Translate.vc / Espanhol → Turco / Vacio
Vacio tradutor Turco
455 parallel translation
Por el patio vacio, vuelan moscas y luciérnagas
# Boş avluda # # Ateş böcekleri uçuyor #
Sí su estómago esta de veras tan vacio, la compartiré con usted.
Karnın sırtına yapışmışsa seninle paylaşacağım.
- Pero mi libro de gramática está vacio.
- Ancak dilbilgisi kitabım boş.
Tiene un enorme pabellon de esqui vacio.
Burada güzel, büyük boş bir kayak kompleksiniz var.
Parece vacio.
Boş görünüyorlar.
Algunos piensa que Dios ha muerto, o que simplemente no existe, vacio el cielo, e inaccesible la eternidad.
Bazıları Tanrının öldüğünü veya var olmadığını gökyüzünün bomboş olduğunu ve ölümsüzlüğün ulaşılamaz olduğunu düşünür.
Tuve mi parte de grandes swings y subi vacio..
Benim kavisli vuruşlarım vardı ve boşa geldi.
No tiene ese vacio que muchos de ellos tienen.
Bir çoğunda olan boş bakışlar onda yoktu.
Reza mucho y nunca tendras el estomago vacio nunca mas.
Yeteri kadar dua edersen karnın kendisini aç hissetmez.
Navega muy erguido. Eso es que va vacio.
Bos görünüyor.
La grande es un como un establecimiento, vacio.
Büyük olanı kocaman... #... fabrika yeri gibi, üzeri boş.
En cierta forma los combates eran bastante peculiares porque aunque siempre había muchos aviones de repente cuando estabas luchando con un hombre concreto el cielo se quedaba vacio.
Savaş oldukça sıradışıydı çünkü havada çok sayıda uçak olmasına karşın, bir uçakla boğuşurken havada aniden bir başınıza kalabiliyordunuz.
Pero para eso deber alcanzar tu vacio, y no ser un simple sicario.
Hiçlik, öldürmeye engeldir.
Vaya atras al ultimo vagon. Va siempre vacio.
Son vagon halen boş
En un banco, cerca de ti, un viejo momificado inmóvil, con los pies juntos y el mentón apoyado sobre el bastón que sostiene con ambas manos, mira fijamente al vacio, durante horas.
Yakınındaki bankta oturan yaşlı bir adam saatlerce boşluğa bakıyor ; mumya gibi hareketsiz, topuklarını birbirine dayamış çenesini iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu bastonunu üzerine yaslamış boşluğa dalıp gitmiş saatler önce.
Ya no será más algo vacio el terrible sentimiento que no importa lo que la gente haga se convertirán en polvo.
Artık bu boşluk olmayacak. İnsanların ne yapacağı, korkunç bir duygu. hepsi sonunda yok olacak.
Y aun tengo el estomago vacio Mole, me muero de hambre
Ve midem bomboş benim. Mole, açlıktan ölüyorum.
¡ El armario esta vacio, Muffy! No han hecho bien en despertarnos teniendo nuestros estómagos vacios
Kendi mide gurultunla uyanmak... hiç de adil değil.
Exprésese libremente, el edificio está casi vacio.
Kendini özgürce ifade et, bina nerdeyse boş.
¡ Sólo en un edificio vacio!
Boş bir binada yalnız!
Entonces, esta vacio.
O zaman boş.
Pronto estará vacio.
Kısa süre sonra biter.
Jennifer, me siento vacio por dentro.
Jennifer. İçimde bir boşluk hissediyorum.
... vacio.
Boşluk...
Vacio!
Bostu ha!
Le temo al vacio.
Boşluktan korkuyorum.
Oh, odio el vacio.
Of, boşluktan nefret ediyorum.
Este apartamento está vacio.
Bu daire boş.
Estoy vacio.
Baştan ayağa açım.
Siempre espero oír su voz y cuando no está, noto como un vacio.
Onunla konuşmayı umuyordum ama burada değil. Kulaklarım boş gibi.
Y ahora wacko esta vacio, esta cargando nuestra computadora wacko, y que es un sistema wacko.
Şimdi onların çıldırmış bilgisayarı bizim çılgın bilgisayarı suçluyor, sistemin çılgınlığı.
Se sentirá menos vacio por dentro.
İçinizdeki boşluğu daha az hissedersiniz.
- Correcto, Profesor. Toda materia está compuesta por densidad y espacio vacio.. Si podemos reducir el espacio en un objeto, podemos encoger el objeto.
Pekala, doğru, Profesör Frederickson, bütün olay şu... sadece yogunluktan değil boşluktan da yapılmış ve eğer belirli bir nesnedeki boş hazne miktarını... orantılı olarak azaltabilirsek, o suretle nesneyi küçültebiliriz.
- ¿ Por que esta tan vacio?
- Neden bu kadar boş?
Tu padre vacio tu cuenta bancaria para pagar los daños a la tienda.
Baban mağazasındaki zararların karşılanması için banka hesabını boşalttı.
- Tengo el estómago vacio.
Biraz acıktım.
Del vacio, el hueco que es mi vida, Ahora puedo ver la luz!
Hayatım olan boşluk ve hiçliğin içinde nihayet ışığı görebiliyorum.
Viejo, vacio.
Bilirsin, "Daima Boş".
Su alma le ha puesto frente a la luz y ahora va a experimentarla en su realidad en donde todas las cosas son como el cielo despejado y el desnudo y nitido intelecto es como un vacio transparente sin circunferencia ni centro.
Ruhun seni saf parlaklıkla yüz yüze getirdi ve onu gerçekliğinde yaşayacaksın. Her şeyin hükümsüz, açık bir gökyüzü ; ... çıplak ve lekesiz aklın, sınırları olmayan şeffaf bir boşluğa dönüştüğü yerdesin.
- Estoy vacio, Milhouse.
- Çok sıkılıyorum., Milhouse.
- ¿ Con el estomago vacio? Hay que hallarla.
Nasıl buluruz onu?
Todo envuelto por una estrecha capa de aire, que protege la superficie de una dañina radiación... y del frío vacio del espacio.
Her yanı, dış yüzeyini zararlı radyasyondan ve soğuk uzay boşluğundan koruyan ince bir hava katmanıyla çevrilmiştir.
Al mirar mas alla de esa estrecha línea azul... y ver el vacio espacio.
Şu ince mavi çizginin ötesindeki her şey uzay boşluğu.
Eres la típica "el vaso medio vacio" clase de persona, sabías?
Sen gerçekten "bardağın yarısı dolu" diye düşünenlerdensin değil mi?
Aquí no hay ni Dios, esta vacio este pueblo.
Tek bir kişi bile yok! Bu kasabada kimse yok.
Está vacio.
Bu boş.
Ahora está vacio pero pronto estará lleno de hombres de negocios japoneses ebrios.
Şimdilik boş ama yakında tamamı sarhoş Japon iş adamlarıyla dolu olacak.
¿ Quieres ese gesto vacio de una vez al año?
Senede bir kez gereksiz ve boş bir jest ister misin?
- No esta totalmente vacio.
- Tamamen de boş değil
Tú no nos salvaste, el túnel nos echó al vacio
Şoförlüğün değildi. Şu tünel bizi dışarı attı.
Vacio?
Hiçbirşey yok mu?