Translate.vc / Espanhol → Turco / Vacío
Vacío tradutor Turco
8,453 parallel translation
Una vez que llenemos el espacio vacío en la cima.
- En üstteki boşluğu biz doldurur doldurmaz.
- El maletero estaba vacío.
- Hayır, bagajda kimse yoktu.
Demasiado grande para moverla y demasiado caro desarmarla... El lugar está vacío.
Taşınmayacak kadar büyük, sökmesi de çok pahalı.
un vacío que puedo sentir que infecta todos mis pensamientos.
Bir boşluk seziyorum. Tüm düşüncelerimi etkiliyor.
Un apartamento vacío y un joven desesperado... que necesita un lugar donde ocultarse.
Boş bir daire ve saklanma yerine ihtiyacı olan çaresiz genç bir adam.
¡ Vacío!
Temiz!
Mi reino por un banco vacío donde poder devorar mi hamburguesa con queso.
Benim için krallık boş bir tezgah gibidir. Hamburgerimi nerede yiyebilirim?
Yo siento el vacío de los mensajes con que me bombardean diciéndome que consuma.
Boş sözlerin bombardımanına uğradığımı hissediyorum, bana tüketmemi söylüyorlar.
Creo que me lo voy a quedar vacío y ver si puedo usarlo.
Daireni ne yapmaya karar verdin? Boş bırakıp, kullanabilir miyim diye bakacağım.
Parece que está medio vacío.
Yarısı boş duruyor.
Mira, hay una piso vacío en nuestro edificio y tengo que darle una capa nueva antes de alquilarlo.
Her neyse, binada boş bir daire var ve kiralamadan önce güzelce el atmak istiyorum.
¿ Sabes ese piso que ha quedado vacío?
Boşalan daireyi biliyor musun?
Sólo hay que reemplazar las líneas de vacío a la válvula moduladora. Ella debe ser bueno para ir.
Vakum hattını modülatör valfı ile değiştirirsen durumu düzelir.
Como siempre, has sido muy generosa, pero prefiero morir a ir a vivir en un mundo vacío contigo.
Her zamanki gibi çok cömertsin. Ama seninle boş bir dünyada yaşamaya devam etmektense ölmeyi tercih ederim.
El vacío, la desolación espiritual... la pérdida de sentido y propósito.
AMERİKA ODAĞINI KAYBETTİ İçinde olduğumuz boşluk, ruhlarımızdaki soğukluk, anlamsızlık, amaçsızlık.
De vacío.
Boşluk.
Estaríamos todos yaciendo muertos en un invernadero vacío.
Bomboş bir serada geberip giderdik.
Me sentí vacío.
Kendimi boşaltılmış hissettim.
Antes de conocerle iba directo hacia el vacío.
Ondan önce bir gelecek planım yoktu.
- No, es un agujero vacío.
- Sadece çukur, bomboş.
Mira a estos dos idiotas a punto de saltar al vacío.
Şu iki salağa bak, kendilerini fena kaptırmışlar.
Por lo general, está vacío por la noche.
Geceleri genellikle çalışanlar olmaz.
Por lo general, está vacío en la noche.
Geceleri genellikle çalışanlar olmaz.
La parte más grande del átomo es espacio vacío.
Atomun büyük bölümü boş alandır.
Tres días antes del juicio, alguien en Infinince usó dinero del fondo para sobornos de la empresa para alquilar un departamento vacío enfrente del palacio de justicia.
Duruşmadan 3 gün önce Infinince'tan birisi kurumsal rüşvet fonundan para kullanarak mahkeme binasının karşısından bir daire kiralamış.
Porque aún podemos usarlo para construir un granero, uno que se lleve a él y a los problemas de vuelta al Vacío, para siempre.
Onu hâlâ bir ahır inşa etmek için kullanabiliriz. Onu ve sorunları sonsuza dek boşluğa gönderecek bir ahır. - Nasıl?
Quieres usarme para castigar a los que te desterraron al Vacío, y... puedo hacerlo.
Beni, seni boşluğa gönderenleri cezalandırmak için kullanmak istiyorsun. Ben bunu yapabilirim.
Lo siento desde el momento en que creaste esa puerta al Vacío.
Boşlukta o açıklığı oluşturduğundan beri hissediyorum.
El Vacío ha probado tu mundo, ahora, y lo quiere.
Boşluk dünyanızın kokusunu aldı ve içeri girmek istiyor. - Dünyamızın mı?
Si el Vacío me cambió, quizás esta es la forma de mostrarte quién fui una vez.
Boşluk beni değiştirmişse belki de sana eskiden nasıl biri olduğumu göstermemin yolu budur.
Vince dijo que si entraba al granero con mi padre podría activar el éter en él para detener al Vacío y el ciclo de 27 años.
Vince, babamla birlikte ahıra girersem onun içindeki aether'ı aktifleştirip boşluğu ve 27 yıllık döngüyü durdurabileceğimi söyledi.
Me dijeron que iba a estar vacío.
Bana boş olacak demişlerdi.
Tu cacharro aún está vacío.
Tepsi hâlâ boş.
Un Táser, descargado, y un espray de pimienta... también vacío.
Bir stun gun, harcanan, hiçbir ücret sol, Ve biber spreyi Ayrıca boş.
Está vacío.
Bu boş.
Está en un cuarto vacío en terapia física.
- Boş bir fizik tedavi odasında.
Necesitamos : un gimnasio, 100 estudiantes, 1 custodio trajes de animadora con el símbolo de Anarquía acceso a un centro comercial vacío, montones de joyas falsas
- OKUL SPOR SALONU YÜZ TANE ÖĞRENCİ BİR MÜDÜR GÖĞSÜNDE ANARŞİ LOGOSU OLAN PONPON KIZ KÖSTÜMÜ
El auto está vacío.
Araba boş.
Tenía un edificio ya vacío, y entonces los okupas empezaron a meterse.
Boşalttığım bir bina vardı ama beleşçiler yerleşmeye başladı.
Vacío.
Bir boşluk hissediyorum.
Entonces quizá encuentres a otra persona que... llene ese vacío.
Ve belki o boşluğu dolduracak başka bir şey bulacaksın.
¡ Sí! ¡ Está vacío! ¡ Está vacío!
Gösterge boşta!
Un portal increíblemente vacío.
- Ne muhteşem boş bir koridor.
Sí, es decir, veo un montón de espacio vacío para un hombre que vive solo.
Benim tek gördüğüm, bir adamın tek başına yaşaması için fazla büyük bir ev.
Este autobús está oficialmente vacío.
Bu otobüs resmi olarak boş.
No. Esto está vacío.
- Yok, ev temiz.
Bendice este gélido y solitario desierto, este vacío que amenaza con helar nuestros corazones.
Bu buz gibi, ıssız çöle şükrediyoruz. Buradaki yalnızlık kalbimizi de dondurmak üzere.
Y estaba segura de que estaría vacío, pero cuando llegué, encontré a otra persona.
Orada kimsenin olmayacağından emindim ama oraya vardığımda, bir başkasını buldum.
Es solo un agujero, vacío.
Sadece çukur, bomboş.
Malos sueños, estómago vacío.
KÖTÜ RÜYALAR, BOŞ MİDE
Su armario está vacío.
Dolabı boş.