Pero Damon Razor, es demasiado bueno para pasar de él.
Ama Damon Razor, pas geçmek için fazla iyi.
Rastros de óxido y restos de pintura de auto en un suelo saturado de aceite.
Pas izi ve bozuk yağ bulaşmış toprağın içinde araba boyası artıkları var.
Y el niño sin pensar nada malo, quitó el corcho de la botella. "
Ve çocuk iyi niyetle şişenin tıpasını açtı. "
Tu tuviste la información porque Annie sintió la necesidad de pasarme por encima
İstihbaratı aldın çünkü Annie beni pas geçme ihtiyacı duydu.
Siéntate, vamos a resolver esto en un pis pas.
Gel otur. Hemen düzeltelim.
Y doce asistencias.
- Ve 12 gol pası.
Sólo hay que distinguir cuándo pasar y cuándo darle el chute al balón.
Mesele ne zaman pas vereceğini, ne zaman şut atacağını bilmektir.
Tenía un sarpullido como óxido cubriéndole el rostro y el brazo, tosiendo sangre, y partículas - de óxido de hierro.
Yüzünde ve kolunda pasımsı bir isilik varmış, öksürürken de ağzından kan ve demir-oksit çıkıyormuş.
- Paso.
- Pas.
Pásenla.
Hadi, pas atın.
Paso.
Pas.
Nos vamos a saltar esa parte.
O kısmı pas geçeceğiz.
Pese a lo divertido que fue, paso.
Her ne kadar bu eğlenceli olsa da, ben pas geçiyorum.
Y relájate, estaremos en casa en un pis pas.
Çay zamanına kadar evde olmuş olacaksın.
Pero dejaron un trabajo de verdad para esperar su gran oportunidad en un programa de la tele, como todo buen estadounidense.
Ama siz gerçek bir işi pas geçip Tüm Amerika'nın yaptığı gibi TV şovunun dönüm noktanız olmasını beklediniz.
¡ Oye! ¡ Pásala!
Hey, pas!
Sinvergüenza, ¿ robaste dinero?
Hey, eşek sıpası. Para mı çaldın?
Mira cómo- -
Bu eşek sıpasını ben şimdi...
- Creo que paso.
- Sanırım bunu pas geçeceğim.
Yo...
Ben görüyorum. - Pas.
- No voy. - Fuera.
- Pas.