Translate.vc / Espanhol → Turco / Peg
Peg tradutor Turco
2,382 parallel translation
Ese soy yo, Peg.
Bu benim Peg.
Peg, ¿ por qué lo hiciste?
Peg, bunu neden yaptın?
Peg, si te sirve de consuelo, no eres ningún consuelo para mí.
Peg, bu senin için teselli olacaksa, benim için teselli değil. Beni nasıl öldürdün Peg?
¿ Cómo fue tu día, Peg?
Senin günün nasıl geçti, Peg?
Peg, ¿ quieres un BMW?
Peg, bir BMW ister misin?
- ¿ Sabes lo que voy a hacer?
- Şimdi ne yapacağımı biliyor musun, Peg?
Sí, Peg.
Evet Peg.
Y sera mejor que pueda comer todo en esa bolsa, Peg. Sólo alimentos.
Ve o torbanın içindeki her şeyi yiyebilecek olsam iyi olur Peg.
Así es, Peg.
İşte böyle Peg.
Si hubieras estado allí antes Sabrías que los carros en el frente de la tienda son para eso.
Peg, oraya daha önce gitmiş olsaydın, marketin girişindeki arabaların bunun için olduğunu bilirdin.
Peg, ¿ qué estás haciendo allí?
Peg, ne yapıyorsun orada?
Bueno, Peg, ¿ dónde está mi tri-tip?
Peg, etim nerede?
¿ Qué estás diciendo?
Sen neler söylüyorsun Peg?
Odias a verme comer, ¿ no es así, Peg?
Beni yerken görmekten nefret ediyorsun, değil mi Peg?
Peg.
Peg!
Peg Caramba, no puedo creer que realmente hiciste que mi almuerzo.
Vay canına Peg. Bana gerçekten öğlen yemeği yaptığına inanamıyorum.
Peg, corrigela.
Peg, söyle ona.
Peg, hacer una lista.
Peg, bir liste yap.
O bien, Peg, que sería como cambiarte con una nueva rubia Con brillantes, nuevos, y suaves pechos de fábrica.
Ya da Peg, seni parlak, yeni, yumuşak, üretici garantili memeleri olan yepyeni bir sarışınla değiş tokuş etmek gibi olurdu.
Claro, los paseos primeros sería bueno y todo, pero, ya sabes En el largo plazo... Y esto, Peg, es lo que me deprime cada día.
Tabi, ilk birkaç sürüş çok hoş olurdu ama uzun vadede benim hergün canımı sıkan sensin Peg.
- Al.
- Peg.
Al. Peg, ¿ quieres callarte?
Peg, sesini keser misin?
¿ Peg, donde se supone que voy a dormir?
Peg, ben nerede uyuyacağım?
¡ Peg, no!
Peg, hayır!
Hombre, tengo una buena noticia.
Peg, Bud, harika haberlerim var!
Oh, está bien, Peg.
Tamam Peg.
Sin embargo, Peg, de todos modos, como les decía, hombre, tengo una buena noticia.
Her neyse Peg, dediğim gibi, iyi haberlerim var.
Es el hijo que siempre quise.
Onu görmen lazım Peg. Hep olmasını istediğim oğlum.
Peg, ¿ por qué no podemos dejarla en la casa de David Letterman Y acabar de una vez?
Bak Peg, neden onu David Letterman'ın evine koyup unutmuyoruz?
Peg? Oprah.
Peg Oprah...
Eso está bien, Peg.
Oprah'ı izliyordum.
Estaba hablando con Oprah.
Önemli değil Peg. Ben de Oprah'la konuşuyordum.
Dilo, Peg!
Hadi bebeğim! Söyle Peg!
Di Al, tu siempre amoroso marido, Peg!
Beni söyle! Al! Hep sevdiğin kocan, Peg!
Pero él no tiene narices, ¿ verdad, Peg?
Evet! Ama burun delikleri yok, değil mi Peg? !
Todavía te puedo sentir, Peg.
Seni hâlâ hissedebiliyorum Peg.
Peg, te acuerdas de ella, iba un año atrás en la escuela secundaria.
Peg, hatırladın mı onu? Lisede bizden bir sınıf küçüktü.
Te voy a echar de menos, Peg.
Ben de seni özleyeceğim Peg.
Bueno, supongo que no puedo estar con nadie más tampoco, Peg.
Sanırım, ben de başkasıyla olamıyorum Peg.
sabes, Peg, es agradable estar aquí sentado con usted.
Biliyor musun Peg, seninle burada böyle oturmak güzelmiş.
Peg, parece que seremos sólo tres de nosotros para la cena.
Peg, görünüşe göre akşam yemeğinde üçümüz olacağız.
No es tu aspecto el que me mantiene aquí, Peg. Es el mío.
Beni burada tutan senin halin değil Peg,..... benim halim.
Ya vuelvo, Peg.
Birazdan döneceğim Peg.
Sabes, Peg, no me sorprende.
Biliyor musun Peg, hiç şaşırmadım. Kaybedeceğimi biliyordum.
Peg, que se ha ido.
Peg, gitmiş!
Un pequeño problema, Peg.
Ufak bir sorun var Peg.
Oh, Peg, está loca.
Peg, o kafayı yemiş.
Sí, se llama sonrisa, Peg.
Buna gülümseme deniyor Peg.
Peg, verás.
Peg görmen lazım.
Ya sabes, Peg, he cometido un error.
Biliyor musun Peg, bir hata yaptım.
Pero, sabes lo que voy a hacer ahora?
Ama ne yapacağım biliyor musun Peg?