Translate.vc / Espanhol → Turco / Tente
Tente tradutor Turco
97 parallel translation
- La tela se ha soltado.
- Tente gevşemiş.
Si en cinco minutos el toldo sigue bajado, eso es que volveré a bajar.
Eğer beş dakika içinde tente hala aşağıda ise Tekrar geleceğim demektir.
El toldo detuvo la caída.
Şükür, tente düşüşünü kesmiş.
No me tente.
Kanıma girmeyin.
El modo en que contaste la anécdota del atardecer.
Tente hikâyesini anlatışın...
Un asiento acolchado, una cubierta...
... yastıklı oturak, tente.
Un toldo, 2.300 dólares y 1.000 dólares en gastos del tribunal... hacen un total de... 19.950 dólares.
Bir tente için 2.300 dolar, mahkeme masrafları 1.000 dolar... hepsi toplam... 19.950 dolar yapıyor.
¡ Traed ramas y la lona!
Biraz dal getirin! Ve bir tente!
De ´ tente... Avant-garde... y De ´ já Vu.
Avant-garde, and Deja Vu.
¿ El camión que vi partir llevaba el misil?
Giderken gördüğüm kamyonun üstüne tente vardı.
Hay un toldo en el negocio nuevo con cortinas en todas las ventanas.
Yeni dükkanda bir tente var. Camlarda hala boya var.
Ja, ¿ por qué vamos sin capota?
Evet, tente neden açık?
Hacen falta los toldos para la montaña.
- dağda tente lazım. Çabuk.
- Es el único que tengo.
- Elimdeki tek tente bu.
Lo he cubierto con un toldo pero el viento ha debido...
Tente ile örtmüştüm ama rüzgâr...
¿ Será este toldo por casualidad?
O tente bu tente olabilir mi?
- Espero que el plástico aguante...
- Tente çatıdan uçmasa diyorum.
Ahora, estás por quedar envuelto en llamas, así que rompes la ventana con una silla, sin bomberos a la vista, agarras a la niña, saltas de espaldas por la ventana.
Şu anda farkındamısınız bilmiyorum ama, alevler tarafından yutulabilirdiniz. Bir sandalye aldınız ve pencereyi kırdınız. İtfaiyeciler ve altınızda tente olmadan küçük kızı aldınız ve pencereden geriye doğru atladınız.
Si un toldo amortiguara mi caída...
Ne oldu? Yani, tente yaklaşık 3 kat durmamı engelleyebilirdi.
Lo que hay debajo de la lona.
Neyse o şey, tente altında.
A fines de la primavera, los árboles de coníferas y helechos están a pleno y han formado una densa marquesina absorbiendo cada pizca de luz solar.
İlkbahar sonunda, eğrelti otları ve kozalaklı ağaçlar en zengin hallerindeler kalın bir tente oluşturmuşlar, ve güneş ışığını azami şekilde soğurmaktalar.
- Nada, sólo una vieja lona. - ¿ Qué?
- Bir tente var sadece.
Luego voy a comprar un toldo para sentarme aquí, olvidarme de ti y saborear mi vino con mis plantas.
"Bauhaus" dan güzel bir tente alacağım... burada oturup domateslerim büyürken şarabımı yudumlayacağım.
- Torpe.
- Tente.
- ¿ Torpe? - Sí.
Tente mi?
- ¿ Torpe? - Sip.
Tente?
- No, solo torpe.
- Hayır, sadece tente.
¿ Quién no puede deletrear torpe, Duff?
Kim "tente" yi heceleyemez ki?
¿ No pudo deletrear "torpe"?
Tente'yi heceleyemedi mi?
- la parte de atrás, sabe, una...
- Tente mi?
¿ Con la persiana rayada y el caballo gigante? ¡ Prepárate para pagar hasta por la nariz!
Çizgili tente, dev at da olsun mu?
No hay ningún toldo a la vista.
Altta bir tente bile yok.
Alguien dijo algo sobre una tienda divina.
Birisi çok harika bir tente olduğuna dair bir şeyler demişti.
El jardín se ve magnífico. La pintura de las escaleras, hermosa.
Üst kattaki tente boyası muhteşem.
- Es una marquesina.
Bu bir tente.
Y la tienda, como cualquier tienda decente, es a prueba de agua
Her kaliteli tente gibi, bu da su geçirmez bir tentedir.
De hecho, la tienda es tan impermeable que la hilandera bajo ella corre el peligro de no recibir suficiente agua
Aslında, tente öylesine su geçirmez bir kalitededir ki altındaki Ağ Örenler susuz kalma tehlikesi içindedirler.
Estiran una lona y todos van al vestuario y se cambian.
Sahanın üstüne tente çekerler ve soyunma odasına gidip üstlerini değiştirirler.
Harás las tareas que te digo o cuando venga el invierno... vas a tener que armar una tienda fuera en la nieve.
Size söylediğim işleri yapmalısınız ya da kış geldiğinde karların altında bir tente ile kalırsınız.
Solo una antigua fábrica de toldos.
Sadece eski bir tente fabrikası.
Necháiev, extiende la lona impermeabilizada.
Nechayev, tente yayılmış.
No se si fue el vino... o lo absurdo de estar con un policia siciliano... pero me tenté de la risa.
Ya şarap ya da Sicilyalı bir polisle birlikte olmanın vermiş olduğu aptallıktı ama gülme krizine girdim.
Nunca la tenté con palabras licenciosas.
Asla süslü sözlerle aklını başından almaya çalışmadım.
Le tenté con venir aquí para buscar financiación... y ha tenido que enfrentarse a toda clase de preguntas.
Çok kesin konuşuyor ama grevin devamlılığı için endişeleniyor. Çok sayıda insan var ve hepsi de babam kadar disiplinli değiller.
Todavía no he llamado a la policía pero puedo decirle que me tenté a hacerlo.
Henüz polisi aramadım ama kendimi çok zor tuttum.
# # Y tenté al cisne # # # # Con sensación de vergüenza # #
# And the swan I tempted with a sense of shame ( Ve utanç duygusuyla baştan çıkardığım kuğu ) #
Me tenté.
Beni baştan çıkardı.
Me tenté tanto que me fui con ella a su apartamento y la besé.
Beni baştan çıkardı ve ben- - Onunla birlikte oldum, onun dairesinde... .. ve onu öptüm.
Le tenté con dinero. La mitad de mi parte de la herencia.
Vasiyetten payımı düşenin yarısını.
- Tenté al destino.
- Kadere meydan okudum.
Tenté a la fortuna.
Şansı çevirdim.