Translate.vc / Espanhol → Turco / Posición
Posición tradutor Turco
18,074 parallel translation
En su posición yo lo haría.
Ben de onların durumundaydım.
Regresa a tu puesto, defiende tu posición. Yo te enseñaré las órdenes a la brevedad.
Görev yerlerinize dönün, emirleri hemen göstereceğim.
Pero no quiero que se me coloque en esta posición, entre vosotros y la Central.
Ama böyle, sizin ve Merkez'in arasında kalmak istemiyorum.
Estoy más que orgulloso de mi posición como amigo de Rosa.
Rosa'nın arkadaşı olarak konumumdan memnunum.
Fue Dios quien los maldijo con su posición, no yo.
Onları mevkiilerine Allah cezlandırdı ben değil.
Un hombre de su posición y que la joven esposa de su.
Onun gibi saygın bir adam ve öyle genç karısı.
No estás en posición de pedir nada.
- Kuralları koyacak bir durumda değilsin.
¿ Por qué, en nombre de Dios, cuando dejó su posición de poderío, estatus o autoridad sobre usted, por qué en nombre de Dios, le hablaría... a un hombre así después de todo eso?
Neden bu adam bu gücünü, statüsünü ya da üstünlüğünü senin için bir kenara attı? ... Neden bu adamın hakkında bütün hayatın boyunca bu şekilde konuşabilmene izin versin?
No quiero estar en la posición de abogar... porque cada nominado pase por el detector de mentiras.
Her adayın teste tabi olması gerek diyerek, taraflı bir pozisyonda olmak istemiyorum.
Y ahora tus compinches verán que es mejor no comerciar con información privilegiada ni abusar de su posición, o acabarán como tú.
Şimdi de dostların içeriden aldıkları bilgilerle ya da nüfuzlarını kullanarak işlem yapmamaları gerektiğini, yoksa sonlarının senin gibi olacağını görecekler.
Creo que deberíamos aumentar nuestra posición.
- Bence konumumuzu genişletmeliyiz.
Cualquier declaración pública que haga o posición financiera que tome puede hacer que una acción se revalorize o se hunda.
Halka verdiğiniz herhangi bir demeç ya da aldığınız konum bir hissenin yükselmesine ya da düşmesine sebep verebiliyor.
Pon la mano en posición de ofrenda de Sun Tzu.
Ellerini Sun Tzu adağı pozisyonunda aç.
Y negociamos el contrato de Mylene desde una posición ventajosa.
Mylene'in sözleşme pazarlığı için elimiz güçlü olur.
No puedo estar en esa posición otra vez, nena.
O konuma tekrar sokulamam bebeğim.
Comandante Ninja, ¿ está en posición?
Ninja Takım Komutanı, yerinizi aldınız mı?
He trazado una línea desde el campamento hasta nuestra posición actual.
Çalışma kampından şu an ki konumumuza kadar bir hat çizdim.
Una posición inusual para él.
Bu onun için alışılmadık bir durum.
Disculpa, la cama en el cuarto de al lado está en una posición incorrecta.
Afedersin, benim odamdaki yatak yanlış yerde duruyor.
Una posición en la que destacas positivamente.
Başarılı olduğun rol.
Y dijo todo lo que necesitaba decir en esa posición.
Mahkemede söylemesi gereken şeyleri söyledi sadece.
Vale, todo el mundo en posición.
Tamam, millet, pozisyon alın.
Vaya, Max. Realmente me pusiste en una posición difícil.
Vay canına Max, işimi iyice zorlaştırdın.
En posición, señoritas.
Hazır olun.
Ahora, usted quería una posición. Aquí se...
Sen de bir iş istiyorsun.
Axe, viste mi posición.
- Axe sen benim işi gördün.
Finch, estoy en posición.
Finch, yerimi aldım.
¿ Has considerado recodificarla con una posición más defensiva?
Makine'yi daha savunmacı bir anlayışla yeniden kodlamayı düşündün mü?
Si alguien está en posición de hacer algo al respecto...
Bununla ilgili bir şey yapabilecek pozisyonda olan biri varsa o da...
Le costará informar su posición.
Ya Hobbs? Pozisyonu yüzünden zor durumda kalacak.
Quizá algún día esté en una posición mejor. Ahora no puedo sacudir el bote.
Belki bir gün daha iyi bir konumda olurum ama şu an işleri elime yüzüme bulaştıramam.
No sobreestimes tu posición.
Bulunduğun konumu abartma.
Esa es una posición importante. ¿ Estás seguro?
Bu büyük bir sorumluluk. Emin misiniz?
El señor Axelrod está preparado para incrementar su posición y presentarse ante la Comisión.
Bay Axelrod konumunu güçlendirmeye ve MKBK'ya ibraz etmeye hazır.
Sí, un hombre en tu posición.
Senin gibi önemli birini hem de.
Pensé en qué haría yo si fuera un inversor en su posición, cómo escondería parte del dinero.
Onun durumunda bir borsacı olsam ne yapardım parayı nasıl saklardım diye düşündüm.
Tengo que hablar de la posición corta de Cross-Co.
Cross-Co pozisyonu için konuşmalıyız.
Deberíamos librarnos de la posición.
Pozisyondan çıkmalıyız.
Estableciste la posición y luego entraste a la junta de YumTime.
Önce pozisyonu ayarladın sonra hemen YumTime yönetimine girdin.
No tenía el lugar en la junta cuando tomamos la posición corta.
Kısa pozisyona başladığımızda kuruldaki yerimi almamıştım.
Como dice tu esposa, mantén la maldita posición hasta que te diga que acabé.
Karının da dediği gibi, ben dur diyene dek pozisyonu bozma sakın.
¿ Adivina cuál propietario de un fondo se metió en una posición corta precaria, listo para el estrangulamiento?
Bil bakalım hangi sermaye yöneticisi riskli bir pozisyona girmiş ve sıkıştırılmaya müsait?
- Cierto. - Y tú intentabas preservar tu posición.
- Kendini sağlama almaya uğraştın.
Alguien descubrió nuestra posición.
Birisi bizim pozisyonu öğrenmiş.
Si haces una posición corta de acciones, tomas las participaciones de alguien que las tiene, apostando que las acciones van a bajar.
Kısa pozisyon alıyorsan birinin hissesini ödünç alırsın. O hisse değerinin düşeceğine güvenirsin.
Necesito tomar prestadas tus acciones para mantener mi posición de corto. ¿ Cuál es tu propuesta?
Kısa pozisyonumu sürdürmek için senin hisselerini ödünç almak istiyorum. - Karşılığında?
Bueno, yo estoy a largo con la acción, obviamente, la que está un poco en una lágrima, pero si tienes razón y esta empresa baja, mi posición está arruinada y la tendré para siempre, esperando a que se recupere.
Elimde hisselerin olduğu ortada, değeri de yükseliyor. Ancak sen haklı çıkarsan ve şirketin hisseleri çakılırsa pozisyonum zora girer ve hisseleri satamam, yükselmesini bekler dururum.
Digo, seguro, ha perdido en posiciones cortas, pero si toma una gran posición, es porque sabe algo.
Kısa pozisyonda kaybettiği oldu, evet ama büyük bir pozisyon almışsa mutlaka bir bildiği vardır.
No estás en posición de...
- Böyle bir konumda değilsin...
Los francotiradores están en posición.
Keskin nişancılar yerlerini aldı.
En posición.
Pozisyonumu aldım.