Translate.vc / Espanhol → Turco / Sôlo
Sôlo tradutor Turco
338,494 parallel translation
solo tengo problemas.
Sırf Kızma Birader var.
Disculpe, solo me dio el bollo.
Affedersin, sadece ekmek vermişsin.
Solo sobre mi nombre. Es Ricky Ann Sprinkles.
Adım konusunda söylüyorum, asıl adım Ricky Ann Sprinkles.
Solo quería obtener otra.
Bir tane daha yemek için yaptım.
Cobran dos dólares solo por prender el taxímetro.
Taksimetreyi bile iki papele açıyorlar.
Solo haces Salón de Titus cuando estás enojado.
Kuaför Titus oyununu sadece üzgünken oynarsın.
Como a la vejiga, solo me importa el número uno.
Çünkü o mesane gibi tek derdim bir numara.
No, Russ, solo están sonriendo.
Hayır Russ, sana gülümsüyorlar.
Solo voy a donde BunCo me dice y por cómo luce este lugar supuse que estábamos en Dallas o Houston.
BunCo'nun götürdüğü yere gidiyorum. Etrafa bakınca Dallas ya da Houston'da olduğumuzu sandım.
Sí, es solo que... ¿ qué tan seguido el periódico dice que pasaste de feo a galán?
Gazeteler her gün "Ezikti, Yaktı Kavurdu" manşeti atmaz.
Solo soy un abogado rico que se puso guapo estando en coma.
Ben komadan yakışıklı uyanan zengin bir avukatım.
Sí. Solo quiero un matrimonio legal con esta mujer.
Tek istediğim de bu kadınla yasal bir evlilik yapmak.
Sí, si todos donaran sus órganos entonces todos estarían muertos y solo habría una pila de órganos.
Herkes organlarını bağışlasa herkes ölmüş olur ve geriye dağ gibi organ kalır.
Lo siento, es solo que esa extraña y odiada pequeña criatura...
Üzgünüm. Sadece küçük, sevilmeyen bir yaratık, o kadar. Eski hâlim gibi.
Claro que, si en verdad todos hicieran eso, solo habría una... pila de órganos.
Elbette, gerçek hayatta herkes böyle yapsa dağ gibi organ kalır.
- Es solo una teoría más.
- Sadece bir teoridir.
Solo cuéntanos qué te pasó.
Başına gelenleri anlat.
Solo me adelanté por la oferta.
Ama indirimi görünce dayanamadım ve..
- Está bien. Solo a April.
Belki April'ı ararım.
No es solo por el peinado.
Mesele sadece saç değil, tamam mı?
No pediré ni un baile, solo un plato y nos iremos. ¿ De acuerdo?
Kucak dansı yaptırmam. Sonra gideriz, anlaştık mı?
¿ Qué haces parado aquí solo, Sam Gardner?
Neden burada tek başınasın Sam Gardner?
Solo quiero disculparme.
Sadece özür dilemek istedim.
Escucha, solo quería hacerte saber que cuando recibas mi factura de la tarjeta de crédito, puede estar un poquito alta este mes.
Dinle, bu ayki kredi kartı faturamın biraz yüksek olabileceğini söylemek için aradım.
Sí, a las mujeres les gusta un hombre que pueda mantenerse solo.
Evet, kadınlar kendini geçindirebilen erkeklerden hoşlanır.
A parte de que ustedes solo tienen sexo una vez al año son la pareja perfecta.
Yılda bir kez seks yapmanız haricinde, mükemmel bir çiftsiniz.
No, solo le comente a Leonard, Howard, Raj,
Hayır.
De acuerdo, solo si estás seguro.
Pekâlâ, bundan eminsen.
Este círculos nos contiene solo a los dos.
Bu çember sadece ikimizi kapsıyor.
Y solo quiero decir, vergüenza les debería dar.
Sadece kendinizden utanın demek istiyorum.
Esa mujer no solo tuvo coito vigoroso con Bert... sino que además le dio un dólar de propina por el trabajo bien hecho.
O kadın bert ile coşkulu bir çiftleşme yaşamakla kalmayıp işini iyi yaptığı için ona bir dolar da bıraktı.
Creo que será mejor enfrentar a mi madre solo.
Annemle tek başıma yüzleşsem daha iyi olur.
- ¿ Cómo podré criarlo solo?
Onu nasıl bir başıma büyütebilirim ki?
Por las próximas 24 horas, tú solo... deberás guardar el tesoro más valioso...
Önümüzdeki 24 saat boyunca, sen ve sadece sen bu en kıymetli hazinenin koruyucusu olacaksın...
La clave solo tiene 44 bits de entropía.
Şifre sadece 44 bit entropiye sahiptir.
Solo otro coche estuvo en ese almacén antes de que aparecierais.
Siz gelmeden önce o depoda sadece bir tane araba vardı.
Pero si Sanctum le ayudó a desaparecer, solo ellos pueden hacer que reaparezca.
Ama ortadan kaybolmasına Sanctum yardım etmişse sadece onlar tekrar ortaya çıkarabilirler.
No solo lo admiro.
Sadece hayran değilim.
Solo recurro a ella en casos de extrema necesidad.
Ben sadece aşırı zorunlulukların olduğu zamanlarda ona başvuruyorum.
Solo eso explica todo el éxito de Chopper.
Sadece bu bile Chopper'ın neden başarılı olduğunu açıklıyor.
Podría haber llevado a cabo esta misión yo solo.
Bu görevi tek başıma bile yapabilirdim.
Yo solo hablo en Código Imperial cuando hace falta.
Ben sadece işime yaradığında İmparatorluk kodunu konuşurum.
Técnicamente, un solo droide ha hecho todo el trabajo.
Teknik olarak bir droid hepsini yaptı.
Solo es cuestión de tiempo que el droide astromecánico nos lleve directos hasta el Escuadrón Fénix y su base rebelde.
Astromekin bizi Anka Filosu'na sonra da asi üssüne götürmesi artık bir zaman meselesi.
No me siento solo.
Kendimi yalnız hissetmiyorum.
¡ A partir de ahora, volaré solo!
Bu andan itibaren yalnız uçuyorum!
Es solo un saco de piel lleno de huesos.
Bu sadece kemiklerle dolu bir deri çuvalı.
Solo me queda una...
Sadece bir tane daha...
¡ Solo quiero comprar cigarrillos!
Sadece bir sigara almak istiyorum!
Y no solo a mí. Le dio la espalda a su familia y a su país.
O adam, benden sevdiğim her şeyi alan zincirleme bir reaksiyon başlattı.
Podías romper el muro exterior solo para enfrentarte a una pesada puerta principal y barbacanas y un alto muro interior repleto de arqueros.
Konsantrik yapı. O gerçekten de kaleler içinde kaleler inşa etti. İçine girmek imkansız.