Translate.vc / Espanhol → Turco / Sedan
Sedan tradutor Turco
632 parallel translation
- Métase en el coche.
- Get in that sedan.
A todas las patrullas, estén atentos a un auto negro.
Bütün ekip araçlarının dikkatine, siyah bir sedan araba için tetikte olun.
Me está esperando ahí fuera en un coche negro.
Kapının önünde, siyah bir sedanın içinde beni bekliyor.
Busquen un Austin Saloon gris,
Gri sedan bir Austin'i bulun...
Sedán negro.
Siyah sedan.
Buscamos un sedán negro del 46.
Gözünüzü açık tutun - Sedan siyah'46.
-... matrícula de California, que empieza con Cinco, J, ocho.
- Sedan siyah'46 Ruhsat, Kaliforniya. Beş, Jason, yedi.
Un pequeño sedán de serie. No tenemos la matrícula.
Küçük, standart bir sedan model, ruhsatı mevcut değil.
iChandler! Ese sedán negro es el que buscamos. iva hacia el Sur!
Hey, Chandler, aradığımız araba şu geçen siyah sedandı.
Es un pequeño sedán negro.
- Küçük siyah bir sedan.
Un sedán azul.
Mavi sedan.
Sedán tostado, modelo 1949 patente número 13X572.
Ten rengi sedan, 1949 model plaka numarası 13X572.
Lleva un Sedán verde oscuro.
Hayır. Yeni sedan bir Cadillac aldılar. Koyu yeşil.
Otro testigo afirma que 3 hombres salieron de la tienda y se fueron en un sedán verde que llevaba la misma matrícula.
Diğer bir tanıkta ifadesinde bu üç adamı dükkandan çıkarken gördüğünü aynı plakalı yeşil bir sedan ile uzaklaştıklarını söyledi.
Pues la marca no me acuerdo. Era un sedán verde.
Markasını hatırlamıyorum ama yeşil bir sedandı.
Se le vio por última vez a pie, pero podria conducir un sedan gris Lincoln robado.
Son kez yaya olarak görüldü. Çalıntı bir gri sedan Lincoln'de kullanabilir.
Se le vio por última vez a pie, pero podria conducir un sedan gris Lincoln robado.
Son görüldüğünde yayaydı. fakat çalıntı gri renk sedan bir Lincoln kullanabilir.
1A-12, 1A-12, sedán Lincoln gris.
1A-12, 1A-12, gri Lincoln sedan.
Miles Bennell y a Becky Driscoll... creemos se dirigen al norte... en un Ford sedan blanco y negro... matrícula número 2-X-3-7-7-9-6.
Şimdi kuzeye gittikleri sanılan Dr. Miles Bennell ve Becky Driscoll siyah - beyaz bir Ford Sedan'dalar. Plakası 2-X-3-7-7-9-6.
Estén alertas con un Ford sedan modelo 1955, blanco y negro... matrícula número 2-X-3-7-7-9-6.
1955 model siyah - beyaz bir Ford Sedan için gözlerinizi dört açın. Plakası 2-X-3-7-7-9-6.
¿ Es cierto que han atacado en ambos lados del Sedan?
Sedan'ın her iki yanından da kuvvetlerimize saldırdıkları doğru mu?
Conducía un Pontiac sedán 1967, de 4 puertas.
1967 model dört kapılı, sarı sedan Pontiac'ı vardı.
Conducía un Pontiac sedán.
Pontiac sedan vardı.
Un chico con un cuchillo la abordó y la obligó a entrar en su coche, un sedán de dos puertas.
Kıza eli bıçaklı bir çocuk yanaşıp, zorla arabasına sokmaya çalışmış. Yeşil iki kapılı sedan.
Su hijo lleva un sedán verde de dos puertas, ¿ no es cierto, Dr. Taylor?
Oğlunuzun iki kapılı, yeşil bir sedanı var değil mi Dr Taylor?
Bloqueen caminos para interceptar un sedán negro, dos personas, matrícula de Maryland.
Yola engel koyup siyah sedanı durdurun. Araçta iki kişi var, Maryland plakalı.
¿ Están en Sedan?
Sedan'dalar mı?
Archam no puede creer que Sedan haya caído.
Archam Sedan'ın düştüğüne inanmayabilir.
"Pero te elegí un Ford sedán gris."
" Ama senin için gri bir Ford sedan seçtim.
- Aquí tienen un sedán...
- İşte bir sedan...
La pareja viaja en un sedan Mercury gris, último modelo.
Çiftin gri bir Mercury ile kaçtıkları bildirildi.
Pero mientras los Altos Jefes de la Aviación Aliada contaban perdidas, los blindados estaban a punto de irrumpir en las impenetrables Ardenas y estaban dispuestos a caer sobre las débiles guarniciones francesas, a lo largo del Río Mosa aquí en Sedan.
Hava kuvvetleri komuta kademesi zayiat tespitiyle meşgulken Alman zırhlıları da geçilemez denilen Ardennesler'i aşarak Meuse ve Sedan arasındaki zayıf Fransız birliklerini vurmaya başladı.
Los blindados llegaron a Sedan el tercer día de la ofensiva, aunque Gamelin había calculado que era imposible que llegaran aquí, antes de noveno día.
Taarruzun üçüncü günü, Alman zırhlıları Sedan önlerindeydi. Lakin, Gamelin'e kalırsa dokuz günden evvel varamayacaklardı.
esta antigua presa, situada unos 60 Km. al norte de Sedan, había sido dejada intacta por miedo a que rebasara tanto el nivel de agua que el río pudiera ser vadeado.
Sedan'ın altmış beş kilometre kuzeyindeki bu köprüye, nehrin çok sığ olmasından dolayı dokunulmadı.
A la mañana siguiente La Luftwaffe fue lanzada sobre Sedan
Ertesi sabah, Luftwaffe uçakları Sedan semalarındaydı.
La moral del Alto Mando Francés se vino abajo rápidamente, cuando supimos que el frente se había abierto camino en Sedan,
Fransız komuta kademesinde moraller çabuk bozulmuştu. Sedan bölgesinde cephenin yarıldığı haberi gelince artık herşey bitti diye düşünmüştük.
La batalla de Sedan daba paso ahora a la batalla por Francia.
Sedan harekatı sona ermiş Fransa harekatı başlamıştı.
Los viajeros del tren suplementario procedente de Sedan Troyes, Aubchères...
Sedan'dan kalkan ek seferin yolcuları... Troyes, Aubchères...
¡ Sedan...
Set...
- ¿ Manejo en cabina?
- Sedan mı?
Sí, un sedán verde.
Evet, yeţil bir araba.
Querer Cadillac sedán.
Ben Cadillac isterim.
Un sedán está incendiado.
Yanmış bir binek oto.
Dejaremos el sedán, es el auto que ellos buscan.
Senin arabanı burada bırakalım, onu arıyorlar.
El resto va con Verna en el sedán.
Geri kalanınız Verna'yla gidiyor.
De verdad. Has estado callado.
- Sesin sedan çıkmıyor.
- ¿ Sedán?
Sedan mı?
" cuando detuvo un estruendoso sedän negro V-8...
" son hız giden siyah bir Ford V-8'i kenara çekmeye zorladığında...
... un sedán cuatro puertas y sólo...
Biz de çok güzel bir 1960 model dört kapılı...
El sedán de David es azul verdoso, comisario.
David'in arabasının rengi petrol mavisi komiserim.
Un suplementario procedente de Sedan
Sedan'dan ek sefer