Translate.vc / Espanhol → Turco / Pensó
Pensó tradutor Turco
9,054 parallel translation
Así que Boyd pensó que estaba dando un golpe barato... y lo que estaba haciendo, hacía cabrear al lobo feroz.
Saçlar geriye taralı, çalı sakalı? Yani, Boyd önemsiz bir soygun yaptığını sanıyordu ama aslında büyük, kötü kurdu kızdırıyormuş.
El cliente pensó que podrían atacarlo.
Müşteri, saldırıya uğrayabileceğini düşündü.
- ¿ Qué pensó de Hoess cuando lo vio asesinar judíos?
Hoess'i Yahudi katili olarak gördüğünde onu nasıl biri olarak tanımladın?
Si Connaughton pensó que iba a ser arrestado por asesinato, ¿ por qué no extender sus últimas horas de libertad?
Eğer Bay Connaughton cinayetten tutuklanacağını düşündüyse neden kalan son birkaç saatini özgürlüğünü uzatmasın?
¿ Nadie más pensó qué fue raro qué Rose estaba convenientemente fuera de la ciudad el día que Leland Schiller salió de prisión?
Leland Schiller'in hapisten çıktığı gün Rose'nin şehir dışında olması hiçbirinize garip gelmedi mi?
Cuando el Rey comenzó a prestarle atención, pensó sabiendo cómo es en Francia que ella aceptaría una posición en la corte. Pero a Ana eso no le alcanzó.
Kral onunla ilgilenmeye başladığı zaman, Anne Fransa'da işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor diye, saltanatta bir yer kabul edeceğini düşündü ama bu Anne için yeterli değildi.
Tengo que ir al almacén a reponer, pensó que tal vez podrías ayudar.
Mal çıkarmaya depoya inmem lazım, belki yardım edersin dedim.
¿ Qué, pensó que se casaría sin que lady Mary lo presenciara?
Neden, yoksa Leydi Mary görmeden evlenmek zorunda kalacağını mı sandın?
- Tim pensó que debía disfrutar de un día libre.
- Tim kendime bir gün izi vermem gerektiğini düşündü.
La mayoría de la gente pensó que había sido destruída.
Çoğu insan yok edildiğini sanıyordu.
El bastardo pensó que había perdido mis agallas por ello... y que me dejó fuera.
Söylersem midemi kaybedermişim. Sonra da beni terk etti.
La anfitriona pensó que eras muy dulce... por llevar a tu madre a cenar.
Garson kız anneni yemeğe çıkardığın için çok hoş biri olduğunu sandı.
La compañía pensó que sería mejor pasarle la posta a Eva.
Grup gücü Eva'ya devretmenin en iyisi olacağını düşündü.
Javier siempre pensó me importaba más la danza que nuestra familia.
Javier, hep dans ile ailemden çok ilgilendiğimi düşünürdü.
Abigail pensó que quería hacerte daño.
Abigail seni inciteceğimi sandı.
Ella pensó que estaba salvando la vida de la chica.
Kızın hayatını kurtardığını sandı.
La encontró en una caja, y pensó que podía ser valiosa.
Bir kutuda bulmuş ve değerli olabileceğini düşünmüş.
De todos modos, Xander pensó que podía pretender asaltarla, tomó nuestro cuchillo de pan... y la siguió dentro del parque.
Neyse, Xander onu soyacakmış gibi yapmayı akledip ekmek bıçağımızı aldı ve onu parka kadar takip etti.
El jefe ha sabido que Conrad Grayson iba a matarle así que pensó, que lo que alguien desecha...
Patron Conrad Grayson nın onu öldüreceğini duydu, bu yüzden oldu bunlar, bir adamın çöplüğü...
- Sí, pensó después que volviste del ejército, que te cambies de opinión.
Evet, ordudan döndükten sonra fikrini değiştirirsin diye düşündü.
Solo soy un monstruo que nunca pensó en nadie más que en sí misma.
Sadece bir canavarım ben. Hiçbir zaman kendi dışında kimseyi düşünmemiş bir canavar.
Bien... mi hermano pensó que debería hacer otro video, así que allí va.
Ağaeyim yeni bir video çekmem gerektiğini söylemişti. Hadi bakalım.
No lo sé... quizás pensó que la compasion de último momento... lo matendría fuera del infierno.
- Bilmiyorum, belki son anda merhamet göstermek istemiştir cehenneme gitmemek için.
¿ Quién pensó en esto?
Kimin aklına geldi bunlar?
Sí y, pensó que si advertía a Washington, sería recompensado de igual manera, incluso más.
Sen de Washington'ı uyarırsan aynı şekilde hatta daha fazla ödüllendirileceğini düşündün.
¿ Nadie pensó en comprobarlo?
Kontrol etmek kimsenin aklına gelmedi mi?
Sí... y ella pensó que estabas hablando de Tom.
Evet. Ve senin Tom hakkında konuştuğunu düşündü.
Por eso ella pensó que yo sabía que Tom era mío.
Tom'un oğlum olduğunu bildiğimi bu yüzden düşündü.
Pero Cornell escuchó el mensaje y pensó que estaba diciendo que lo sentía por matar a Tom.
Ama Cornell mesajı duydu ve Tom'u öldürdüğüm için özür dilediğimi düşündü..
Eso fue por lo que pensó que yo sabía que Tom era mío, verdad?
Tom'un benim olduğunu bildiğime dair düşünmenizin nedeni o, değil mi?
Mi padre pensó que sería una buena idea.
Babam bunun iyi bir fikir olduğunu düşündü.
¿ Le diste el cheque? ¿ Ella, pensó que fue una buena cantidad?
- Çeki verdin mi? Evet. - Adil bir ödeme almış gibi hissetti mi?
Él pensó que tú podrías tener una pista de quién es el autor de manera que yo pudiera hacerlo cambiar eso.
Yazarın kim olduğuna dair sende bir ipucu bulabileceğini düşünüyordu böylece yazara bunu değiştirtecektim.
Y pensó que si conseguía la información del GPS, localizaría al asesino de Brooke y usted mismo se encargaría de ello.
GPS'ten bilgileri alıp Brook'un katilinin yerini tespit edecek ve onunla tek başına hesaplaşacaktın.
Zoey pensó que estaba teniendo una relación por Internet contigo.
Zoey seninle cevrimici bir iliski yasadigini saniyordu.
Oh, ella pensó que lo habían incriminado.
- Ona tuzak kurduklarını düşündü.
Usted pensó que la mochila cayó durante un forcejeo, pero le desafío a quitársela a alguien teniendo ese broche cerrado.
Çantanın boğuşma sırasında düştüğünü düşünüyorsun. Ama seni temin ederim o toka kapalıyken çanta düşemez.
Pensó que le había roto un par de dedos a su atacante antes de escaparse.
Kaçmadan önce saldırganın parmaklarından bir kaçını kırdığını söyledi.
Ella nos dio la impresión de que, en ese momento, usted pensó que era acoso.
O zamanlar sizi rahatsız ettiği izlenimine kapılmış.
¡ ¿ Alguna vez pensó en eso? !
Hiç bunu düşündün mü?
Usted pensó que nos separamos?
Ayrıldık mı sandın?
Bueno, si el asesino tiró la porra aquí dentro, pensó que no volvería a verla porque se la llevarían con la basura junto con cualquier otra prueba que hubiera podido contener.
Peki, katil orada kulübü dökülüyor ise, herhangi uzak çekti olurdum çünkü birlikte, çöp o, tekrar görmek asla düşündüm onunla birlikte oldum olabilecek kanıt parçası.
Pensó que podía chantajearme.
O bana şantaj olabilir düşündüm.
"Si quieres una batalla de voz en off, encontraste una," Pensó Justin.
"Seslendirme savaşı istiyorsan, hadi bakalım." diye düşündü Justin.
"Quieres saber lo que pienso de tu voz de narrador?" Pensó Danny.
"Seslendirmen için ne düşündüğümü bilmek ister misin?" diye düşündü Danny.
"No estoy teniendo esta conversación," pensó Justin.
"Bu konuşmayı yapmayacağım." diye düşündü Justin.
"Conversación, idioversación," pensó Danny.
"Konuşma monuşma." diye düşündü Danny.
"'Idioversación'no es una palabra, y aún si lo fuese, Danny era demasiado tonto para deletrearla, " pensó Justin.
"Monuşma diye bir kelime yok, olsa bile Danny harflerini heceleyemeyecek kadar aptal." diye düşündü Justin.
"I-d... i... o... v... e-r... s-a-c-i-o-n," pensó Danny.
" M... O... N U, Ş...
20 metros más cerca de Everett de lo que el CST pensó.
Everett'e inceleme birinin sandığından 18 metre yakın.
¿ Pensó en eso?
Bunu düşündünüz mü?