English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Umit

Umit tradutor Turco

412 parallel translation
John estaba ahí, y Jim también, Y Georgie se convirtió en sargento. Pero el ejército no preguntaba quién eras.
John oradaydı ve Jim'de öyle ve Georgie çavuş oldu kısa sürede ordu kim olduğuna bakmıyordu bile ve bizi sınıra sürdü, kuzeye askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
Los soldados vivían sobre los cañones. Desde El Cabo a Cooch Behar. Aunque lloviera, y nos encontráramos con otras razas, ya fueran marrones o blancos, seguramente con ella hacían su steak tartar.
... firar etmeyin lütfen askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
John se mató, y Jimmy murió. Y Georgie está desaparecido. Pero la sangre sigue siendo roja, y hay más reemplazos en el ejército.
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
Es inútil.
Ümit yok.
- ¿ Cómo está? - No creo que sobreviva.
- Ümit yokDurumu nasıl?
CABO DE BUENA ESPERANZA
ÜMİT BURNU
Espero ser lo bastante indulgente para aguantar.
Ümit ediyorum ki sana yeterince anlayış gösterdim
¿ Espera, dice?
Ümit mi dediniz?
MAS FUERTE QUE EL ORGULLO
"Gurur ve Önyargı" Çeviri : Ümit Uzun
- ¿ Esperanzas?
- Ümit mi?
No tengo esperanza en el futuro.
Ümit edecek hiçbir şey yok.
¿ Hay esperanza?
Ümit var mı?
Has estado genial.
Ümit verdin.
Aguardo que no lo llame nunca.
Ümit ediyorum ki sen aramazsın.
¿ Puedo tener esperanzas?
Ümit etmeye cesaret edeyim mi?
Espero que haya aprendido una lección de sus experiencias, esta noche
Ümit ederim ki bu geceki hadiselerden ders almışsınızdır.
Es muy sencillo, basta con no tener esperanzas.
Basit. Ümit etmekten kaçınmalıyım.
No me diga que empieza a esperar...
Ümit etmeye başladığınızi söylemeyin bana.
Como se caiga, se hace papilla.
Ümit edelim de boynunu kırsın.
Dicen que tendrás más gloria y poder de los que esperas, Atila.
Ümit ettiğinden daha çok zafer kazanıp çok daha güçlenecekmişsin Atilla.
Espero.
Ümit ediyorum.
- Sabe que es inútil.
- Ümit yok, biliyorsunuz.
Si estos datos son correctos, y mis cálculos no me fallan, ahora está en aguas de Buena Esperanza, y ante ella se abre el océano Índico.
Eğer bu bilgiler doğruysa ve hesaplarımda da yanılmıyorsam... Ümit Burnu boyunca yol alarak onu Hint Okyanusu'nda karşımızda bulabiliriz.
En el cabo de Buena Esperanza.
Ümit Burnu açıklarında.
La ballena blanca, el mes pasado, en el cabo de Buena Esperanza.
Beyaz balina Ümit Burnu'ndaymış, geçen ay.
Es demasiado horrible pensar que hay esperanza.
Ümit etmek daha da korkunç hale getiriyor bu bekleme sürecini.
Ojalá los que lo crucen en años venideros sepan cómo se construyó y quién lo hizo.
Ümit ediyorum ki, ileri yıllarda bu köprüden geçenler buranın nasıl ve kimler tarafından yapıldığını hatırlayacaklardır.
- Esta prueba quizá nos diga la razón.
- Bu test bize sebebini açıklayabilir. - Ümit ederim öyle olur.
Eso espero.
Ümit ederim.
Es desesperante.
Ümit verici değil.
La esperanza y el amor recuperaban su lugar.
Ümit ve sevgi eski yerlerini almıştı.
Ya te gustaría.
Ümit ediyorsun.
No se que esperabas de mi.
Ümit ettiğin şeyi veremedim.
- Sí, es alentador, ¿ no?
- Ümit verici, değil mi?
Esperemos que no llueva mañana.
Ümit edelim de yarın yağmur yağmasın.
- ¿ Hay alguna esperanza?
- Ümit var mı,?
Se ha vuelto aún más atractiva recientemente.
Ümit ederim kocanızın sıhhati yerindedir, madam.
¿ En serio?
Ümit yok.
Para ser un hombre sin palabra, hago muchas promesas.
Ümit vaat etmeyen bir adam için çok şey vaat ediyorum.
Ya saben que está ahí. no recuerden exactamente dónde estamos.
Orada olduğunu zaten biliyorlar. Ümit ediyorum buradaki yüzlerce ada ve binlerce kayalık içinde tam olarak nerede olduğumuzu hatırlayamazlar.
Si sigue manteniendo esta ruta y mis cálculos son exactos, no llegaremos a El Alamein, sino al Cabo de Buena Esperanza.
Onbaşı, şu an notlarımı kontrol ettiğimde anladım ki Biz El Alamein'e doğru gitmiyoruz... Biz Ümit burnuna doğru gidiyoruz..
He dicho Buena Esperanza para no molestarle.
- Ümit Burnundan bahsederken,
La ruta larga, pasando por el Cabo de Buena Esperanza... por debajo de Àfrica.
"Afrika'nın en alt ucundaki..." "... Ümit Burnu'nu dolaşan uzun bir yol. "
- Rumbo hacia el Cabo de Buena Esperanza.
- Yönümüzü Ümit Burnu'na çevirin. - Emredersiniz, efendim.
Esperanza, esperanza...
Ümit. Ümit etmek, aynen öyle.
" Sí, Starbuck,... y la perseguiré más allá del Cabo de Buena Esperanza,... más allá del Cabo de Hornos,... más allá del gran Maelstrom de Noruega,... más allá del fuego del infierno, antes de darme por vencido.
"Evet, Starbuck Ümit Burnu'nun ötesinde Ümit Burnu'nun uzaklarında Norveç'in büyük girdaplarının ötesinde Cehennem ateşinin ötesinde hiç vazgeçmeden peşinden gideceğim."
Bueno, yo esperaba que quizás, que tú simplemente habrías, que...
Ümit ediyordum ki belki...
CENTRO JUVENIL CABO DE BUENA ESPERANZA
ÜMİT BURNU GENÇLERİ ISLAH MERKEZİ
Centro de Recuperación Juvenil Cabo de Buena Esperanza, Milchester ".
Ümit Burnu, Gençleri Islah Vakfı, Milchester
En medio del pasillo... la esperanza.
Koridorun ortasında. Ümit.
Espero no haberle asustado.
Ümit ederim sizi korkutmadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]