English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Podía

Podía tradutor Turco

50,448 parallel translation
Fue tan grave que la gente rica no podía llenar sus piscinas.
Zenginlerin havuzlarını dolduramaması o kadar kötüydü.
A un adolescente se le ocurrió... que podía patinar en esas piscinas vacías y salir volando.
Bir genç geldi. O boş havuzlarda patinaj yapabileceğini ve uçup gittiğini.
Un idiota dándose la gran vida en el Ritz-Carlton... pensó que podía chantejear el mundo.
Ritz-Carlton'a kendine harika bir hayat veren bir salak... Dünyayı şansetsin diye düşündü.
Si tengo razón, y la tengo... esta caja solo podía controlar un satélite.
Eğer haklıysam ve elimde... Bu kutu sadece bir uyduyu kontrol edebilir.
No podía sacarla.
Çıkaramadım da.
Una vez conocí a un niño... que pensaba que podía oír a su hermana muerta.
Eskiden tanıdığım bir çocuk vardı. Eski bir tarağın dişleri sayesinde merhum ablasını duyacağını sanırdı.
Tal vez una bandada de aves podía causar una tormenta y todo lo hecho podía deshacerse.
Belki de bir kuş sürüsü bir fırtınaya sebep oldu ve vuku bulan hiçbir şey geri döndürülemez.
Y tal vez yo podía cambiarlas.
Belki ben onları değiştirebilirim.
No podía ver mi mano frente a mí, pero podía sentir su aliento en mi nuca.
Göz gözü görmüyordu ama ensemde nefesini hissediyordum.
¿ Qué podía hacer?
Ne yapabilirdim ki?
No, no podía ser tan simple.
Yok canım, o kadar basit olamazdı.
A veces pensaba que buscarle el sentido a la vida podía ser una pérdida de tiempo.
Bazen hayattan anlam çıkarmaya çalışmanın abesle iştigal etmek olduğunu düşünüyorum.
Aunque no podía verlo, sé que Ethan estaba muy triste esa noche.
- Onu göremesem bile Ethan'ın o gece çok üzgün olduğunu anlamıştım.
No podía lograr que jugara conmigo.
Benimle oyun oynamasını sağlayamıyordum.
Cuando empezaron a lamerse las caras, nadie podía detenerlos.
Birbirlerinin yüzlerini yalamaya başladılar mı, onları kimse durduramazdı.
- Yo no podía parar...
- Duramadım...
Me negaba a aceptar el hecho, no podía aceptar el hecho de que por una vez en mi vida me había fallado.
Gerçeği kabul etmeyi reddettim, Gerçeği kabul edemedi Hayatım boyunca bir defalığına başarısız oldum.
No podía... no podía admitir el fracaso.
Yapamadım... Bu başarısızlığı kabul edemedim.
Pensé que podía cubrirlo.
Örtbas edebileceğini düşündüm.
¿ Por qué es tan difícil de creer que su hijo pensaría que su padre no podía equivocarse?
Oğlu olduğuna inanmak neden bu kadar zor? Babasının yanlış yapamayacağını düşünür müydü?
No podía haberlos protegido si estuvieras muerto, Bernie.
Öldükten sonra onları koruyamazdın, Bernie.
No, me di cuenta que yo no podía ser un buen padre y un buen escritor, así que no hay niños.
Hayır, bir şeyin farkına vardım hem iyi bir baba, hem de iyi bir yazar olamazdım, biz de çocuk yapmadık.
Pensé que él podía ayudarme... si pagaba mis deudas.
Bana yardım eder sandım... Gerekli şeyleri yaparsam.
Dijiste que podía irme cuando quisiera y quedarme con lo que nos habías dado.
Verdiğin her şeye rağmen istediğim zaman gidebileceğimi söyledin.
Solía pensar que nunca podía ser malvada.
Eskiden asla kötü biri olacağımı düşünmezdim.
En resumen, le dije que no podía hacer algo, se enojó y se fue. Pero creo que sé dónde está.
Bak, en sonunda ona hayır dedim, bir şey yapamadı sinirlendi, gitti, sanırım nereye gittiğini biliyorum.
Pero yo di un paso al frente y le prometí a mi padre que nuestro pastel canadiense estaba seguro y que podía cubrir el faltante con otros 25 kilos.
Ama ben, babamın karşısına geçip, Kanada pastamızın güvende olduğuna ve açığı fazladan 25 kiloyla kapatabileceğimin sözünü verdim.
Era tan normal entonces, un año mi papá me dijo que no podía ir más.
Öyleydi... Normal. Sonraki yıl babam daha fazla gitmemem gerektiğini söyledi.
Pensé que podía trabajar muy duro, y que él... ya sabes.
Sorun değil. Sorun değil. Sorun değil.
Dijo que podía curarme de esta maldición. Deshacerse de ella.
Beni bu lanetten kurtaracağınızı söylemiştiniz.
Justo cuando reemplazo a Jordan, ¿ no podía ser un monstruo peludo?
Bir hafta kadar Hal Jordan'ın yerine ben olacağım aradığımız şey kıllı bir yaratık olabilir mi?
No podía parar hasta morir, pero él amablemente se detuvo por mí.
Ölüm için duramadım, nazikçe benim için durdu.
Pero simplemente no podía dejar que desestabilizaras la economía global.
Ancak küresel ekonomiyi istikrarsızlığına bırakmanıza izin veremedim.
¿ Y esto es mejor? Me podía haber matado, y tú no hubieras hecho nada porque estabas al lado, aspirando cocaína.
Öldürülebilirdim ve sen hiçbir şey yapmayacaktın çünkü içeride kokain çekiyordun.
No podía ver nada, nada en absoluto, durante 90 minutos.
Hiçbir şey göremiyordum. Hiçbir şey. 90 dakika boyunca.
¡ Y podía haberte entregado en bandeja de plata!
Biliyordum! Ve eğer isteseydim seni ona teslim ederdim!
No podía tenerlos de vecinos... Nunca iba a suceder, ¿ verdad?
Kapımın dibinde sizinle elemanların ve müşterilerim için rekabet etmezdim.
Si él podía aprender a amar a otra persona y a ganarse su amor antes que el último pétalo cayera el hechizo quedaría sin efecto.
Eğer gülün son yaprağı düşmeden birini sevmeyi ve sevgisini kazanmayı öğrenebilirse büyü bozulacakmış.
Ese domingo, cuando el predicador llamó él sabía que no podía permanecer en silencio por más tiempo.
O Pazar günü, vaizin çağırdığı zaman artık daha fazla sessiz kalamayacağını anlamıştı.
La enfermedad solo podía ser detenida si la hija de un jefe daba su vida por su pueblo.
Hastalık ancak, Prenses canını kendi halkı için feda ederse durdurulabilecekti.
No podía salvarla.
Onu kurtaramadım.
No podía llegar a ella a tiempo.
Vaktinde yanına gidemedim.
Yo estaba ciego y no podía verte.
Kördüm ve seni göremiyordum.
No podía ver a nadie.
Kimseyi göremiyordum.
No podía contenerse.
Kendini tutamadı.
Empezó algo que solo podía terminar de una manera.
Tek şekilde bitebilecek olayları başlattı.
Podía encender un cuarto con sus pajas.
Mastürbasyonları gününü aydınlatabilirdi.
A medida que la revolución Bolchevique... se abría paso hacia nosotros, sólo podía pensar en Natalka.
Bolşevik devriminin hiddeti bize doğru ilerlerken sadece Natalka'yı düşünebildim.
Fui un tonto al creer que podía ser... un patriota ucraniano y un comunista.
Ukraynalı bir vatansever ve bir komünist olduğuma inandığım için bir aptalım.
A Creason le rechazaron la quimioterapia como dijeron que ella podía. Bien.
Creason, kemoayı reddettiğini söylediği gibi.
Creo que la forma en que podía dormir con ella es que yo sabía que Peter no sabía nada a pesar de que él tenía que hacer cosas, lo que no se dio cuenta que podría estar implicado en este... en este, um... crimen.
Sanırım onunla yatma şeklim Peter'ın hiçbir şey bilmediğini biliyorum olmasıdır Her ne kadar ben bir şeyler yapsam da

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]