Translate.vc / Espanhol → Turco / Pentagon
Pentagon tradutor Turco
1,411 parallel translation
Gibbs no esperará que entremos al Pentágono en una tarde, ¿ no?
Gibbs, sadece bir günde Pentagon bilgisayarlarına girmemizi bekliyor olamaz!
El Comando de las Fuerzas Conjuntas tiene un helicóptero.
Birleşmiş Kuvvetler'in Pentagon'a gelip giden bir helikopteri var.
¿ Has visto el informe del Pentagono en la web de The Guardian?
The Guardian'ın web sitesindeki Pentagon raporuna baktın mı?
Esto fue publicado por el mismo pentagono y dice basicamente que en unos 20 años
Bunu Pentagon yayımlamış. Temelde söylediği şey, iki ila yirmi yıl sonra büyük bir patlamanın olacağı.
Ha recibido el discurso de la Seguridad Nacional desde el Pentágono varias veces.
Pentagon'dan defalarca "ulusal güvenlik" konuşması almış.
El Pentágono quiere que sepa que gente como tú va a intentar hacerme parecer un fraude.
Pentagon bilmemi istiyor ki senin gibi insanlar beni bir sahtekar gibi gösterebilir.
Bueno el Pentágono ha perdido toda su paciencia.
Pekala... Pentagon tüm sabrını kaybetti.
El Pentágono está reclamando que dirija una investigación formal inmediatamente.
Pentagon derhal resmi bir soruşturma açmamı emretti.
La autorización excluye todas las actividades actuales que no hayan sido revisadas aún por esta oficina eso quiere decir el Pentágono.
"Bu ofis tarafından gözden geçirilmemiş şu anki her hareketlilikte izinden muaftır." O ofis Pentagon oluyor.
El Pentágono ha permitido a los periodistas mezclarse con las Fuerzas Armadas antes de esto, ya lo sabe.
Pentagon daha önce de gazetecilerin askeri güçlerle birlikte olmasına izin vermişti.
¡ Qué contento estoy de que el Pentágono te enviara!
Pentagon sizi gönderdiği için sevindim.
Pidió ser reasignado el año pasado cuando se descubrió que... tenía lazos financieros con una gran corporación... que había recibido unos $ 800 Millones de dólares... en contratos de defensa del Pentágono.
Pentagon tarafından savunma sözleşmeleri aracılığıyla 800 milyon $'la ödüllendirilen büyük bir şirketle mali bağları olduğu ortaya çıkarılınca istifa etmiş.
Es un frío hecho que cuesta millones entrenar a esos hombres y mujeres... y eso es sólo una fracción de los fondos que están siendo desviados... por el Pentágono para esta operación.
Bu adamları ve kadınları eğitmek için milyonlarca dolar gerektiğini gösteren soğuk ve acı bir gerçek. Ve bunun için Pentagon tarafından buhar edilen kaynakların sadece bir kısmı.
No podemos permitir más que el Pentágono mire hacia otro lado.
Artık Pentagon'un başka yöne bakmasına izin veremeyiz.
Al menos eso es lo que el Pentágono me dice.
Pentagon da bana öyle söyledi.
Estará supervisando todas las cosas concernientes a la defensa de la Tierra en nombre del Pentágono y Washington.
Pentagon adına Dünya savunması ile ilgili işlerden sorumlu olacak.
El Pentágono ha convencido al Presidente de que solo hay un hombre que pueda dirigir el Comando Stargate y hacerlo políticamente viable desde una perspectiva internacional a pesar del hecho de que sigue siendo parte del ejército americano.
Pentagon, Başkan'ı, bir tek kişinin, Amerikan ordusu görevlisi olmasına rağmen uluslararası anlamda uygun olacak şekilde SGC'yi yönetebileceği konusunda ikna etmeyi başardı.
Desafortunadamente Doctora su informe preliminar se le ha dado al Pentágono, causando preocupación.
Ne yazık ki, doktor, ilk raporunuz Pentagon'a kaygılanmaları için sebep verdi.
El Pentágono prefiere llamarlo una retirada estratégica.
Pentagon buna "Stratejik geri çekilme" diyor.
Aquí, es el general Perkins del Péntogono.
Ben Pentagon'dan General Perkins.
Esta tiene alta prioridad para el Pentágono.
Pentagon için öncelikli.
Está en el Pentagon Bar.
Pentagon Barında.
Desde 1950, en el Pentágono... ¿ tuvo alguna conexión con mensajes cifrados?
Pentagon'dayken, 1950'den beri şifreli mesajlarla bir bağlantınız oldu mu?
En ese entonces, un joven Paul Wolfowitz trabajaba como subalterno de Dick Cheney quien era secretario de Defensa en el Pentágono.
O zamanlar genç Paul Wufowitz, yine o zamanlar Pentagon'da Savunma Bakanı olan Dick Chaney'nin altında çalışıyordu.
Yo estaba en el Pentágono cuando nos atacaron. Sí, hubo un cambio. TTE.
Ben Pentagon'dayken, vurulduğumuzda, evet, politikamız değişmişti.
Quiero poder hacer algo para que, con un poco de suerte, pueda ir a la tumba de mi hijo pueda ir a la tumba de mi hijo y decirle que hice algo en su memoria que, con suerte, será un paso para evitar otro atentado como ése.
Bir şey yapabilmek istiyorum. Bu sayede bir gün oğlumun mezarına gidebilir ve ona onun hatırası için birşeyler yapabildiğimi söyleyebileyim. Öyle bir şey ki bu tip saldırıların tekrar olmasını engelleyebilecek bir şey 11 Eylül'den sonra Pentagon teröristlere karşı kullanılacak bir silah geliştirdi.
Cuando nos llamaron yo dirigía lo que llamamos el equipo de "carga explosiva".
Pentagon aradığında, o zaman benim işim "taşınabilir yük ekibi" nin başıydı.
Así que se peleaba con el Pentágono todo el tiempo por pedir demasiado, y con el Congreso por concedérselo.
O yüzden Pentagon ile sürekli savaşıyordu. Kongre'nin kaç para ödediğini sorduğu için.
Mucho de lo que está pasando sucede porque la gente no entiende los mecanismos con los que opera el Pentágono.
İnsanların anlamadığı şey, Pentagon'un ne derecede büyük bir mimari altında işlerini yürüttüğü.
La acción suele comenzar en el Pentágono quizá por iniciativa del contratista aunque es un trabajo conjunto.
İşler genellikle Pentagon'da başlar ama belki de tarafların insiyatifinde. Ama özünde, herkes birlikte çalışır.
Las diez compañías más importantes tenían ex funcionarios que habían trabajado en el Pentágono o en otras áreas del gobierno dentro de su junta directiva o como altos ejecutivos.
En büyük 10 şirketin her birinde daha önceden ya Pentagon'da ya da Birleşik Devletler'de çalışmış bir direktör ya da üst düzeyde bir yetkili yer alıyordu.
Detesto usar la palabra "corrupción" pero la conducta de algunos de ellos está muy cerca de eso tanto en la industria como en el Pentágono.
'Yozlaşma'kelimesini kullanmaktan nefret ediyorum ama bazen ona çok yaklaşıyor. Bu kişilerin bazılarının davranışları hem endüstrinin kendisinde, hem de Pentagon'da boy gösteriyor.
El complejo militar-industrial no es sólo la gente del Pentágono y los fabricantes de armas.
Askeri endüstriyel kompleksi sadece Pentagon'daki insanlar ve silah üreten insanlardan ibaret değil.
Descubrimos que en 1992 hubo un contrato de $ 9 millones adjudicado a la compañía Kellogg Brown Root para estudiar la idea de si el Pentágono debía empezar a utilizar el sector privado para realizar algunas tareas de apoyo e incluso algunas tareas militares.
Ve 1992'de 9 milyon dolarlık bir ihaleyi fark ettik, ihaleyi Kellogg Brown and Root kazanmıştı. İhalenin amacı, Pentagon'un yemek, tuvalet görevleri gibi hizmetlerin yanısıra, bazı askeri görevlerin yerine getirilmesi için üçüncü parti şirketleri kullanıp kullanmaması gerektiğini araştırmaktı.
Entre 2002 y 2003, el Pentágono gastó $ 1.200 millones en publicidad con el fin de aumentar el reclutamiento.
2002 VE 2003 YILLARI ARASINDA PENTAGON ASKERE ALIMLARIN SAYISINI ARTTIRMAK İÇİN YAPILAN REKLAMLARA YÖNELİK 1.2 MİLYAR DOLAR HARCADI
Es probable que no haya mejor ejemplo que Vietnam donde el presidente de Estados Unidos y los generales del Pentágono mintieron descaradamente sobre el incidente del Golfo de Tonkin y nos metieron en una guerra sobre las bajas, sobre el desarrollo de la guerra.
O zaman Vietnam'da bir kişiye haksız saldırılması diye bir şey yoktu. Birleşik Devletler Başkanı ve Pentagon'un kıdemli generalleri bizi savaşa sürükleyen Tomkin Körfezi kazası hakkında yalan söylediler. Kayıplar hakkında, savaşın nasıl gittiği hakkında.
Al entrar al Pentágono me convertí en oficial de asuntos político-militares para el África subsahariana y Medio Oriente.
Pentagon'a katıldığımda, Orta Doğu'da politik harbiye görevlisi oldum.
Un grupo de gente que no era del Pentágono gente asignada políticamente, invadió nuestra oficina.
Pentagon dışından bir dizi insan hükümetçe atanmış insanlar büromuzu dolduruyordu.
Yo escribía discursos para Don Rumsfeld en el Pentágono. KEN ADELMAN
Pentagon'da Don Rumsfeld için bazı konuşmalar yazardım.
Todo el verano, se estuvo armando algo único en el Pentágono.
Yaz süresince Pentagon'da olanlar, başka hiçbir şeye benzemiyordu.
Desde hace muchos años, desde Vietnam, el Pentágono le ha dedicado un enorme esfuerzo a moldear las noticias y su presentación en los medios.
Ve Pentagon, Vietnam'dan sonra haberleri ve habercileri kontrol etmek ve şekillendirmek için son derece etkili çalıştı.
Después de la guerra de Vietnam, el Pentágono comenzó a analizar cómo evitar que haya bolsas de cadáveres en los hogares de Estados Unidos.
Vietnam savaşından sonra Pentagon çalışmaya başladı. Amerikan evlerinde ceset torbalarının olmamasını nasıl sağlarız?
Y llega la guerra de Irak y descubren la figura del "incorporado" en la típica jerga del Pentágono.
Irak savaşında,'gömme'adını verdikleri yeni tip bir Pentagon'u keşfettiler.
He programado una reunión de seguridad con el Pentágono. Muy bien.
- Pentagon'la bir güvenlik toplantısı ayarladım.
Desafortunadamente, el Pentágono no ha hecho comentarios hasta el momento.
Ne yazık ki Pentagon, şu an için herhangi bir yorum yapmadı.
El Congreso y el Pentágono deberían ser evacuados hacia las instalaciones de seguridad en la montaña.
Kongre ve Pentagon dağ güvenlik tesislerine götürülmeli.
Me inspiró a meterme en el sistema del Pentágono por primera vez.
Kimseye söyleme ama Pentagon'un sistemine ilk girdiğimde ondan etkilenmiştim.
Yo era criptólogo, especializado en pautas.
Pentagon'da kriptologdum. Kalıplar üzerinde uzmandım.
¿ Que hay de los registros del Pentágono?
Pentagon kayıtlarından ne haber?
Debías alejarte de la escena del crimen.
Sen de Pentagon'da olacaktın.
El Pentágono.
Pentagon.