Translate.vc / Espanhol → Turco / Terminal
Terminal tradutor Turco
2,100 parallel translation
Embarque a las 9 : 55, puerta 33, terminal 2.
Uçağınız 9 : 55'te, 33. kapı, 2. terminalden kalkacak.
La encontraron en una terminal.
Otobüs terminalinde yakalamışlar.
Soy un enfermo terminal.
Ölümcül.
Está en la Terminal 4.
Terminal 4 de.
Mire, he solicitado los registros de su terminal de GPS.
Mahkeme emriyle telefon kayıtlarınızı aldım.
Es una de las concejales de la ciudad. Ahora, tiene un esposo con una enfermedad terminal y también 3 novios menores de 20 años.
Kasaba meclisi üyelerinden birinin, ölümcül hasta bir kocası, ve 20 yaş altı 3 tane sevgilisi var.
Miren, Lowell estaba en estado terminal.
Bakın, Lowell'ın son günleriydi.
Soy sólo un solterón.
Ben sadece terminal erkeğiyim.
En la estación del tren, terminal sur.
Tren istasyonu, güney terminali.
¿ Estás en el terminal norte?
Kuzey garajında mısın?
Ese terminal recibió alguna especie de P.M. que causó serios daños sobre el campo magnético
Yaşadığımız sarsıntının ardından bir elektromanyetik parazit oluştu. Bu manyetik alanda ciddi bir hasar olduğu anlamına gelebilir.
Llama un taxi. Ve a la terminal de autobuses y vete del pueblo.
... otobüs terminaline git ve kasabayı terk et.
Es enferma terminal, ¿ verdad?
Kız gidici, tamam mı?
Tienes un caso terminal de rabia.
Ölümcül bir kuduz vakasısın sen.
Eso no significa que sea terminal.
Gidici olduğu anlamına gelmez.
El padre de Harrison está en fase terminal, señor.
Harrison'ın babasının ölümcül bir hastalığı var, efendim. Ne?
A continuación, La Organización Mundial de la Salud ha puesto en cuarentena la terminal Internacional de LAX. Siguiendo las críticas, las autoridades locales no han hecho lo suficiente para detener la propagación.
Sırada, dünya sağlık örgütünün yöneticilerinin yeterli önlem almadığı yönünde devam eden eleştiriler üzerine Lax havaalanını yayılmayı durdurmak için karantinaya aldı...
Terminal cinco.
Besinci terminalde kaldI.
La enfermedad de Matt puede entrar en una fase terminal en cuestión de días.
Hastalığın Matt'in tüm vucüduna yayılması an meselesi.
Así que les mostraríamos un video de tributo a Reggie Watts, un empleado de limpieza de Exxon, enfermo terminal que se ofreció voluntariamente para ser convertido en combustible.
Onlara bir video da gösterecektik. "Reggie Watts'ın anısına. Ölmekte olan bir Exxon hizmetlisi."
Hay una terminal aquí.
Şurada ana bağlantı odası var.
- Necesito acceso a una terminal segura.
Güvenli bir terminale ihtiyacım var. Beni takip et.
Vamos a la terminal de ómnibus.
Hadi otobüs garına bakmaya gidelim.
Deja el auto y te recogeré en la Terminal Dos, ¿ entendido?
Sana söylediklerimi yap. Arabayı bırak. Seni ikinci terminalden alacağım.
Sólo haz como dijimos, deja el coche y te recogeré en la Terminal Dos, ¿ está bien?
Söylediklerimi yap. Arabayı bırak. Seni ikinci terminalden alacağım.
De toda la base, la señal proviene de una sola terminal.
Bütün üste dalgalar yalnızca bir terminale ulaşıyor.
Sólo los hombres de Slick tienen acceso a esa terminal.
Sadece Slick'in adamları o terminale erişebilir.
Me tratan como si tuviera una enfermedad terminal, pero son amables.
Ölümcül hastalığım varmış gibi davranıyorlar, Ama iyiler.
Cuch acaba de decirme que Ro y sus hombres se reunirán en la terminal espacial de Kadian a las 1700 horas. ¿ Eso es?
Az önce Cuch'tan öğrendiğime göre Ro ve adamları, saat 1700'da Kadian Uzay İstasyonunda buluşacaklar.
Aunque está desactivada si tocas el terminal rojo nos freirá a todos.
Dokunma ona! Etkisiz hale gelmiş bile olsa eğer kırmızı kutba dokunursan, hepimizi ızgaraya çevirirsin.
Seguro que se desactiva si quito el cable del terminal rojo...
Sorun değil. Eminim etkisi hale getirmek için bu kabloyu kırmızı kutupdan ayırmalıyız.
"Terminal" es un reto
Ölümcül durumlar bir meydan okumadır.
Yo tampoco querría parar, pero Jessica está terminal, Matt.
Ben de durmak istemezdim fakat Jessica sonuna geldi artık, Matt.
Tiene cáncer cerebral terminal.
Ölümcül beyin kanseri.
Esté en la terminal ferroviaria Kendall mañana a las 10 : 00.
Yarın sabah, saat 10 : 00'da.
Lo que necesito son 30 minutos a solas con este terminal.
Bana tek lazım olan şey, şu terminalde 30 dakika.
EPOC terminal, hipóxica.
Son safhada KOAH, hipoksik.
Solo sé que evitar la terminal Grand Central.
Tek bildiğim, gardan uzak durmak gerektiği.
Vuelvo a Tree Hill, así que cómprame un vuelo, a ser posible directo, y llámame al auto y dime en que terminal.
Tree Hill'e dönüyorum, bana bilet ayırt aktarmasız olsun ve arabada arayıp hangi havaalanı olduğunu söyle.
Pacientes en estado terminal.
Hastalığı son aşamasında.
Lo conozco es un paciente terminal.
Onu tanıyorum. DNR * istemi var.
- Es un paciente terminal.
- Spitzer, DNR * istemi vardı.
Fibrosis pulmonar en fase terminal.
Akciğer fibrozisi, son safhada.
O ignorar la que él hizo, mm-mmm, soltero terminal.
Ya da şimdiki oğlunu tanımıyor. Hiç kimse yok.
Sabes que no es un chico con enfermedad terminal, ¿ no?
Onun "Bir Dilek Tut" * çocuğu olmadığını biliyorsun değil mi?
Según este esquema Diane Burgess debería estar por el lado noroeste de la terminal.
Takip şemasına göre Burgess terminalin Kuzeybatı köşesinde olmalı.
- Lo tengo. Medic 78 en escena en la terminal de Hyde / Beach
Araç 78, Hyde sahili sapağından bildiriyor.
Prueba con el el cuarto de empalme que tiene un terminal I / O. Y ten cuidado.
Orada bilgisayar sistemi vardır ve dikkatli olun.
Tendrían que intervenir la red directamente desde un terminal al interior de la oficina.
İçerideki bir ofisten direk olarak girmeye çalışmaları gerekebilir.
Creo que hace cuatro meses, su asesino mató a puñaladas a Joann Hosey, que vivía en la zona oeste de El Paso, cuidando de un padre con cáncer terminal.
İnadığım ; 4 ay önce, katiliniz Joann Hosey'i, bıçaklayarak öldürdü, El Paso'da Batı Yakasında yaşıyordu, Ölümcül kanseri olan babasıyla ilgileniyordu,
Acabó terminal
Sonra da düzelmedi.