English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Vivía

Vivía tradutor Turco

6,561 parallel translation
Sí, pero tal y como vivía no estaba recibiendo los royalties. A menos que ese cheque de BoarHog Records...
Evet, ama yaşadığı yerden telif almıyordu.
Vivía conmigo y con mi hijo Tim.
O benimle ve oğlum Tim'le birlikte yaşıyordu.
Vivía perdido, aunque no perceptivamente.... él fue a una fiesta con su novia.... y otra chica, alrededor de unos 4 pies de alto.... caminó hacia él y lo golpeo en el rostro.... lo noqueo....
Başıboş, sağlam ve pek kavrayışlı bir değil. Kız arkadaşıyla bir partiye gidiyor. Başka bir kız, yaklaşık 120 cm boyunda, buna doğru geliyor ve suratına bir yumruk atıyor ve yere seriyor.
Bien, como te dije vivía al fondo del pasillo.
Dediğim gibi koridorun sonunda otururdu.
Vivía allí.
- Orada yaşıyordum.
Era la pareja que vivía en nuestro apartamento antes que nosotros.
Şu anda oturduğumuz dairede bizden önce oturan kişiler.
Vivía en un lugar impío.
Şeytani bir yerde yaşıyordu.
El conocio a un paisajista mientras vivía en Le Havre, y este artista en realidad...
Le Havre'de yaşarken bir peyzaj sanatçısı ile tanıştı ve bu sanatçı...
- ¿ Mandy vivía en este edificio?
- Mandy bu binada mı yaşıyormuş?
Si quieres hablar de arrepentimientos... un día cuando vivía en el Bronx, averigüé que tenía otro.
Pişmanlık diyorsun... Bronx'ta oturduğum zaman bir çocuğum daha olduğunu öğrendim.
De todos modos, estoy segura de que quieren que atrapemos a quienquiera que haya matado al tipo que vivía aquí, ¿ cierto?
Her neyse, eminim onlar da bizim, burada ölen adamın katilini yakalamamızı isterler, değil mi?
Yo vivía en esta casa cuando era una niñita.
Ben küçük bir kızken bu evde yaşıyordum.
Summers vivía en 9 Erlandson Avenue.
- Summers, Erlandson Bulvarı no 9'da oturuyordu.
Vivía solo. Su familia está en Nueva Zelanda.
Oh, yalnız yaşıyormuş, ailesi Yeni Zelanda'da.
¿ Se acuerda cuando usted vivía aquí?
Burada yaşadığınızı hatırlıyor musunuz?
Pero había un cachorro que vivía a duras penas, y era Chelsea.
Ama hâlâ hayatta olan bir yavru vardı. Chelsea.
Caminaba, imaginaba que vivía allí. Que esa era mi vida.
Yürümek, ben o yaşamış iddia böyle odalar, hayatım oldu.
Creía que no sabías dónde vivía.
Evimi bildiğini fark etmemiştim.
Como sea, estoy segura que quieren que atrapemos a quien haya matado al hombre que vivía aquí, ¿ cierto?
Her neyse, eminim onlar da bizim, burada ölen adamın katilini yakalamamızı isterler, değil mi?
Me dijo que mi familia no solo vivía en Beacon Hills.
Bana ailemin Beacon Hills'te sadece yaşamak için bulunmadığını söyledi.
Era un tipo asqueroso que vivía en su camioneta.
- Aracında yaşayan iğrenç biriymiş.
Cuando he dicho... que vivía en su camioneta... no era una hipérbole.
Aracında yaşadığını söylediğimde abartı değildi.
Así que vivía aquí, ¿ y aún así no tienes la grabadora?
Burada kaldı ve kayıt cihazı hâlâ yok, öyle mi?
Además vivía en un patio de embargo.
Ayrıca adam iş yerinde kalıyormuş. Ne diyorsun?
Sari identificó dónde vivía.
Sari, oturduğu yeri gösterdi.
Yo estuve prometida a un tío que vivía en las cloacas, ¿ sabes?
Eskiden, kanalizasyonda yaşayan biriyle nişanlıydım.
Faraday continuaba cambiando el mundo y la forma en que la gente vivía, y entonces, de repente, una enfermedad atacó su mente incomparable.
Faraday, dünyayı ve insanların yaşamlarını değiştirmeye devam ediyordu fakat sonra bu emsalsiz deha, ansızın bir hastalığa yakalanır.
Una vez que me di cuenta de lo que era, pero mientras sucedía pensé que vivía en una pesadilla.
Ne olduğunu fark edince gittiler. Ama fark edene kadar kâbus içinde yaşıyor gibiydim.
Vivía en el mismo vecindario que los Bennett.
Bennett'lerle aynı yerde yaşıyordu.
Miré la dirección, y vi que ella vivía en frente del cementerio.
Adresine baktım, mezarlığın karşısında oturduğunu gördüm.
Pero pude decir al momento que eras un hombre como los de antes, que vivía según un código.
Ama direk olarak senin eskiden olduğu gibi prensipleri ile yaşayan bir erkek olduğunu söyleyebilirdim.
Oí que tenía una familia que vivía aparte desde su divorció hace más de una década.
On yıl önce boşandığından beri ailesinden ayrı yaşadığını duymuştum.
Allí es donde vivía tu papá cuando lo conocí.
Babanla ilk tanıştığımda burada oturuyordu.
Es donde vivía el anterior Director de Sede, así que imagino que sí. Gracias.
Burası eski istasyon şefinin yaşadığı daireydi.
Sabes, fue interesante porque él vivía en el metro.
İşin ilginç yanı adam metroda yaşıyordu.
Dices que vivía cerca. ¿ Qué hacía aquí?
Bu civarda yaşadığını söyledin. Burada ne işi varmış? Bilmiyorum.
Él la dijo que vivía en Arizona.
Arizona'da yaşadığını söylemiş.
Además, solía haber una huésped que vivía allí... y dejó un tocador.
Ayrıca önceki kız tuvalet masası bırakmıştı.
Vivía con un viudo que le gusto.
Benim gibi dul biriyle birlikte yaşıyordum.
que vivía en la granja de al lado... y allí había un molino demasiado oxidado.
Ben çocukken, çiftlik yolunun dışında oturan bir arkadaşım ve bir de şu harabeye dönmüş değirmen vardı.
Yo vivía en sus genitales.
O organda eskiden yaşıyordum ben.
- Yo vivía aquí en 1965?
- 1965'de de burada mı yaşıyordun? - - Evet.
Cuando era un niño, un sacerdote vivía con nosotros en secreto.
Ben küçük bir çocukken, bir papaz gizli olarak bizimle yaşardı.
No quiero molestar a 1,3 billones de personas, pero tus víctimas deben haber visto el Unicornio Negro, y alguien quería asegurarse de que no vivía para contarlo.
1.3 milyar insanı kızdırmak istemem ama kurbanlarınız uyduyu görmüş olmalı ve birileri bundan kimseye söz etmemelerini sağlamış.
que vivía con su noble hermano en un colorido reino donde se celebraba la música y el arte.
Müzik ve sanatın eksik olmadığı rengârenk bir krallıkta asil ağabeyiyle beraber yaşayıp giderlermiş.
El rey no esperaba tener un hijo, pero vivía en una tierra encantada donde todas las cosas eran posibles.
Bir gün çocuğu olabileceği gelmemiş hiç kralın aklına. Ancak her şeyin mümkün olduğu büyülü bir diyarda yaşarmış.
Cuando vivía con Los Medias Lunas en el pantano finalmente entendí la... la pureza de ser una loba, la nobleza.
Bataklık'ta Hilal'lerle yaşadığım zamanlar sonunda kurt olmanın saflığını ve asaletini anlamıştım.
A Youpi no le importaba si Shoot vivía o moría.
Shoot'un ölüp ölmemesi Youpi'nin umrunda değildi.
También vivía allí.
Yaşadığı yer de orasıydı.
Allí vivía y entrenaba, así que quizás alguien sepa adónde fue anoche.
Orası hem çalışıp hem yaşadığı yer belki de oradan birisi dün gece neden dışarıya çıktığını biliyordur.
Vivía con su hermano.
Kardeşiyle birlikte yaşıyordu, ama kardeşi komünist değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]