Translate.vc / Espanhol → Turco / Tiro
Tiro tradutor Turco
11,510 parallel translation
Quiero decir, un tiro penal.
Bir penaltı vuruşu.
Y una barrida a destiempo trae un tiro libre.
Ve geç bir tekme serbest vuruş getiriyor.
Es el día de Tottenham Hotspurs, para el deleite de Gary Mabbutt, y lo que una inspiración este hombre ha sido lo que con ese tiro libre maravilloso.
Tottenham Hotspurs'un günü, Gary Mabbutt'ın sevinci, ve bu müthiş frikikle bu adam onlara tam bir ilham kaynağı oldu.
Luego nos dieron, obviamente, el tiro libre.
Sonra serbest vuruş kazandık.
Y me fui a tomar el tiro libre y Beppe Signori dice,
Serbest vuruşu kullanmaya gittim Beppe Signori,
¿ Te pegaron un tiro y no me lo contaste?
- Vuruldun ve bana söylemedin mi?
- No tengo un tiro claro.
- Hedefi tam seçemiyorum.
¿ Se parecía a Andreas con un puto tiro en la nuca?
Kafasının arkasında bir kurşunla Andreas'a benziyor muydu?
Y estáis a un tiro de piedra de Callen y Sam.
Callen ve Sam'e taş atımı mesafesindesiniz.
Tiro al blanco para los idiotas.
Acemiler için eğitim olsun diye kapatılıyor.
Si tengo que tirármelo, me lo tiro, Fidelma.
Becerebildiysem ne mutlu bana.
- En un campo de tiro con JD - ¿ Cómo pudo...?
- Poligonda JD ile birlikte. - Sen bunu nasıl- -
Luego el hijo de un granjero bosnio le pegó un tiro a un Habsburgo y el mundo estalló en llamas.
Sonra Bosnalı bir çiftçinin oğlu Habsburg Hanedanından birini vurdu ve dünya savaş alanına döndü.
¿ Y práctica de tiro en el centro de la ciudad?
Kasaba merkezinde atış talimi yapsak olmaz mı?
De acuerdo, entonces ya saben de esto. ¿ Cómo lo matamos? En el peor de los casos... un tiro en la cabeza de la persona que lo tenga.
Tamam daha önce bu olayla karşılaşmışsınız. Nasıl öldürebiliriz? En kötüsü adamı kafasından vurmak.
Prendió fuego al granero y se pegó un tiro.
Ambarı ateşe verdi ve kendisini vurdu.
¡ Encuéntrala y dale un tiro en el cuello ¡ Es lo único que se merece!
Onu bul ve boynundan hakla! O kız anca bunu hak ediyor!
Parece que el control de tiro habitación está capturado por los enemigos.
Saldırı denetleme odamızı ele geçirdiler.
Es un tiro imposible.
Bu imkânsız bir atış.
Bueno, he dicho que es un tiro imposible.
İmkânsız bir atış dedim.
Carol podría haber hecho ese tiro.
Bu atışı Carol yapmış olmalı.
Un solo tiro.
Tek atışlık.
Esto viene del hombre que solía utilizar criminales como prácticas de tiro.
Eskiden suçluları hedef tahtası olarak kullanan adam konuştu.
Me encantaría trabajar con el maestro que primero te formó en el tiro con arco.
Sana ilk okçuluk ağitimini veren ustayla çalışmayı çok isterim.
¡ Abre, tory, o te tiro la puerta abajo!
Aç şunu İngiliz uşağı yoksa kapını kırarım!
Este es el único tiro que fallaste en todo el día, papá.
Gün boyu kaçırdığım tek atış baba. Kaybetmek için bir tane yeter.
Estoy intentando hacer un tiro.
Atış yapmaya çalışıyorum.
Estoy midiendo un tiro.
- Atış hesaplıyorum. FBI.
Matando dos pájaros de un tiro... Tom, a quien todo el mundo odiaba, y Mikhail, que estaba vendiendo secretos.
1 taşla 2 kuş vurmuş oldu, Tom herkesin nefret ettiği biriydi Mikhail de sırları satıyordu.
Sí, sí, debería estar bien, fue un tiro limpio.
Evet, evet, iyi olması gerek. Temiz bir atış olmuş.
Si no la doy el dinero, me pegará un tiro en la cabeza.
Eğer parayı vermezsem yüzümden vurur beni.
La próxima vez que me llames en mi día libre para contarme no sé qué de una secta satánica malvada, te voy a meter un tiro en el culo.
- Sen benim gün kapalı beni çağırır dahaki sefere. Bazı sahte şeytan kültü ile ilgili, I'm olacak kıçından vururum.
- ¿ De verdad? Él disparó el último tiro... de la Guerra Civil, y falló. - Sí.
- Gerçekten mi?
Por eso lo dejaron por eso dejaron la guerra porque fue un tiro muy malo.
O yüzden bitti. O yüzden savaş bitti. Çünkü çok kötü bir atıştı.
¡ No tengo un tiro limpio!
Tam nişan alamıyorum!
En el polígono de tiro de Gotham.
Gotham atış poligonunda.
Pero lo que pensaba, " Hey, permiten a los chicos malos toman su mejor tiro. Soy Jim Gordon.
Ama sonra dedin ki, " Hadi kötü adamlar en iyi atışlarını yapsınlar bakalım ben Jim Gordon'ım.
Y estoy Jerome, la persona que llama tiro de nuestra pequeña banda.
Benim adım da Jerome. Küçük çetemizde sözü geçen benim.
Necesito que me tiro una fiesta, ¿ de acuerdo?
Benim için parti vermenizi istiyorum.
Usted es el único que se presentó y lo detuvo me tiro en mi bello rostro.
Ortaya çıkıp güzel yüzümü dağıtmasına engel olan sendin.
Avíseme cuando tengamos a tiro su localización.
Yeri tespit edildiğinde bana haber verin.
Tú tiras eso, y yo tiro esto.
Sen onu at, bende bunu atayım.
¿ Tuvo que pegarle un tiro en el estómago?
- Evet. Boynundan vurmak zorunda mıydın?
Tire hacia abajo el arma donde puedo verlo o te pego un tiro!
Silahını görebileceğim bir yere at yoksa seni vururum!
Encuentra a esa pequeña zorra, y cuando lo hagas, no te pares a hablar, le pegas un tiro en la cabeza.
O küçük fahişeyi bul ve bulduğunda zaman harcamadan kafasına sık.
Cada vez que nos derrotas, no puedes evitar echar más leña al fuego, y siempre te sale el tiro por la culata.
Bizi her yendiğinde yaramıza tuz basmadan duramadın. Ve her seferinde de yaptıkların geri tepti.
En realidad, lo que quiero es darte un tiro en la cabeza por lo que le hiciste a mi amigo.
Gerçekte istediğim arkadaşıma yaptığın şey yüzünden seni kafandan vurmak.
Debería haber levantado el pie... y ser más delicado con mi tiro del arco.
Bir ayağımı kaldırmalı ve yayımı çekerken biraz daha narin olmalıydım.
Di un gran tiro con ellos.
Geçen gün onlarla çok iyi atışlar yaptım.
A 16 KILÓMETROS DEL CAMPAMENTO TEJANO Buen tiro, Knowles.
daha fazla bulalım. Whoo! Güzel atış, Knowles.
Me tiro a su hija.
Kızını ben vurdum.