English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Tc

Tc tradutor Turco

1,623 parallel translation
- Hijo de puta tramposo.
- Üçkağıtcı o.cocuğu.
El TC confirma que la arena encontrada en el felpudo de Grant Jordan y el apartamento... era también la del apartamento del vecino de al lado...
Analiz, Grant Jordan'da ve dairesinde bulunan kırmızı kumun yan komşusunda da bulunduğunu doğruluyor.
- Necesito el número del carnet.
- Çünkü TC Kimlik numarası falan lazım.
- Zorrito.
- Üçkağıtçı.
Escucha, Zorrito.
Dinle üçkağıtçı.
Zorrito, mira debajo del árbol.
Üçkağıtçı, ağacın altına bak.
Estaban orgullosos de un embustero que llegó a ser alguien.
İnsanlar kasabadan böyle üçkağıtçı bir adam çıkmasından son derece gururlular.
Éste es Nook el Novato.
Buradaki Üçkağıtçı Rook.
El cocinero, Pequeño Hitler, Nook el Novato y alguien a quien jamás vi.
Aşçı, Ufak Hitler, Üçkağıtçı Rook ve daha önce hiç görmediğim biri.
Nook el Novato vuelve con su comida.
Üçkağıtçı Nook yemekle geliyor.
Y a la cocina llegan Nook el Novato,
Ve mutfakta Üçkağıtçı Rook,
deje de decir tonterías!
Hey üçkağıtçı!
Yeerarparil intentaba ser malicioso.
Yeeralparil üçkâğıtçılık etmeye çalışıyordu.
No sólo tienes a este maldito enojado contigo, sino que por lo que sé el capitán Stenton en Nueva York te considera ausente sin licencia.
Tek sorunun bu üçkağıtçı pislik değil, sırası gelmişken New York'a dönmezsen Yüzbaşı Stenton sana izinsiz ayrılmışsın gibi işlem yapacak.
How could I mind, you old bastard?
lafı mı olur seni üçkagıtçı?
Sin ese parloteo como los demás.
diğer üçkağıtçılar gibi değilsiniz.
no? Porque eres un tramposo.
Çünkü sen sadece bir üçkağıtçısın.
Contrabandista compulsivo, tendrías que darnos las gracias
Petak, tam bir üçkağıtçısın, senin bize vermen gerekiyor.
Fuiste uno de los traficantes más importantes de Harlem.
Harlem'in en büyük üç kağıtçılarından biriydin.
Mira, hay cámaras, hay un tipo de sonido.
Bak, orada kameralar var, ses kayıtçısı da orada.
Ya sabes, puedes ponerte el delantal y gritar cosas como "Corta en dados las zanahorias," Pero insinuar que se puede "chafar demasiado las patatas"
- Önlük takıp, "Havuçları doğra" diye bağırabilirsin ama patateslerin aşırı ezileceğini ima ediyorsan üçkâğıtçısındır.
Soy un hijo de puta traicionero una vez que empiezo.
İşe bir başladın mı üçkağıtçının en önde gideniyim.
Intenté ayudar a una pobre chica a hablar con su novio muerto y me siento como una farsante.
Ve bu zavallı küçük kızı erkek arkadaşı ile konuşması için yardım etmeyi denemedim ve ben, koca bir üçkağıtçı gibi hissettim.
Eres un gran fraude. Ya lo sé.
Koca bir üçkağıtçısın, ve bunu biliyorum
Alguien tiene que pararse y demostrar que es un criminal.
Birileri harekete geçmeli ve bu kente onun bir üçkağıtçı olduğunu kanıtlamalı.
Voy a exponer al alcalde West como el político corrupto que es.
Başkan West'in ne kadar üçkağıtçı bir politikacı olduğunu açığa çıkaracağım.
Sra. Hastings, su esposo tuvo tiempo para un pequeño robo y fraude.
Bayan Hastings, zamanını hırsızlık ve üçkagıtçılıkla geçirdi.
Y fue encontrada en Central Park a medianoche.
Times meydanında o, üçkağıtçının oyununu oynuyormuş ve gece yarısı Central Park'ta ölü bulundu.
Un segundo.
Dur orda, üçkağıtçı.
Sí, tú lo arruinaste. Sí, fuiste tramposo.
Evet, üçkağıtçıydın.
Es tortuoso.
Üçkâğıtçı.
No me mires como si fuera un convicto.
Üç kağıtçıymışım gibi bakma bana.
Hicimos todo esto porque la única manera... de ganarse el respecto de un estafador es estafarlo a él.
Bütün bunların nedeni, bir üçkağıtçının takdirini kazanmanın tek yolu, onu üçkağıda getirmek olduğu içindi.
Uno mide 2 metros, 95 kilos, pelo castaño... y el otro es un desgraciado mentiroso.
Birisi 1.93 boylarında 90 kilo, kahverengi saçlı. Ve diğeri de üçkağıtçı bir adi.
Son unos chaperos.
Onlar üçkağıtçılar.
Consíguete un apodo ponle "Trixie", porque así te llamarán tus compañeros de celda.
Şimdi sana bir yaka kartı almanı tavsiye edeceğim. Üzerine de "Üçkağıtçı" diye yaz. Çünkü hücre arkadaşların seni öyle çağıracaklar!
¿ Qué está haciendo el Daddy Warbucks retorcido aquí?
Üçkağıtçı babanın burada ne işi var?
¿ Preferirá este elegante maletín, que dice, "Eres una mujer de sustancia y te respeto", o esta colección de ropa interior de dama con broches y aberturas por todos lados?
Sence "Esaslı bir kadınsın ve sana saygı duyuyorum" diyen bu çantayı mı tercih eder? Yoksa heryeri çıtçıtlı ve delikli olan bu iç çamaşırı seti mi?
El muchacho era un estafador, por Dios.
Yani, çocuk üçkağıtçının tekiydi. Yalancının biriydi.
Quiero poner a tu multimillonario hombre perfecto delante de un jurado por cargos de corrupción corporativa y quiero observarte a ti cuando intentes defenderlo alegando que no es un delincuente.
Senin multimilyarder çocuğu şirketi bilerek batırmak suçlamasıyla jüri önüne çıkarıp seni onun üçkağıtçı olmadığını izah ederken seyretmek istiyorum.
Delincuente de carrera
Üçkağıtçı.
No son confiables.
Çok üçkağıtçı oluyorlar.
Roger con la máscara falsa.
Seni üçkağıtçı seni.
Mi madre solía encerrarnos en el baño cuando venía alguno de mis "tíos".
"Amcalarımdan" birisi geldiğinde, annem bizi kenefe kilitlerdi. Annem üçkâğıtçının tekiydi.
Le salvé la vida a Jim con un aerosol de gas pimienta. La tengo pegada bajo mi escritorio.
Jim'in hayatını masamın altına çıtçıtladığım bir kutu biber gazıyla kurtardım.
Muy hábil, nunca me devolviste la grabadora, por cierto.
Üçkâğıtçı. Bu arada o zımbayı hala getirmedin.
Bueno, no soy un bandido.
Ben üçkağıtçı değilim.
Se equivocó, pero no es un sinvergüenza.
İşleri berbat etmiş olabilir, ama üçkağıtçı değildir.
Pidió tres horas sin grabadora y se lo consentí.
- Kayıtçının 3 saat kapatılmasını istedi.
Un chulo como tú actuando como si le importara una mierda una chica Amish.
Senin gibi bir üçkağıtçı Amish kızı umursar gibi mi davranıyor?
Una salida estupida, que no sirve para nada
Bazı aptal sokak üçkağıtçıları bir haltlar karıştırıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]