Translate.vc / Espanhol → Turco / Tren
Tren tradutor Turco
21,848 parallel translation
No sabes lo que sucedió en ese tren, Louise.
O trende ne olduğunu bilmiyorsun Louise.
Y por supuesto, tendrá que someterse a juicio por lo acaecido en ese tren a su ingeniero jefe.
Trende başmühendisinin başına gelen için yargılanması gerekecek tabii ki.
Cuando el tren se detuvo, el hombre enmascarado irrumpió en mi vagón.
Tren durduğunda maskeli bir adam vagonuma bindi.
Solo es un viaje en diligencia.
Bir tren yolculuğu, o kadar.
El tren de Truckee me lleva a San Francisco.
Truckee treni beni San Francisco'ya götürür.
Un tren hacia San Francisco parte hoy.
San Francisco'ya bugün bir tren kalkıyor.
¡ Pasajeros al tren!
Herkes binsin!
Asesinos y ladrones de trenes.
Katiller, tren soyguncuları.
Yo nunca pensé que vería el día en el que estaría tan ansioso de regresar en tren a Hell on Wheels.
Seyyar Cehennem'e dönmek için trene binmeye can atacağın günü göreceğimi hiç ummazdım.
Y todos se están subiendo al tren.
Herkes olaya bodoslama dalıyor.
Precisamente nos han dicho en el tren que habría cocaína.
Trende gelirken burada kokain olacak demişlerdi.
Así que por eso viniste en tren al sucio Birmingham.
Günah şehri Birmingham'a bu yüzden geldin demek.
Iremos a la estación de trenes y luego a comprar judías.
Önce tren istasyonuna gideceğiz, sonra fasulye alacağız.
Cuando me preguntaste cómo lo conocí, yo te dije que fue en un tren, pero no te lo conté todo.
Bana onunla nasıl tanıştığımı sorduğunda, trende olduğunu söylemiştim. Ama bu sana yeterli gelmemişti.
Espero que no se acerque mucho al tren.
Umarım trene çok yaklaşmaz.
No le tiene miedo al tren.
Trenden korkmuyor.
El tren ha parado...
Neler oluyor? - Tren durdu.
He visto un ciervo corriendo junto al tren...
Trenin peşi sıra koşan bir geyik gördüm.
Por favor, vuelvan a sus sitios y no tapen el pasillo que el tren se va a poner en marcha enseguida.
Lütfen koltuklarınıza dönün ve koridoru kapamayın. Tren şimdi hareket edecek.
Por favor, sube al tren. Vamos...
Haydi trene binelim.
Pero lo tenía planeado antes de subirse al tren, nadie se suicida porque una chica, aunque sea tan guapa como tú, no quiera hablar contigo.
Ama bunu trene binmeden önce planlamış olmalı. Hiç kimse senin kadar güzeli bile olsa,... bir kız kendisiyle konuşmadı diye intihar etmez.
No se me va de la cabeza la noche del tren...
Trendeki o geceyi düşünmeden edemiyorum.
Cuando nos mudamos a Madrid y caí en aquella depresión, no te dije nada, pero me asfixiaba un tremendo sentimiento de culpa por la muerte de tu padre y la del hombre del tren.
Madrid'e taşındığımızda, depresyondayken sen hiçbir şey söylemedin. Ama muazzam bir suçluluk duygusu beni boğuyordu. Babanın ve trendeki adamın ölümü yüzünden.
¡ Despliega el tren de aterrizaje!
Iniş takımı dağıtın.
Fue a mear a las vías del tren que pasan por detrás de la fábrica.
Fabrikanın arkasından geçen tren raylarına işemeye gitmiş.
El tren vino.
Tren gelmiş.
Así que será mejor que coja el primer tren.
Sabah trenini yakalasan iyi edersin.
Yo mismo, mi esposa y mi sobrina hemos viajado en tren, luego en carruaje y a pie a través de Ai-Todor en Crimea.
Ben, karım ve yeğenim önce trenle, sonra arabayla ve sonra da yürüyerek Kırım'daki Villa Ai-Todor'dan geldik.
Tomará el tren de Nápoles a París y luego el tren que enlaza con el barco a Londres.
Napoli-Paris trenine binecek. Oradan da gemi treniyle Londra'ya gelecek.
¿ Y cómo lo subirá todo a bordo de un tren en Londres?
O kadar silahı Londra trenine nasıl yükleyeceksin?
Tendrá que detener el tren dos veces.
Treni iki kere durdurman gerekecek.
Y luego podrás dejarnos en la estación de tren.
Sonrasında bizi tren istasyonuna bırakabilirsin.
- ¿ Y cómo va a mover el tren? Tenemos dos maquinistas a los que se les ha asignado conducir el tren de mercancías de medianoche a Londres.
Londra'ya gidecek gece yarısı yük trenine tahsis edilmiş iki tane makinist adamımız var.
¿ Y cuánto tardará en llegar a Londres?
- Londra'ya gitmesi ne kadar sürer? - Tren Londra'ya kadar gitmeyecek.
El tren no llegará a Londres. Todas las mercancías serán descargadas en un depósito de carbón en St. Albans y cargado en camiones de la Shelby Company.
Bütün yük, St.Albans'daki kömür deposunda boşaltılacak ve Shelby Şirketi'nin kamyonlarına yüklenecek.
Porque mi familia serán los únicos sacrificados... si deciden volar el tren.
Çünkü o treni havaya uçurmaya karar verirseniz kurban edilecek olanlar benim ailem.
Nos ha ocultado que ha intentado impedir que los soviéticos volaran el tren.
Sovyetler, treni patlatmasın diye bizim arkamızdan iş çevirdin.
Ya que los bolcheviques no van a volar el tren, usted mismo volará el tren.
Treni Bolşevikler patlatmayacağı için sen havaya uçuracaksın.
Vamos a volar el tren y va a morir gente.
Treni patlatacağız ve ölenler olacak.
Iba a coger el tren anoche, pero de repente... me di cuenta que no estaba preparado para formar parte de tu mundo.
Dün gece trene binecektim ama sonra senin dünyana girmeye hazır olmadığımı fark ettim.
El tren hacia el muelle parte en una hora... entonces cogeremos el barco a Nueva York y todo esto quedará en el pasado.
Limana giden tren bir saate kalkıyor. Sonra New York gemisine bineceğiz ve her şeyi ardımızda bırakacağız.
Le diré al embajador soviético que ya no es necesario volar el tren.
Sovyet Elçisi'ne, treni patlatmamıza gerek kalmadığını söyleyeceğim.
y representaba una explosión de tren a principios de siglo.
Yüzyıl başlangıcındaki demiryolu patlamasını anlatıyordu.
La pintura que robó... representaba una explosión de tren, ¿ no?
Çaldığı tablo demiryolu patlamasını anlatıyordu değil mi?
Y la estación de ferrocarril está en la calle del mercado.
Market Sokağı'nda, tren istasyonu var.
Atención, por favor evacuen la estación de tren de forma ordenada.
Dikkat, dikkat. Lütfen istasyonu boşaltın.
En la estación, usé una palanca para abrir la taquilla.
Tren garında dolabı açmak için levye kullandım.
El robo en el museo de arte, la bomba en la estación de tren, la pista anónima de Asuntos Internos, el asesinato de Pinkney... todo es parte de un plan elaborado.
Sanat müzesindeki hırsızlık, tren istasyonundaki bomba olayı içişlerinden gelen ipucu, Pinkney'in cinayeti. Özenle hazırlanmış bir komplonun parçası hepsi.
Así que la persona que mató a Pinkney y te incriminó es la misma persona que asaltó el museo de arte y puso la bomba en la estación de tren.
Yani Pinkney'i öldürüp sana komplo kuran adamla sanat müzesine saldırıp tren istasyonuna bomba yerleştiren adam aynı.
Me viaje hasta aquí desde la estación de tren... Te juro que oí al conductor del taxi murmurar para sí : "Esta noche morirás".
Tren istasyonundan buraya gelene kadar sana yemin ediyorum taksicinin sessizce "Bu gece öleceksin" dediğini duydum.
Que puede coger el tren.
Trenle dönsün.