English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Peyton

Peyton tradutor Turco

2,183 parallel translation
Estás destinada a hacer grandes cosas, Peyton, y los dos lo sabemos.
Ama senin kaderinde mükemmellik var, Peyton. Ve bunu ikimiz de biliyoruz.
Mira, Peyton, sabes que te amo, ¿ verdad?
- Bak, Peyton. Seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
Peyton, ¿ cuándo Lucas no tomó la decisión correcta?
Peyton, Lucas'ın yanlış karar verdiği ne zaman görülmüş ki?
- ¿ Peyton sabe que estás aquí?
Peyton burada olduğunu biliyor mu?
- Hola, Peyton.
- Merhaba, Peyton.
Deberías ir a ver a Peyton.
Gidip Peyton'ı görmelisin.
¡ Peyton, es maravilloso!
Peyton, bu harika!
Quiero que seas feliz, Peyton.
Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum, Peyton.
Peyton Sawyer.
Peyton Sawyer.
¿ Peyton?
Peyton?
Peyton, campamento de porristas en octavo grado.
Peyton, sekizinci sınıftaki. ponpon kızlar kampını hatırla.
Peyton, ¿ qué trajiste?
Peyton, sen ne getirdin?
Mira esto. Peyton lo escribió en mi anuario en segundo año.
1. sınıftayken Peyton'un benim için yazdığı şey...
"Peyton Sawyer."
-... "Peyton Sawyer."
Es bueno ver que Peyton y tú se lleven bien.
- Sen ve Peyton'u yeniden beraber görmek çok güzel.
Empecé la línea de ropa luego que Peyton y yo recuperáramos mis diseños de la tienda y fuimos arrestadas.
Kendi tasarımlarımı yapmaya, elimden alınan dizaynları Peyton ile beraber çalıp, tutuklandıktan sonra başladım.
Yo también te amo, Peyton.
Ben de sana aşığım, Peyton.
Lo último que supe es que eras Peyton Sawyer, asistente de asistente del presidente del sello, y tu escritorio era- -
Son bildiğim kadarıyla sen de Peyton Sawyer'dın. Şirket Başkan Yardımcısı'nın yardımcısı. Ve masan da..
Peyton, estoy perdiendo el cabello, tengo resaca dos cuotas diferentes de pensión alimenticia y siete líneas sonando.
Peyton, saçlarım dökülüyor, çökmüş durumdayım, Ödemem gereken iki farklı nafaka var, ve hatta bekleyen 7 kişi var.
¿ Hace cuánto tiempo estás en Los Ángeles, Peyton? Viniste desde...
Ne zamandır Los Angeles'dasın Peyton?
Peyton, eres tan inteligente y talentosa como cualquiera en este sello pero llegarías mucho más lejos si pudieras aceptar el costado económico de lo que hacemos y jugaras el juego.
Peyton sen de bu şirketteki herkes gibi.. zeki ve yeteneklisin, ama olaya bizim taraftan bakıp, oyunu kurallarıyla oynasan... çok daha ileri bir noktada olabilirdin.
Peyton Sawyer está destinada para la grandeza.
Peyton Sawyer'ın kaderinde mükemmellik var.
De hecho, ya es grande porque Peyton Sawyer tiene algo que se llama integridad y nada ni nadie lo va a cambiar.
Aslında, zaten mükemmel. Çünkü Peyton Sawyer hiçbir şeyin veya.. hiç kimsenin değiştiremeyeceği dürüstlüğe sahip.
Habla Peyton.
Ben Peyton.
Claro que tiene sentido, Peyton.
Evet Peyton, hem de çok şey ifade ediyor.
¿ Qué te hará feliz, Peyton?
Seni ne mutlu edecek, Peyton?
¿ Dónde vas a encontrar ese amor, Peyton?
Bu sevgiyi nerede bulabilirsin, Peyton?
Te extrañé, P. Sawyer.
Ben de seni özledim Peyton Sawyer.
Me quedé atrapada en la biblioteca con Lindsey y Peyton.
Lindsey ve Peyton'la kütüphanede kitli kaldık.
Peyton Sawyer, presidenta.
Bu benim, Peyton Sawyer, Şirket Başkanı.
- Déjame preguntarte algo, Peyton.
- Sana bir şey sorayım Peyton.
- Hola, Peyton. Mira esto.
- Hey Peyton, şuna bir bak.
¿ Está Peyton en su oficina?
Peyton ofisinde mi?
Ha sido un bonito discurso Peyton.
İyi nutuk çektin, Peyton.
Dios, te está ofreciendo una comida de cinco platos en primera clase... y yo te ofrezco un sandwich barato. No Peyton, no pienses así.
Tanrım, adam sana birinci kalitede beş yıldızlı bir yemek ısmarlıyor,... bense otobüste yiyebileceğin bir sandviç.
Felicidades Peyton. Ya era hora.
Tebrikler Peyton.
¿ Qué es esto Peyton? En contra de lo que dijo antes.
Şimdi nedir bu, Peyton?
¿ Sabes Peyton? De verdad creí que teníamos algo especial.
Biliyor musun Peyton, aramızda özel bir bağ olduğunu düşünüyordum.
Peyton, es mucho más dinero que el que te presté.
Peyton, burada sana verdiğim paradan fazlası var.
Gracias, Peyton.
Teşekkür ederim Peyton.
Di que sí porque ésta es la Peyton que conozco y que amo y porque, si apareces con una cita vas a lucir con clase y superada.
Lütfen evet de! Çünkü tanıdığım ve sevdiğim Peyton böyle yapardı. Ve yanında biri olursa havalı ve bu durumun üstesinden gelmiş biri gibi görünürsün.
Mira, hoy estuve hablando con Peyton sobre cómo la ayudaste con su negocio.
Bak, bugün Peyton'la, ona işinde yardımcı olmandan bahsediyorduk.
Tú y Peyton son como sanguijuelas imposibles de despegar.
Sen ve Peyton uzaklaşmak bilmeyen, kan emici böceklere benziyorsunuz.
Peyton, recuerda que no importa lo que pase, siempre te amaré.
PEYTON.
Dios, te amo tanto, Peyton.
- Tanrım, seni çok seviyorum, Peyton.
- Lucas... - Hola, Peyton.
Merhaba, Peyton.
Yo también te amo, Peyton.
Ben de seni seviyorum, Peyton.
Vuelvo a proponer Peyton.
- "Peyton"'u tekrar öneriyorum.
Yo no lo hago.
Hayır Peyton, böyle düşünme.
Hola Peyton.
Merhaba Peyton.
Siempre creí que te casarías con Peyton.
Ben hep Peyton'la evleneceğini düşünürdüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]