Translate.vc / Espanhol → Turco / Radical
Radical tradutor Turco
1,292 parallel translation
Lo que cambió la situación fue una radical reorganización de la estructura de mando aliada.
Müttefik komuta yapısındaki radikal değişim durumu değiştirmişti.
Ya que es en nuestro interés que la influencia del ala radical de los revolucionarios rusos prevalezca, parece aconsejable permitir su viaje.
Menfaatimiz için Rus devrimcilerinin bu radikal kanadının etkisinin galip gelmesi lazım. Geçişine izin vermek bana akla uygun geliyor.
Soy partidario de la idea radical anarquista que busca destruir el actual sistema a través del terrorismo.
Princip : 1914'de, Princip'in dilekleri kabul olacaktı.
Yo creo que una terapia radical es la única manera de crear un cambio positivo en tu comportamiento.
Bence radikal, 24 saatlik terapi davranışlarında anlamlı ve olumlu bir değişikliğin tek yolu.
¿ El chupar sangre como vampiro es un comportamiento radical?
Vampirce insan kanı emmek radikal bir davranış mı?
Atrévete a ser radical.
Radikal olmalı.
¡ Estamos consagrándonos a un avance radical!
Büyük bir başarının eşiğindeyiz!
Si, Maurice piensa que mi punto de vista no es lo suficientemente radical.
Evet, Maurice izlenimlerimin yeterince radikal olmadığını düşünüyor.
Claro, por éxito me refiero comparativa y no literalmente... no al presente. ¿ Pero qué hace que... un tipo de democracia radical se esparza y crezca?
Tabiî ki, başarılı oldu derken, bir dereceye kadar yani, tam olarak değil şu anda değil. Ama bir çeşit köktenci demokrasi olasılığını dışarıya yayıp büyüten nedir?
La Universidad envío a su izquierdista radical, yo entro en el comedor de su hotel la veo y me muero.
Üniversitelerde radikal değişimler yaşandı. Otelde yemek salonuna girip birini gösterdiğimde o kişi ölürdü.
Una doble y radical masectomía...
Çifte radikal mastektomi.
Claro, trato de que a Kevin le conmuten la pena... pero no hago nada ilegal. Una noción radical :
Tabi ki Kevin'in suçunu hafifletecek bir şeyler yapıyorum ama yasadışı hiçbir şey yapmıyorum Radicak bir not :
Pero esta nueva y radical teoría tiene su talón de Aquiles.
Fakat bu radikal yeni teorinin zırhında küçük bir çatlak vardır.
Hay una conexión interesante entre la llegada del fascismo en Europa y la conciencia de la gente políticamente radical sobre el poder corporativo.
İlginç bir bağlantı vardı Avrupa'da faşizmin yükselişi ile politik olarak radikal insanların şirket gücünün bilincine varmaları arasında.
Bueno, si no es una sugerencia muy radical, pensé que podríamos matarlo.
Eğer fazla radikal olmayacaksa, öldürmemizi öneriyorum.
¡ Un jodido genio! Simplemente anulo el radical...
Los Angeles'in yarısını...
Pero no creo que tengas ni el tiempo ni la paciencia... para un cambio radical en tu vida.
Ama sakın komple hayat operasyonu için... yeter vaktin ve sabrın olduğunu sanma.
Necesito ser radical.
Radikal olmalıyım.
¿ No soy suficientemente radical?
Ben yeterince radikal değil miyim?
En otras palabras, el líder radical de los'60, Jahfree Neema fue condenado hoy de secuestrar a su hija de la guardería Pinkel.
Bir diğer haberimiz, 60'ların radikal eylemcisi Jahfree Neema bugün Pinkie Kreşinden çocuğunu kaçırmak suçlamasından mahkûm edildi.
De todas formas, es un cambio radical de la campaña que estamos llevando.
Ana bu, yürüttüğümüz kampanya için köklü bir değişim.
Demasiado radical.
Çok köklü...
Hoy, la radical de los años 60, Mona J. Simpson, va a juiciopor viejos cargos de saboteo allaboratorio de gérmenes de guerra de C. Montgomery Burns.
60'ların eylemcisi Mona J. Simpson,... bugün hakim karşısına çıkıyor. Montgomery Burns'un kimya laboratuvar sabotaj girişimi nedeniyle.
MONA J. SIMPSON MAMÁ cariñosa CHICA RADICAL ABUELA GENIAL
MONA J. SIMPSON DEĞERLİ ANNE, RADİKAL BEBEK, UZAKTAN NİNE
Es muy radical, tiene amenazas de muerte.
Scott Philip Smith. Çok radikal bir ressam. Ölüm tehditleri falan alıyor.
Claro que les dije que usted no consideraría una maniobra tan radical sin consultarme.
Onlara, bu kadar radikal bir şeyi bana danışmadan yapmayacağını söyledim.
¡ Hay que ser un poco radical para detenerlos, pero eso esta bien!
Ve onu durdurmak için biraz aşırıya kaçıyorsak bile önemli değil!
La enviaste como infiltrada a una célula anarquista radical europea.
Onu, tehlikeli bir anarşist hücreye gizlice sızması için gönderdin.
La gran mancha radical es super-buena para fiestear en la tabla.
Jüpiter'in Büyük Kırmızı Lekesi kaymak için bir harika.
Y bajo esa tortura, comenzó a interpretar las teorías de Qutb de una forma mucho más radical.
İşkencesinde Kutub'un teorilerini daha esaslı bir yönden açıklamaya başladı.
Él era el líder de una facción radical egipcia llamada Jihad Islámica.
Mısır'da İslami Cihat adlı radikal bir grubun lideriydi.
Así que plantearon la idea radical de que los gobiernos tenían un deber superior, no podían esperar las evidencias, porque para entonces sería demasiado tarde ;
Bu yüzden, hükümetlerin daha yüce bir görevi olduğuna dair radikal bir fikir ileri sürdüler, hükümetler kanıt bekleyemezdi çünkü o zamana kadar çok geç olurdu.
Creo que es bastante radical.
Oldukça çılgın.
Del'85 al'87 hicimos 76 supra-pubico radical prostatectomias.. .. con lymfadenectomia de el obturator y nodos iliacos.
85'den 87'ye kadar 76 tane prostatectomik operasyon yaptık.
Seguro, era un paso radical, pero, ¿ por qué me envió Jesús al campo de tiro?
Tabi bu köklü bir adımdı fakat başka ne için İsa beni atış talimine yönlendirmiş olabilirdi ki?
Esa es una alteracion muy radical.
- Ama anlamıyorum, bu çok radikal bir değişim.
Radical.
Bu süper.
el grupo radical-socialista, 106 diputados ; el grupo de la izquierda independiente, 26 diputados... Hola?
Radikal Sosyalistler 106 üyeyle, Bağımsız Solcular, 26 üyeyle USR : 25 üyeyle...
No crean que olvidé mi juramento de hacer un cambio radical en mi vida, porque no lo he hecho.
Hayatımı tamamen değiştirme yeminimi unuttum sanmayın. Çünkü unutmadım.
- No seas radical.
Bu kadar kaba olma.
Yo en la cama soy radical.
Yatakta, ben radikalim.
En el 2001, el Presidente Bush anunció su presidencia con una reforma radical de educación.
2001'de Bush, eğitim reformu yapacağını söyledi.
Éste es el único pensamiento radical que necesitas hacer.
Gerçekleştirmeniz gereken tek radikal düşünme tarzı budur.
Pero es tan radical, es tan difícil... porque nuestra tendencia es que el mundo ya está ahí... independiente de mi experiencia.
Ama bu öylesine de zordur ki. Çünkü eğilimimiz dünyanın kendi deneyimimizden bağımsız olarak zaten bulunduğudur. Değil işte.
En un giro radical para los cánones de Hollywood... compartió los beneficios con todos sus empleados... repartiendo cinco millones en pluses en 1 980.
Hollywood standartlarına göre sıradışı bir karar olarak ikinci filmin tüm kârını çalışanlarına dağıttı. 1980 yılında 5 milyon dolardan fazlasını onlara hediye etti.
Pero debo decir que los egipcios no hicieron esta generalización radical de su triángulo 3-4-5.
Fakat olduça eminim ki Mısırlılar 3-4-5 üçgeninin bu kapsamlı genellemesinden habersizdi.
Me pareció radical, desafiante.
Radikal ve düşündürücüydü.
Tengo una sugerencia radical una manera de proteger a Wyatt de cualquier intento en el futuro.
Bu noktada, günü ben radikal bir önerim var, her türlü girişimlerinde gelen Wyatt korumanın bir yol.
¿ No crees que eso es un poco radical?
Bunun biraz aşırı olduğunu düşünmüyor musun?
Material radical.
Baskı altındakiler söylediğinde gerçekler daima radikal gelir, öyle değil mi?
La verdad es siempre radical cuando la dicen los oprimidos.
Sen ne diyorsan.