Translate.vc / Espanhol → Turco / Seni
Seni tradutor Turco
611,383 parallel translation
La pistola es para asegurarme de que te quedas quieta mientras Charlotte te estrangula.
Bu silah sadece Charlotte seni boğarken sessiz kalmanı sağlamak için.
- Estás en peligro. - No puedo oírte.
- Seni duyamıyorum.
Hijo de puta.
Seni gidi orospu çocuğu.
- Ella le empujó.
Seni itti.
Quieren que le entregue.
- Seni vermemi istiyorlar.
¿ Qué le hace creer eso?
Seni böyle düşündüren ne?
Voy a sacarte de aquí.
Seni buradan çıkaracağım.
No vamos a dejarte aquí.
Seni burada bırakmayacağız.
Oye, te he apoyado.
Hey, seni destekledim.
¿ Quién la ha contratado para que vaya a por la gente que trabaja para Reddington?
Reddington'la çalışan insanları öldürmen için seni kim tuttu?
La persona que la ha contratado sabe quién es esa gente.
Seni kiralayan kişi, bu insanların kim olduğunu biliyor.
Puedo asegurarle que no es así.
Seni temin ederim ki alakası yok.
Ni siquiera tu mamá viene...
Annen bile seni görmeye...
Quieres reemplazar tu mala experiencia por una buena.
Seni anlıyorum. Eski, kötü tecrübeni yeni ve iyi bir tecrübeyle değiştirmek istiyorsun.
Te llevo de compras para que ligues esposos aburridos.
Sıkılmış kocalara asılasın diye seni Fashion Town'a götürdüm.
Eres como un hijo para mí.
Seni oğlum gibi seviyorum.
- ¡ Te traté como a un hijo!
- Seni oğlum gibi sevdim.
Creían que eras autista porque siempre usabas esos lentes de Año Nuevo.
Her yere o yeni yıl gözlüklerinle gittiğin için seni otistik sanıyorlardı.
Los tres primeros son un sacrificio, el cuarto te ayuda a superar las vacaciones y el número cinco te dejará en un estado de "¿ Adam quién?".
İlk üçü kurban olur, dördüncüsü seni tatile götürür, ve beş numara sana "Adam kim?" dedirtir.
- De acuerdo, es bueno verte.
- Peki, seni gördüğüme sevindim.
- Es bueno verte a ti también.
- Ben de seni gördüğüme sevindim.
Te echa de menos más que a la cocaína.
Kokaini özlediğinden daha fazla seni özlüyor.
Vale, pero aquí te dejo esto.
Peki. Ama seni bununla bırakacağım.
Bueno, he estado pensando en ti, y estaba por el vecindario, así que pensé a ver si te pillaba sola.
Seni düşünüyordum ve buralardaydım yalnız olduğunu düşünüp denemeye karar verdim.
¿ Tus amigos no te preguntan?
Arkadaşların seni rahatsız ediyor mu?
Tómate tu tiempo, no quiero meterte prisa.
Acele etme. Seni sıkmak istemem.
Yo te empujo para que puedas ir quitándote los pantalones.
Ben seni iterim, böylece pantolonunu çıkarabilirsin.
Te quiero.
Seni seviyorum.
No quiero estarlo pero cada vez que te miro, me acuerdo de ti y ese otro tío y duele.
Kızgın olmak istemiyorum, ama sana her baktığımda seni ve diğer adamı düşünüyorum ve bu acı veriyor.
¿ Por qué iba a usar Thawne la Lanza del Destino para encogerte?
Thawne niye Kader Mızrağı'nı seni küçültmek için kullanmış ki?
Te he echado de menos.
- Seni o kadar özledim ki.
Nunca jamás volveré a abandonarte.
Seni bir daha asla bırakmayacağım.
Te echo mucho de menos.
- Seni çok özledim.
Por hacerte caso.
Seni dinlediğim için.
Ya no te escucho.
Artık seni dinlemiyorum.
Si me abrazas, te mato.
Sarılacak olursan seni gebertirim!
Creía que estabas hecho de acero.
Ben seni çelikten sanıyordum. Hayır!
¿ Aunque el hacer lo correcto... signifique no tenerte de vuelta?
Doğru şeyi yapmak seni geri alamamak demek olsa bile mi?
Te quiero.
- Seni seviyorum.
Yo también te quiero.
- Ben de seni seviyorum.
No te traje aquí para matarte, Leonard.
Seni buraya öldürmek için getirmedim Leonard.
Aquí es donde Thawne te reclutó para la Legión.
Thawne'ın seni Legion'a aldığı yer burası.
Voy borrar tus recuerdos y a ponerte en el camino correcto.
Hafızanı silip, seni normal seyrine bırakacağım.
Mira, ya te he perdido una vez, aunque fueran un yo distinto y una tú distinta.
Seni zaten bir kez kaybettim. Onlar farklı hallerimiz olsa bile.
Escuche, estaba a punto de irme a jugar la liga de fútbol de fantasía, pero no puedo dejarle aquí con esa mirada perdida.
Ben de tam gidip bilgisayar oyunu oynayacaktım, ama seni böyle bakarken bırakıp gidemem.
Siento mucho ponerte en esta posición.
Seni zor durumda bıraktığım için özür dilerim.
No recuerdo que esto fuera una cita.
Seni kabul ettiğimi hatırlamıyorum.
Solo quería que te sintieras orgulloso.
Tek yapmak istediğim seni gururlandırmaktı.
Él ha hecho más por mí en un solo día de lo que tú has hecho desde que puse tu patético culo en ese despacho.
Bir günde benim için çok şey yaptı, seni o ofise yerleştiğim günden daha çok hem de.
Al se va a poner loco de contento cuando te vea.
Al seni gördüğüne çok sevinecek.
- ¿ Quién te envía?
- Kim gönderdi seni?