Translate.vc / Espanhol → Turco / Prisión
Prisión tradutor Turco
19,896 parallel translation
Será mejor que recemos porque esto funcione, porque si no, al menos uno de nosotros estará en prisión mañana.
Dua edelim ki bu saçmalık işe yarasın çünkü eğer yaramazsa en azından birimiz yarın hapse gireceğiz.
Señora Danner, hace unos años, su hijo Clifford fue convicto por asesinato, y sentenciado a prisión,
Bayan Danner, bir kaç yıl önce oğlunuz Clifford... -... cinayet ile suçlanıp hapse atıldı doğru mu?
Iré a una prisión de cuello blanco.
Özel hapishaneye gideceğim.
Uno de los hombres más valientes que he conocido era sordo... Zeeb Pasha, un comunista con el que compartí celda en una prisión militar a las afueras de Ankara.
Zeeb Pasha adında çok cesur ve bir o kadar sağır bir komünistle Ankara yakınlarında aynı askeri hücreyi paylaşmıştık.
Completa inmunidad. Sin condena en prisión. Y protección de testigos.
Tam muafiyet, tanık koruma ve tutuksuzluk olacak.
No ha hecho nada malo. Esto no es una prisión.
O yanlış bir şey yapmadı, burası hapishane değil.
Se te acusará de espionaje, traición, cómplice de asesinato, con suerte pasarás el resto de tu vida en prisión.
Casusluktan, vatana ihanetten, adam öldürmeye teşebbüsten yargılanacaksın eğer şanslıysan ömrünün geri kalanını hapiste geçireceksin.
¿ Crees que podría librarme de prisión?
Sence bu bir çıkış yolu olabilir mi?
Es una prisión, es horrible.
Tutsaklık bu. Korkunç bir şey.
La prisión casi se ve linda de noche.
Cezaevi geceleyin neredeyse güzel görünüyor.
No importa lo que hayamos hecho, igual habríamos acabado aquí, en esta puta cama, sentadas una junto a la otra en prisión.
Ne seçim yaparsak yapalım, kendimizi burada, cezaevindeki bu yatakta yan yana otururken bulurduk.
En mi última prisión en Honolulú, un grupo de chicas organizó una protesta pacífica.
Honolulu'daki son cezaevimde birkaç kız barışçıl protesto düzenlemişti.
Todas se sentaron en el patio, sudando al sol, y no se movieron hasta que la prisión cambió las políticas de contratación.
Herkes avluda güneşin altında oturup cezaevinin işe alma politikası değişene dek kalkmayı reddetmişti.
Primero debemos derrotar a la administración de la prisión, y luego dominaremos el mundo.
Önce idareyi devirelim, sonra dünyayı ele geçiririz.
Odio la prisión.
Cezaevinden nefret ediyorum.
La prisión no se construyó con humanidad, reclusa.
Cezaevi, insanlık üzerine kurulu değil mahkum.
Tanto que uno de mis hombres fue asesinado en propiedad de la prisión por una de ustedes.
O kadar ki, bir adamım sizden biri tarafından cezaevi arazisinde öldürüldü.
No nos moveremos hasta que deje de trabajar en esta prisión.
Sen bu cezaevinden ayrılana kadar yerimizden kıpırdamayacağız.
Con el debido respeto hoy hubo una insurrección en la prisión...
Kusura bakmayın ama bu gece bir isyan yaşandı...
Hoy hubo una protesta pacífica en la prisión, que se volvió fatal cuando actuaron los hombres a tu cargo.
Bu gece senin gözetimindeki adamlar işin içine karışınca ölümcül hale gelen barışçıl bir protesto yapıldı.
Esta es mi puta prisión.
Bu cezaevi benim.
¿ En la huerta o en toda la prisión?
Bahçede mi yoksa genel olarak cezaevinde mi?
La prisión es más tranquila de lo que creí.
Sandığımdan daha sessizmiş. Cezaevi yani.
Habla el alcaide Caputo, de la Prisión Federal Litchfield.
Ben Litchfield Cezaevi'nden Müdür Caputo.
Como muchos sabrán, ayer sufrimos una horrible tragedia en la Prisión Federal Litchfield.
Çoğunuzun bildiği gibi dün Litchfield Cezaevi Yerleşkesi'nde korkunç bir trajedi yaşadık.
Como alcalde, mi trabajo es asegurar que la prisión sea segura y eficaz.
Müdür olarak, bu cezaevinin güvenle yönetilmesini sağlamak benim görevim.
En lugar de la prisión, el FBI le ofreció un trato.
Hapishane yerine FBI ona bir anlaşma teklif etti.
¡ ¿ Reglas de la prisión, cierto?
Bel altı vuruyoruz demek.
Lo digo porque están en prisión.
Hapisteler diye.
Será mejor que consigas un buen abogado, quizá te consiga un año en una prisión de mínima seguridad.
İyi bir avukat tutarsın minimal güvenlikli bir hapishanede bir yıl geçirirsin.
¿ Y si no lo era? ¡ Ella estaba en la prisión, cuando Guerrero fue asesinado!
Guerrero öldürüldüğü zaman hapishaneydi!
¿ Qué cambió? Le patearon el trasero en la prisión.
- Hapishanede dayak yedi.
Sigan conmigo. Fingirán mi escape y yo les doy a Ahktar, y luego regreso de inmediato a prisión.
Sahte kaçışımı düzenleyin, Ahktar ile buluşayım ve sonra hapse geri döneyim.
Le sigo diciendo a la gente, " hola, estamos en la prisión.
Millete sürekli "Alo, hapishanedeyiz." " Nelerden korkarsınız?
Tenemos que terminar toda esta operación y mandarlo de vuelta a prisión.
Tüm operasyonu iptal edip onu hapse geri göndermeliyiz.
Sabes, esta nueva prisión va a permitir visitas conyugales.
Yeni hapishanem eş ziyaretlerine izin veriyor.
De acuerdo, la prisión es un asco, ¡ pero por lo menos no terminaré muerto!
Tamam, hapishane berbat ama en azından ölü olmam!
No puedo volver a la prisión.
Hapishaneye geri dönemem.
Todo esto fue una fuga de la prisión elaborada.
Tüm bunlar ayrıntılı bir hapisten kaçış planıydı.
Está bien, sólo para ser claros, vas a pasar el resto de tu vida en prisión si descubrimos que has estado ocultando información que podría prevenir un ataque terrorista.
Pekala, açık olalım. Terör saldırısını önleyebilecek bir bilgiyi bizden sakladığını öğrenirsek ömrünün kalanını hapishanede geçireceksin.
Ahora que sabemos que está en la pista, ve a ver a su padre, si no está en prisión.
Artık pistte olduğunu bildiğimize göre, önce o yaşlı babası hapisten çıkmış mı diye kontrol et.
Su padre entra y sale de prisión, y su madre desapareció hace unos años.
Babası hapse girdi çıktı annesi birkaç yıl önce kayboldu.
Cuando el padre está en prisión, la deuda es del hijo.
Babası tekrar hapse girdiğine göre, borcu çocuğuna geçti.
Mi papá es alcohólico, entra y sale de prisión.
Babam sarhoşun biridir. Cezaevine girip çıktı.
Enviar a prisión a un inocente.
Masum birini hapise göndermek.
En una prisión manicomio por el asesinato de 6 camioneros.
Altı kamyoncuyu öldürme suçundan hapishane tımarhanesinde.
Agentes extranjeros pudriéndose en prisión.
Yabancı ajanlar hapse atıIdı.
- En una prisión subterránea.
Yeraltında bir hücrede.
Así que irán todos a lo más profundo de la prisión del Inframundo.
Yani cümbür cemaat Yeraltı Dünyası'nın hapishanesinin derinlerine sıvışacaksınız.
Tuvieron un tórrido romance... que acabó en un escandaloso embarazo adolescente... en prisión.
Ateşli bir ilişkileri oldu. Neticesinde de çok genç yaşta skandal bir hamilelik. Hapishanede.
Todo el mundo sabe que estás en prisión.
Hapiste olduğunu herkes biliyor.