English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Tiñó

Tiñó tradutor Turco

69 parallel translation
Eso significa que se tiñó de rojo a rubio y después volvió a rojo.
Demek ki kïzïl saçïnï sarïya boyattï, sonra tekrar kïzïl oldu.
La luna llena se tiñó de sangre.
Dolunay kan rengine büründü.
Se ha ido. Se convirtió en modelo. Se tiñó de rubio.
Uzağa taşındı, manken oldu saçını sarıya boyattı.
" isabella se tiñó rubia.
" Isabella sarışın oldu.
Se tiñó el pelo y esas cosas... pero se ve cómo de un millón de dólares.
Saçını ve eşyalarını değiştirmiş, ama bir milyon dolar gibi görünüyor.
Se tiñó el cabello y usaba la misma ropa que yo.
Saçlarını boyadı. Benim giydiklerimi giymeye başladı.
Hoy la zona roja se tiñó de negro cuando un vecino descubrió algo espeluznante.
Şansız bir mahalleli tarafından tüyler ürpertici bir şey açığa çıkartıldı. Kaldırım kenarındaki çöp kutularının arasında kim olduğu belli olmayan beyaz bir erkek cesedi buldu.
Se tiñó el pelo de rojo.
Saçını kırmızıya boyattı.
Mi papá me lo tiñó.
Evet. Babam boyadı.
Uno de las docenas que atacaron estas playas en una batalla tan sangrienta que la arena se tiñó de rojo.
Çok kanlı bir savaşta, düzinelercesinden biri bu kumsala saldırdı, kum kırmızıyla ıslanmıştı.
Ada me tiñó el pelo.
- Ada saçımı yaptı.
Fue el conocimiento de ese hecho lo que tiñó mi espontáneo placer al verle de moderada aprensión.
Evet, efendim. Sizinle tanışmaktan duyduğum zevkin yanında endişe duymamın sebebi de işte bu.
Después de divorciarse se tiñó el pelo.
Bosandiktan sonra saçlari boyatti.
Sé por qué se tiñó de rubio.
Onun saçını boyatma sebebini biliyorum.
Cuando Rahmon fue derrotado, tiñó el sudario con la sangre de siete vírgenes, sacrificadas en luna llena y lo colocó sobre Rahmon, para evitar que resucitase.
Rahmon yenilince, kefen dolunayda kurban edilen yedi bakirenin kanıyla yıkandı sonra da Rahmon'un üzerine örtüldü. Yeniden dirilmesini önlemek için.
" Isabella se tiñó rubia.
" Isabella sarışın oldu.
Se lo tiñó de rubio. Se lo cortó.
Kestirip sarıya boyatmıştı...
- Se tiñó el cabello.
- Saçını boyamış.
- Se cortó y se tiñó el cabello.
- Saçlarını kestirmiş ve boyatmış.
Se tiñó el pelo. No es un nazi.
Sadece saçını boyamış, gerçek bir Nazi değil ki.
Se bajó dos mil canciones a la iPod y se tiñó el pelo de rosa con puntas negras.
IPod'una 2000 şarkı yükledi saçını pembeye boyadı.
Alguien le tiñó el pelo de negro, le arrancó los ojos la arrojó en un contenedor de basura, con otras dos mulas, y se imaginaron que estaríamos tan ocupados buscando a alguien de Colombia o de Honduras o...
Gözlerini oymuş. Diğer iki kurye kızla bir çöp tenekecine atmış. Kolombiyalı ya da Honduraslı birilerini aramaya dalacağımızı düşünmüşler.
Quiero decir, Gwyneth Paltrow se tiñó de marrón oscuro.
Gweneth Paltrow saçını koyu kahverengine boyamıştı.
Después de que se tiñó el cabello y adelgazara muchísimo por el estrés.
Adam saçlarını boyayıp stres yüzünden incecik olduktan sonra.
Quería ser un Beach Boy, así que compró agua oxigenada, se tiñó el cabello, y le quedó de color naranja fuerte.
Beach Boy gibi olmak istemiş, bir şişe oksijenli su alıp saçlarının rengini açmıştı ve saçları parlak turuncu olmuştu.
¿ Se tiñó el cabello?
Saçlarını mı boyamış?
Y entonces alguien le rizó y tiñó el pelo... para intentar ocultar su identidad.
Ve sonra birisi saçını kıvırcık yapıp, boyayarak... kimliğini saklamaya çalışmış olabilir.
Debe de ser la que le tiñó el pelo de azul.
Oğlumun saçını maviye boyayan da odur kesin.
Esta túnica la tiñó con la sangre que corrió por la espada de su amante.
Annem bu kaftanı sevgilisinin kıIıcından süzülen kanlarla boyamıştı.
Ella tiñó esta túnica con la sangre que corrió por la espada de su amante.
Annem bu kaftanı sevgilisinin kıIıcından süzülen kanlarla boyamıştı.
- Daphne se lo tiñó.
Daphne kendi saçını boyadı.
Él secuestró a Leeza, le tiñó el cabello cambió su nombre.
Sonra adam Leeza'yı kaçırmış, saçını boyamış, ismini değiştirmiş.
En este caso, blanqueó su piel quitó varios piercings y tiñó su cabello. - Como antes... - Gracias.
Bu vakada derisini yüzmüş birkaç piercing'i sökmüş ve saçını kazımış aynı diğerleri gibi.
Pensaste que te lo habías limpiado todo de las manos, pero cuando pusiste el cambio en la caja registradora, el contacto de tu mano con el metal tiñó la moneda.
Boyanın hepsini elinden çıkardığını sandın. Ama parayı kasaya koyarken metale değen boya paraya bulaştı.
Trevor le tiñó el pelo, pero ese es Logan.
Trevor saçını boyamış, ama bu Logan.
Tu llave electrónica puede no abrir la sala de ejercicios porque alguien tiñó de misterio la cerradura.
Anahtarınız spor odasının kapısını açmıyor çünkü kilitine de gizem bulaşmış.
Estoy seguro que ellos lo creen, tú sabes... Haddie se tiñó el cabello de negro por mí también.
- Eminim Haddie'nin saçını boyamasının da benim yüzümden olduğunu düşünüyorlardır.
Haddie se tiñó el cabello de negro. Me refiero, ¿ No fue acaso tu culpa?
Haddie saçlarını siyaha boyamışsa neden senin suçun olsun ki?
Se tiñó el cabello de negro porque estaba enojada conmigo...
Bana kızdı diye saçlarını siyaha boyamış.
Se tiñó su maldito pelo.
O lanet saçını boyuyor.
Entonces, ¿ este tipo le tiñó el pelo a Angela?
Adam Angela'nın saçını mı boyadı?
¿ Tu hermana se tiñó el cabello hace poco?
Ablan yakın zamanda saçlarını boyadı mı?
Mostraba la intolerancia humana en Babilonia durante la vida de Cristo, teñida de sepia en la matanza de San Bartolomé, en la Edad Media donde la violencia se tiñó de azul y entre gánsteres modernos con coches lustrosos y trajes de rayas.
Babil'deki hoşgörüsüzlüğü ve İsa'nın hayatını sepya renklerde anlatıyordu. Ortaçağdaki St. Bartholomew katliamını mavi lekeli mor sahnelerle betimledi modern gangsterleri ise parlak arabalarla.
Se tiñó el pelo de marrón a rubio, pero aún...
Saçlarını boyayıp sarışınlıktan esmerliğe geçmiş.
¡ Se le acercó como trigueña, y como él no respondió se tiñó el pelo para que la mirara!
Ona esmer biri olarak yaklaştınız, karşılık alamayınca sizi fark etsin diye saç renginizi değiştirdiniz.
Se tiñó el pelo, seguía a Travis para poder seducirlo.
Saç rengini değiştirdin. Ve Travis'in peşine düştün... Böyle onu baştan çıkarttın.
Deberías tener cuidado. Bueno, le tiñó el cabello.
Dikkatli olsan iyi olur.
Le tiñó el cabello de rubio, le pintó los labios rojos, máscara en las pestañas.
Saçlarını sarıya boyamış, dudaklarına kırmızı ruj kirpiklerine rimel sürmüş.
Ella se tiñó el cabello, perdió peso, ¿ sabes?
Saçını boyamış, kilo vermiş.
- Se lo tiñó.
Saçını boyadı.
Ella tiñó su pelo. Solía ser una mujer de cabello rubio rojizo.
Saçlarını boyadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]