English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Tak

Tak tradutor Turco

104,767 parallel translation
Louis, me preocupa que si te quedas sufriendo, esta ruptura te sacará lo mejor.
Louis, bir şey olmamış gibi öylece ortalıkta takılmaya devam edersen bu ayrılığın seni çok daha kötü bir hale getireceğinden endişeleniyorum.
Gretchen, te agradezco, pero no me quedaré sentado.
Gretchen ilgine minnettarım ama öylece ortalıkta takılmayacağım.
Esos tipos llevaban trajes blancos.
Beyaz takımlı adamlar.
No hay hombres con trajes blancos.
Beyazlı takımlı adamlar yok.
Así que, volved a poneos vuestros malditos sombreros y decidme quien de vosotros pequeñas zorras pueblerinas estafadas tiene pelotas de recuperar su dinero.
O yüzden kahrolası şapkalarınızı geri takın. Ve söyleyin bakalım kendini parmaklayan sürtükler hanginizde paranızı geri alacak taşak var?
¿ Quieres quedarte?
Takılalım mı?
No puedes seguir la gira de John Legend así como así.
Öylece gidip John Legend'ın turnesinin peşine takılamazsın!
Benjamin, estoy bromeando.
- Benjamin takılıyorum.
Louis, lo que me molesta no es lo que hayas hecho en el bufete, sino cómo me trataste anoche.
Louis şu an zor zamanlar geçirmemin şirketindeki adamla hiç alakası yok. Dün gece bana karşı takındığın tavırla alakalı.
Louis, no estás bien de la cabeza.
Louis, yanlış kısma takılıyorsun.
Le preocupa que arruinemos su tapadera y ahí está hablando con un idiota de Spiga.
Tanrım, sırrını açık ederiz diye korktuğu için şu Spiga pislikleriyle takılıp, sohbet ediyor.
Asígname al equipo.
Beni takıma sok.
Si este lleva sombrero.
Adam fötr şapka takıyor.
En realidad, ni siquiera le he contado a Moira que hemos estado comiendo y pasando tiempo juntos.
Öğle yemeğine çıktığımızı Moira'ya söylemedim. Ve takıldığımızı.
- No aquí, porque mi equipo no se vende.
Boşuna bu taraflara bakma Bobby çünkü benim takımım satılık değil.
Kevin no deja de mencionar ese asunto de los votos.
Kevin hala söz kısmında takılıp kalmış durumda.
Su equipo ganó en cuatro de los últimos 5 años.
Son beş yılın dördünde takımımız karşılarında dayanamadı.
Manejamos la fusión y adquisición en las dos últimas ventas grupales.
Son iki takım satışında birleşme ve satın alım işleriyle biz ilgilenmiştik.
100 más de lo que vale un equipo.
Herhangi bir takımın sattığından 100 bin fazlası.
Tampoco me la suda tanto.
Çok sikime takıyorum.
Esta gente es muy quisquillosa con el tono.
Sahiplerinin renk tonuyla ilgili takıntısı var.
Poneos un delantal.
Önlük takın.
¿ Por qué hablamos de homosexuales?
Neden homo kısmına takılıyoruz?
Podrían tropezar y romperse el cuello.
Takılıp düşerseniz boynunuz kırılabilir.
Sí, tengo una prótesis de madera.
Evet, yerine tahta protez takıldı.
Nuestro científico principal fue asesinado intentando detenerlos, así que nuestro grupo se disolvió.
Baş bilim insanımız onları durdurmaya çalışırken öldürüldü. Böylece takımımız dağıldı.
Estaba obsesionada con ellos.
Eskiden onlara takıntılıydım.
Pensaba que erais un equipo.
Sizin bir takım olduğunuzu sanıyordum.
Bueno, eso debería atraer la atención de mis excompañeros de equipo, y cuando viajen atrás en el tiempo para salvarle, estaré ahí, esperándoles con los brazos abiertos.
Bu eski takım arkadaşlarımın dikkatini çekecektir ve onu kurtarmak için geçmişe geldiklerinde onlara içten bir karşılama yapacağım.
¿ Cuál de mis excompañeros podría estar contraatacando?
Acaba eski takım arkadaşlarımdan hangisi karşı koyuyor olabilir?
Menuda caída, pero no fuiste capitán del equipo universitario de saltos sin motivo.
Çok yüksek bir mesafe ama üniversitede boşuna dalış takımının kaptanı değildin.
Parece que Rip reunió un equipo bastante bueno.
Anlaşılan Rip gayet iyi bir takım toplamış.
Y puede que sea sensiblero, pero mi equipo va antes que la táctica.
Duygusal da olsa, takımım taktikten önce gelir.
Quizás es por eso que tu equipo pierde tan a menudo.
Belki de takımınızın sık sık kaybetmesinin sebebi budur.
Estos componentes parecen formar un conjunto, quizás funcionando como transmisor y receptor.
Bu bileşenler bir takıma benziyor. Birlikte alıcı ve verici olarak işlev görüyor olabilirler.
El comandante lleva puesto el trasmisor, dando órdenes por medio de una señal electro-telepática a este receptor que lleva puesto el soldado.
Komutan vericiyi takıyor ve alıcıyı takan askerlere elektro-telepatik sinyaller aracılığıyla emir gönderiyor.
Star Girl era tu compañera, por no hablar de tu amiga.
Star Girl eskiden takım arkadaşındı. Dostun olduğunu söylemiyorum bile.
Ya he perdido un equipo.
Bir takım kaybettim zaten.
Puede que sea sensiblero, pero el equipo tiene que ir antes que la táctica.
Duygusal davranıyor olabilir ama takım, taktikten önce gelmeli.
Ponte el collar de perro, profesor.
- Tasmayı tak profesör.
Si alguna vez piensas en herir a alguien de mi equipo, no dudaré en acabar contigo.
Takımımdan birine zarar vermeyi aklının ucundan bile geçirirsen işini oracıkta bitiririm.
¿ Qué pasó con todo eso de que los compañeros de equipo no fraternizan?
Takım arkadaşları ilişki kuramaz diyordun, ne oldu?
Toma, ponte esto.
Alın, bunları takın.
Nos reclutaron porque no importábamos para la línea de tiempo, pero Amaya sí.
Biz takıma, zamana etkimiz olmadığı için alındık ama Amaya'nın var.
Usted y el Sr. Olsen son en realidad un equipo bastante impresionante.
Sen ve Bay Olsen aslında oldukça etkileyici bir takımsınız.
¿ Sabes cómo ponerlo?
Bunun nasıl takılacağını biliyor musun?
Bueno, podría darte Dilaudid.
Sonra bir bardak su dökünce ya da bağcığına takılınca nedenini bilmeden saatlerce ağlarsın. İstersen Dilaudid veririm.
¿ Esto es insignificante?
Takım arkadaşları birbirlerine tamamen anlamsız hediyeler veremez mi? - Anlamsız mı bu?
Pero sigo creyendo que los compañeros de equipo no deberían fraternizar.
Ama hala takım arkadaşlarının ilişki kurmaması gerektiğini düşünüyorum.
¿ Cómo puede proteger tu equipo la Lanza?
Senin takımın mızrağı nasıl koruyabilir?
El equipo te pega.
Takım sana çok iyi uyuyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]