English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Películas

Películas tradutor Turco

10,805 parallel translation
He visto más de 2.000 películas en mi vida.
Hayatım boyunca 2.000'den fazla film izledim.
Ninguna de esas películas tienen nada en común. A menos que la respuesta sea de parbulitos como, ya sabes, que todos sean directores conocidos...
Hiçbir filmin bir ortak paydası yoktu, bilindik yönetmenleri olması dışında.
Todas las películas prefieren un narrador en el que no se pueda confiar con la yuxtaposición de un lapsus de tiempo.
Tüm filmler hızlandırılmışlığın bitişikliği olan bir kaypak bir anlatıcı tercih etmiş.
He visto todas las películas de tu lista.
Listendeki tüm filmleri izledim.
¿ Has visto todas esas películas?
Tüm filmleri izledin mi?
Y aunque soy más que feliz pasando una tarde viendo viejas películas contigo, Cisco, ¿ no tienes una cena con tu hermano a la que ir?
Her ne kadar geceyi seninle film izleyerek geçirmeyi sevsem de Cisco senin kardeşinin yemek davetine gitmen gerekmiyor mu?
Tú y tus películas.
Sen ve şu filmlerin yok mu.
¿ Soy el único que ve películas por aquí?
Film izleyen bir tek ben mi varım burada?
Películas de misterio.
Gizemli filmler yani.
He estado viendo películas de misterio en el cine independiente.
Bağımsız sinemada gizem filmleri izliyordum.
Porque adoro las películas de misterio, todos esos giros y vueltas.
Çünkü gizem filmlerine bayılıyorum. Bütün o şaşırtmacalara falan.
Tenía muchas ganas de hacer películas, para poder cambiarlo en algo casi cierto.
Sinema filmlerinde oynamayı çok istedim. Böylece filmleri, gerçeğe daha yakın hale getirebilirdim.
Lo sorprendente es que la gente no se da cuenta. Todas las películas hoy día, toda la interpretación procede de Stella Adler.
Çoğu kişinin fark etmediği hayret verici şey ise... bugünkü tüm filmlerin... bütün oyunculukların Stella Adler'dan geldiği.
"¿ Aún haces películas?"
"Hâlâ film çekiyor musun?"
Hollywood y las películas.
Hollywood ve filmlerden öğrendik.
Pero sí, tener tus juveniles películas sexuales, como, haciéndose virales...
Ama evet, senin ortaokuldaki seks hareketlerinin viral olması...
Le encantaban las películas de mafiosos... inmigrantes peleando por su pedazo del sueño americano.
Amerika rüyaları için savaşan göçmen kovboy filmlerini çok seviyordu.
Nicole, algunas reglas básicas... nada de películas de miedo.
Nicole, bir kaç kural, korku filmleri yok.
¿ Va a ver películas en el Nitehawk?
Nitehawk'ta film izlemeye gider miydi?
El alma digital de nuestro abuelo está ahora en este cubo, donde pongo las novedades en películas y libros, para su goce, cada semana.
Büyükbabamızın dijital bilinci şu an bu küpün içinde bulunuyor. Her hafta en yeni filmleri ve kitapları onun için yüklüyorum.
Y lo que no enseñan en las películas es que cuando le disparas a alguien tan cerca, hay retroceso.
Sana filmlerde gösterilmeyen şey, bu mesafeden birini vurursan, geri tepmesi olur.
El tema que me iba a usar en mis películas era necesario.
İşte o an, Sawatzki'nin TV çekimlerinde nelerin işleneceği kafamda oluşmuştu.
Trabajaba haciendo películas... efectos especiales, atrezo, cosas de esas.
Filmlerde çalışırdı, sahne malzemesi falan.
Ama las películas de terror.
Korku filmlerini seviyor.
Cenaron y vieron dos películas.
Akşam yemeği yiyip iki film izledin.
Solía encantarte... él tiene todos esos juegos y películas y una gran pantalla plana...
Bunu severdin. Onda büyük bir düz ekran, tüm oyunlar ve filmler var.
las películas?
- Bu çok uzun sürüyor.
política, un viaje de negocios que realicé a Minneapolis, o citas de películas célebres.
Politika, Minneapolis'e olan iş gezim ya da filmlerden alıntılar.
Probemos con las películas.
Filmler olsun.
Has seleccionado citas de películas.
Filmlerden alıntıları seçtin.
- Es una de mis películas favoritas.
En sevdiğim filmlerden birisidir.
Reservaré una habitación en el Wolverton, y sólo vamos a ordenar servicio de habitación y ver películas toda la noche.
Wolverton'ta bir oda ayırtacağım, oda servisi sipariş edeceğiz ve tüm gece filmler izleyeceğiz.
Mi madre solía llevarme y luego se quedaba en el coche leyendo mientras yo veía todas y cada una de las películas que ponían.
Annem beni bırakıp arabada oturur ve ben çıkan her filme gittiğimde kitap okurdu.
Me tienes, tienes mi corazón, y tiene muchos más puestas de sol y las mañanas de Navidad y películas y malos tazas de café descafeinado...
Bana sahipsin, kalbim sende. Sayısız günbatımına ve yılbaşı sabahına filmlere ve bir sürü kafeinsiz kötü kahveye sahipsin.
He estado pensando en lo que dijo sobre ese vaquero de las películas y su pistola de juguete.
Sinema kovboyu ve oyuncak tabancasına dair söylediğini düşünüyorum bir süredir.
Yo... no he visto ninguna de tus películas.
Ben de şimdiye kadar senin hiçbir filmini izlemedim.
Siempre hablando del negocio de las películas y metiéndote en la cabeza todas esas tonterías de que podrías ganarte la vida...
Her zaman film işlerinden bahsediyordu ve hayatını bu işten kazanmanla ilgili tüm bu aptal fikirleri senin kafana o sokuyordu -
También sé que mis películas han recaudado 42.700.000 para este estudio.
Ayrıca benim filmim sayesinde stüdyo kırk iki milyon yedi yüz bin kazandı -
¿ Sus películas?
- Senin filmin mi?
¡ Hará las malditas películas que yo diga!
Ben hangi filmde istersem o filmde oynayacaksın!
Bueno, sus películas perdurarán.
Filmleriniz var.
Acabo de firmar un contrato para dos películas por un millón de pavos...
Ve iki film için bir milyon dolara anlaşma yaptılar.
Ese es el tipo negro de todas las películas de ciencia-ficción.
Her bilimkurgu filmindeki siyahi repliği. - İzin verdim.
Empiezo a pensar que los timos de verdad solo ocurren en las películas, e incluso en las películas apenas tienen sentido.
- Üçkağıtların sadece filmlerde olabildiğini düşünmeye başladım. - Ki filmlerde bile pek mantıklı gelmiyor.
Al igual que tú nunca dejarás de hacer películas.
Tıpkı senin film yapmayı bırakmayacak olman gibi.
Pero yo no me quedo en una sola cinta toda mi vida... viendo anuncios de películas de Chris Pratt.
Ama tüm hayatımı, tek bir koşu bandının üzerinde kalıp Chris Pratt'in filmlerinin reklamlarını izleyerek geçirmeyeceğim.
Y eso es lo que la gente hace en las películas cuando están indignados, también sucede cuando dos personas que se odian entre sí durante toda la película, están por hacer el amor salvaje y apasionadamente, pero eso es más con el otro lado del brazo.
Filmlerde insanlar öfkelenince böyle yapar. Ayrıca birbirinden nefret eden iki kişi tutkulu şekilde sevişmeden önce böyle yapar. Ama onu elinin tersiyle yapıyorsun.
Y si tengo que escoger entre ir a una fiesta loca o quedarme en casa viendo películas y comer pizza contigo, te escogería a ti siempre.
Bir daha krakerleri dağıtanı görmeyeyim!
- Era un vaquero de películas.
- Filmlerde kovboydu.
Hago películas, Britta.
Ben filmler yaparım, Britta.
Hago películas Annie hace reglas, tú haces fiestas.
Annie kurallar yapar, sen partiler verirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]