English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Paño

Paño tradutor Turco

466 parallel translation
Es de paño. Todas las bromas no pueden ser buenas.
Her esprinin güzel olması şart değil!
No es un paño templado.
Bu sıcak su şişesi değil.
Allí hay un paño limpio.
Şurada temiz havlu var.
Va a tener que ser tú o yo, así que... Ievántate y quítate ese paño.
Ya sen olacaksın ya da ben, şimdi üstündeki örtüyü kaldır ve ayağa kalk.
Conozco el paño. Eso no cuela conmigo.
Boşuna denemeyin, bu numaraları iyi bilirim!
A la mañana siguiente mi presencia cayó sobre el hospital como un paño mortuorio.
Ertesi sabah varlığım hastanenin üzerine bir kefen gibi serilmişti.
No le veía la cara, un paño negro cubría el órgano.
Adamın yüzünü göremiyordum ama laterna tümüyle siyah kaplıydı.
Le pondrá un paño y le colocará una toalla en la cara.
Önlüğünü takacaksın. Yüzüne sıcak havlu koyacaksın. Unutma.
- Debo cambiar ese paño. - ¿ Cambiarlo por qué?
- Şu tozlu çarşafı değiştirmek istiyorum.
Póngale un paño húmedo en la frente con agua de colonia o algo.
Sadece alnını yıkar mısın? Kolonya gibi bir şeyle.
- Dame un paño húmedo, deprisa.
- Yaş bir bez getir bana, çabuk.
Y es como esconder un Rembrandt debajo de un paño de cocina.
İnsan hiç Rembrandt'ı bulaşık bezinin altında saklar mı?
Déme un paño y yo secaré.
Bana bir havlu ver, kurulayayım.
Excepto Dolores, ella no hace Quiera pasar un paño sobre la nariz De un bebé que llora.
Ritmin yap dediklerini yapacak yer yoktur
Cuando te veía por la ventana de la cocina tenía que dejar el paño.
O görüntünün bulaşık bezimi elimden düşürdüğü oldu.
Creo que era de paño liso con detalles de cuero.
Derilerle süslenmiş basit bir çantaydı sanırım.
Compras otro paño. Lo cortas en 3 trozos..... y lo vendes con 3 peniques de beneficio.
Bir kumaş daha alır, onu da 3 parçaya ayırırsın ve 3 kuruş karla satarsın.
Dame un paño fresco para mi frente, una toalla nueva para mis hombros.
Alnım için yeni bir bez ver bana. Yeni bir havlu koy omuzlarıma.
Luego pones una toalla, jabón, un cepillo, una alfombrilla, un albornoz y un paño...
Temiz havlu, sabun, kuru fırça mat ve bornozları getireceksin...
paño y obras maestras.
-... çarşaf... - Ve? - Ve yazılar.
- ¡ Las enaguas de paño!
- İç eteklerimiz!
- Las enaguas de paño.
- İç eteklerimiz.
Allí hay tan pocas mujeres que las cuidan como oro en paño.
Amerika'da o kadar az kadın var ki - - Altın ve mücevher gibi muamele görüyorlar.
Vos, agarrá un paño.
Sen. Giyecek bir şey getir.
El infierno te espera debajo del paño de juego.
Kumar hasrının altında pislik yatar.
... ahora, la bandera americana no será un paño...
... bizim yönetimimizde Amerikan bayrağı bir paspas olmayacak...
Quizá tengan hielo o algo que le calme, un paño frío o así.
Belki de biraz buz bulup pansuman yapmalıyız, ne dersin? - Peki tamam.
Vamos a coger hielo o un paño...
Kompres için buz bulmalıyız.
Una mesa de nogal con un paño.
Beckert.
Parece un vendedor de carteles de neón.
Neon-ışıklı pano satıcısı gibi konuşuyorsun.
Un cartel de neón consumiría la cuarta parte. - Nick, eso no importa. - ¿ No importa?
Işıklı pano dörtte bir elektrik yakardı ama Nick, konu bu değil.
He visto muchos carteles, pero ése es el mejor de todos.
Bir sürü ışıklı pano gördüm, ama bu ötekileri sollayıp geçti.
Yo intentando arreglar el viejo y usted pone uno de neón más bonito que un árbol de Navidad.
Eski tabelayı onarmaya çalışıyordum, ışıklı pano satıcısı aklına geldi. Yeni bir pano, Noel ağacından daha çekicidir.
Me quedaré aquí y celebraré lo del nuevo cartel.
Burada kalıp yeni pano şerefine içeceğim.
Deje el paño, ¿ quiere?
Sağ olun.
Cambio al dos.
İkinci pano da gitmek üzere.
Al dar el caballero unos pasos vio junto al camino a una linda dama que ponía un paño debajo de un roble sobre el cual colocó varias golosinas y un gran jarro de vino con dos bonitas copas de plata.
"Şövalye biraz yürümüştü ki... "... patikanın yanında... "... meşe ağacının altına serili beyaz Şam kumaşı üzerine oturmuş güzel bir kadın gördü. "
¡ El café!
Pano!
... y ese cartel es manifiestamente obsceno...
Ahlaki vazifeler var. O pano müstehcen!
¡ Y eso, ni siquiera las bestias lo hacen! ¡ lnsisto :
Israr etmekteyim, bu pano hemen yasaklanmalı!
En pocos días, repito, en pocos días... el horrendo cartel, la monstruosa Circe... como en los tiempos del carnero de oro... ha congregado en torno a sí a toda la corrupción del mundo civilizado.
Birkaç gün içinde, altın heykelli tapınaktaki cadı Çirçe gibi, erkek milletinin bütün pisliklerini etrafında toparladı bu pano! Şeytani bir görüntü tam karşımda!
y se despide con la mano bronceada. es porque en el mar encontró la calma deseada. tormentosa y perversa. blancas como un paño.
Güverteden el sallamaya devam ediyor Kıyıyı görebildiği sürece. Eğer balıkçı dönmediyse geri, Denizin içinde bulmuştur huzuru.
Los numeros no paran de moverse.
Şu pano... Numaralar asla durmuyor.
Quizá una tabla con dos caballetes.
Bir pano ve iki de sehpa var.
- El panel funciona.
- Pano sorun yok diyor.
El letrero, Sir Drake Blvd.
Pano, Sir Drake Bulvarı.
¡ Allí un letrero señala Sir Drake Boulevard!
S. Drake Bulvarı için bir pano var!
¡ Es apenas un tablero lleno de imanes!
Mıknatıs dolu bir pano bu sadece.
El maldito tablero debe de estar estropeado.
Lanet olası pano bozulmuş olmalı.
- ¡ Avancen 20 metros, izquierda!
60 feet ilerleyin, soldaki pano!
Y quiero un riel. ¿ Un riel?
Belki bunların yerine güzel bir mantar pano bulabiliriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]