Translate.vc / Espanhol → Turco / Produce
Produce tradutor Turco
2,111 parallel translation
Pero cuando se produce la floración, es a una escala inmensa produciendose acto seguido la muerte de todas las plantas.
Ancak bu gerçekleştiğinde de müthiş bir yayılma eğilimi gösterir. En sonunda tüm bitkiler ölür.
Esto produce un gran impacto en su hábitat.
Yaşadıklara ortama ciddi bir etkileri olur.
Para ellos recitar los mantras produce un sonido mágico que reverbera por todo el universo.
Bu hecelerin tilavet edildiğinde evren boyunca yankılanan büyülü bir ses çıkardığına inanılır.
Qué tipo de peliculas produce tu padre?
Baban ne tür filmler yapıyor böyle?
Y esta pecera de miles de millones de dólares ¿ produce qué, exactamente?
Bu milyar dolarlık akvaryum ne üretiyor peki?
La ionización del agua produce radicales libres que pueden enfocarse en mutaciones aceleradas.
Suyun iyonlaşması, serbest köksel atom üretir bu da, hızlandırılmış mutasyonlara neden olabilir.
Avíseme si su exploración produce algo.
Sondalamadan bir sonuç çıkarsa bana haber verin.
Cada mina del mundo produce diamantes con una estructura molecular única.
Dünyadaki her maden, benzersiz moleküler yapıya sahip elmaslar üretir.
Cada vez que se cuestiona una orden, cada vez que se permite una disensión, se produce una disminución correspondiente de la moral de todos.
Emirlerin sorgulanmaya başladığı yerde ve fikir ayrılıklarının baş gösterdiği durumlarda moraller de düşmeye başlar. Aynen bulaşıcı hastalık gibi yayılır.
Cuando una hembra presencia una exhibición de dominación física produce la hormona oxitocina.
Ramona sonunda uyuyakaldi ve ondan kurtulmam için yardimina ihtiyacim var.
Cuando una hembra presencia una exhibición de dominación física, produce la hormona oxitocina.
Gördüğün gibi, bir dişi fiziksel üstünlüğün sergilenmesine şahit olursa oksitosin hormonu salgılar.
Adelante. Oye, Morgan. ¿ Hay una granja que produce manzanas a casi 5 km de la casa de Mildred Younce?
Morgan, Younce'un evinin yakınında bir elma çiftliği var.
Los doctores no pueden ayudarlo, pero creo que LuthorCorp posee el laboratorio que produce el antídoto.
Doktorlar ona yardım edemiyor ama Luthorcorp laboratuarlarında panzehir yapılabilir.
En Benguet, trabaja en una fábrica que produce verdura.
Benguet'de, sebze tarlasında çalışıyor.
Como dice el viejo proverbio : El trabajo duro produce...
Eski bir atasözünde dendiği gibi :
Que produce el sonido de la risa en ti?
Yeter kesin şunu! Sorun ne Bay Spellman? Gülme sesi seni sinirlendiriyor mu?
Yo no tenía idea de que un puñado de compañías habían cambiado lo que comemos y cómo se produce nuestra comida.
Bir avuç şirketin ne yediğimizi ve yemeğimizi nasıl pişirdiğimizi nasıl da değiştirdiğinden hiç haberim yoktu.
Cuando McDonald's es el mayor comprador de carne molida en los Estados Unidos y quieren que sus hamburguesas tengan el mismo sabor exactamente en todas partes cambian la manera de cómo se produce la carne.
McDonald's Amerika'nın en büyük kıyma alıcısı. Bütün hamburgerlerinin, nerede olursa olsun aynı tatta olmasını istiyorlar. Bu yüzden de kıyma üretim yollarını değiştiriyorlar.
Si comieran maíz tendría que cosechar ese maíz, transportar ese maíz luego tendría que llevarse a alguna parte ese abono que se produce por la parte de atrás.
Mısır yeselerdi, mısırı üretmek getirmek, ineğin dışkısından kurtulmak gibi bir sürü ek iş de gelecekti.
Así que puede ir a la cárcel por criticar la carne picada que se produce en el estado de Colorado.
Colorado'da üretilmiş kıymayı kötülediğiniz için hapse girebilirsiniz.
R2-D2, vaya * * * tu aspecto produce cortocircuitos.
R2-D2, benim. Seni görmek ne kadar güzel.
Aunque, claro, si es utilizado de modo inapropiado produce todo lo contrario.
Tabi, doğru yapılırsa, bu işlemin tersini uygulamak da ters etki yaratır.
- ¿ Pero qué produce la Cooperativa?
- Kooperatif ne yapıyor peki?
De repente, se produce un incendio.
Aniden bir yangın çıktı.
Las más poderosas y destructivas fuerzas que el universo produce.
Evren'in yarattığı en güçlü, en yok edici kuvvetleri gördük.
Este es el vínculo entre el estrés y ataques de corazón. Cuando usted está estresado, su cuerpo produce adrenalina bajar los niveles de vitamina C en el mismo.
Kalp krizi ile stres arasındaki ilişki buradan geliyor, stresli olduğunuzda vücut adrenalin üretiyor ve bu da vücuttaki C vitamini seviyesini aşağıya çekiyor.
Produce 37 cm cúbicos de orina por hora.
Ürin çıkışı da iyi, saat başı 37 cc.
No, mi querido, Bruno, se dice el milagro no la fuente que los produce.
Türklerin dediği gibi üzümünü ye, bağını sorma.
quemando cualquier metal en el aire, a alta temperatura... produce 10 diferentes tipos de gases, llamados... espera.
İnce metali ısıttığında... havada... ... yüksek ısıda... 10 oksijen molekülü ortaya çıkıyor. - Bekle!
¿ Ha cambiado la posición del mes, nivel del agua subió, si no se produce el mundo entero puede caber en una ciudad.
Deniz seviyesi artmış. Eğer müdahale etmezsem bütün şehir aptallaşacaktır.
Para el capitalismo, la ganancia es todo,... y la gente que las produce, basura.
Kapitalizm için kâr, her şey demek. Emekleriyle bu kârı sağlayan insanlarsa değersiz.
Es como si le clavara un puñal en sus partes, no es divertido y produce ansiedad. Follar es...
Biz sanki... ben onun özel yerlerine saplıyorum ve bu hiç de eğlenceli değil ve bu da beni endişelendiriyor.
Pero no me produce ninguna satisfacción.
Ama bu beni hiç tatmin etmiyor.
-... que podrá oír el sonido de su pequeño intestino mientras produce su mierda!
... öyle bir iteceğim ki, ince bağırsağının bok yaparken ki sesini duyabileceksin!
Tomar tragos de tequila del culo de un tipo produce ese efecto.
Adamın birinin kıçının çatalından akan tekilayla vuruş yapmak seni böyle yapar.
Japón no produce su arroz para alimentar a traidores.
Japonya'nın, hainleri beslemek için pirinci yok. Evet, canım.
Cuando golpea aquí, produce una chispa, la chispa enciende la pólvora y ésta dispara la bala.
Çakmaktaşı buraya vurduğunda bir kıvılcıma neden olur. Kıvılcım da barutu ateşler ve mermiyi silahtan dışarı gönderir.
Sí, pero Hay una enzima que produce el color marrón en el vino blanco una enzima que se neutraliza entrando en contacto con el oxígeno.
- Ama... - Ama beyaz şarapta bulunan kahverengileştirme enzimi ancak oksijen temasında nötrleşebilir.
Si no entra nada de oxígeno lo cual es prácticamente imposible se produce un color marrón en la botella.
Eğer içine hiç oksijen girmezse ki bu pratikte imkânsızdır, şarapta kahverengileşme oluşur.
Es generalizado, pero no produce buenos soldados.
Çok yaygındır, ama bu sizi iyi asker yapmaz.
El fósforo rojo, en presencia de humedad y acelerado por el calor produce anhídrido fosfórico pentóxido de fósforo o gas P205.
Kırmızı fosfor nem ve ısıyla temas haline getirilirse fosfor hidrit yaratır. Fosfin gazı.
Si se produce otra desaparición, esto se pondrá aún más feo.
Bir kurban daha kaybolursa herkes bizim gözümüzün içine bakacak.
Dicen que la luz de luna llevada en la punta de la espada, produce un enorme poder.
Dolunay ışığı kılıcın üzerinde yazan inanılmaz büyüklükte güç yaratmak için gerekli ipuçlarını açığa çıkarıyor.
"Jodi produce arte con materiales industriales encontrados de manera tal que ningún hombre o mujer..."
Daha önce kimsenin erkek ya da kadın, düşünemediği şekilde. Son kısmı, biraz ayrımcı gibi.
Él no financia el proyecto, él lo produce.
Adam yatırımcı değil, yapımcı.
Necesitamos aislar el gen de Ginger y Fred que produce su proteína mágica.
Ginger ve Fred'in sizin sihirli proteini üreten genini ayrıştırmalıyız.
Necesitamos el gen que produce la CD356 y lo necesitamos ahora.
CS-356'yı üreten gene ihtiyacımız var. Hem de hemen.
¡ El fragmento produce energon!
Parçacık, Energon oluşturuyor.
Eso me produce miedo y enojo.
Bu da beni tedirgin ve sinirli yapıyor.
El pueblo de Zhang produce el :
Zhang köyünde üretilen çayın adı "küçük siyah ejder" bizdeki ismiyle kokulu siyah çaydır.
en la parte de atrás del cuello, produce un espasmo involuntario.
Tam yükünü boşaltacağın sırada kızın ensesine bir tane patlatırsın.