Translate.vc / Espanhol → Turco / Yugo
Yugo tradutor Turco
284 parallel translation
El yugo de su legión de hierro hacía temblar al mundo.
ÇeIik orduIari ayak bastigi dünyayi saIIiyor.
contra el yugo del capitalismo Los países oprimidos romperán gradualmente
Ezilen ülkeler... yavaş yavaş kapitalist dünyayı terkediyor
- Por 300 años hemos estado bajo el yugo de Rusia...
- Üçyüz yıl boyunca biz..
" Allí donde todo ha de ser yugo y jamás placer
" İnsanın çok çalışıp su bulamadığı orada
Ha olvidado poner ahí que le zurré con un yugo.
Öküz koşumuyla vurduğumu söylemeyi unutmuş.
el golpe del látigo, la fuerza del yugo y el corte de la espada.
Can yakan bir kırbaç, durduran bir boyunduruk ve öldüren bir kılıç.
Rompiste las ataduras de nuestro yugo y nos libraste de nuestros enemigos, para que vivamos seguros y nadie nos intimide, y por todo ello, por tu divina generosidad, te damos gracias, Señor.
Boyunduruklarımızın bağlarını koparttın ve bizi düşmanlarımızın elinden kurtardın, böylece burada huzur içinde yaşayabilelim, ve hiçbirimiz korkmayalım diye, ve bunun için kutsal rahmeti bol, Ulu Tanrım sana şükrediyoruz. Amin.
Creo que nuestra tierra sucumbe bajo el yugo. Llora, sangra... y cada nuevo día otra brecha se abre.
Memleketimiz boyunduruk altında ezilip kan ağlıyor, her gün yara üstüne yara alıyor, biliyorum.
- De vuelta al yugo, ¿ eh?
Sıkıcı işine geri dönüyorsun, ha?
He oído a los más respetables de Roma... salvo al inmortal César... hablar de Bruto, y al quejarse del yugo de este tiempo... quisieran que el noble Bruto pudiera ver.
Ben Roma'da, ölümsüz Sezar'dan başka en ileri gelenlerden çoğunun Brutus lafını ettiğini duydum. Boyunduruk altında geçirdikleri bu kötü günlerden yakınarak soylu Brutus gözlerini açsa, dediler bana.
Quitará el yugo de los oprimidos, solucionará todas las injusticias... traerá un día del juicio para todos los gobernantes malvados del mundo.
Ezilenleri boyunduruktan kurtaracak, tüm yanlışları düzeltecek. Dünyanın günahkar efendileri ahiret gününde hesap verecek.
Y que nuestra intención es librarlos del yugo de la opresión.
Omuzlarındaki boyunduruk eziyetini kaldırmaya niyetlendiğimizi.
Raquel, ayúdame con este yugo.
Rachel boyunduruğu takmama yardım et.
Aquel jinete era un mercenario germano... Llegó aquí por orden de los principes germanos... para mantener a los americanos bajo el yugo inglés.
- Süvari, buraya Alman prensler tarafından Amerikalıları İngiliz boyunduruğu altında tutmak için yollanan kuzeyli bir paralı askerdi.
Vigila el yugo.
Boyunduruğu bul.
Vivíamos bajo el yugo británico.
Hayatlarımız İngilizlerin boyunduruğunda geçti.
"Liberó a las mujeres de Tejas del yugo de lavar la ropa".
"Texas kadınlarını çamaşır günü esaretinden kurtardı" yazılması olduğunu söyler.
Carguen con mi yugo... y aprender de mí que soy humilde de corazón... y vuestras almas encontraran reposo.
Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin. Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm.
Porque mi yugo es suave y la carga ligera.
Boyunduruğum kolay taşınır, yüküm de hafiftir.
Tomad mi yugo y aprended de mí porque soy humilde y de corazón bajo y hallareis descanso para vuestras almas porque con mi yugo es fácil y mi carga es liviana.
Boyunduruğumu yüklenin ve benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece ruhunuz rahata kavuşur.
La nación, cansada de la guerra, luchaba bajo el yugo de los ejércitos germanos.
Ve Almanlara esir, savaş yorgunu İtalyan ulusu, savaşı sürdürdü.
¿ Así que hoy te vas a poner el yugo? - -
Bu akşam mı yuları boynuna geçiriyorsun?
Nuestro país se hunde bajo el yugo.
Ülkemiz kıskaca alınıyor.
¡ Por eso nos agachamos bajo el yugo!
Çünkü ayrıcalıklı olanların boyunduruğu altındayız.
"El hijo sobrevivió para liberar a sus pares del yugo de la esclavitud".
Ama çocukları kurtuldu ve insanların köleleştirdiği kendi türünü onların boyunduruğundan kurtarmak üzere büyüdü.
"El pueblo de Buranda exhorta a los escoceses y a los irlandeses a poner fin a la opresión inglesa, y a abandonar el yugo imperialista y a unirse a la hermandad de las naciones libres".
" Buranda halkı, İskoç ve İrlandalı insanları emperyalist İngiliz boyunduruğunu üzerinden atıp özgür ulusların kardeşliğine katılmaya çağırıyor.
- El agua no, el yugo imperialista.
- Yumurta değil boyunduruk atıyor.
Nosotros mismos nos ponemos el yugo de lo cotidiano.
Bir bakmak yeter, bunalıma giriyorum.
Amilcar asesinado por los miembros de su propio partido, las áreas liberadas cayeron bajo el yugo de pequeños tiranos sanguinarios, el cambio aniquilidado por un poder central, al que todo el mundo tenía que rendir homenaje, hasta al golpe militar.
Amilcar, kendi partisinin üyelerince katledildi özgürlesmis alanlarin kaderi kanli sersem tiranlara terkedildi buna karsin, onlar da istikrarina herkesçe güvenilen merkezi bir güç tarafindan bertaraf edildi, ta ki askeri darbe gelinceye kadar...
En los sombríos días de 1983, mientras Inglaterra languidecía abatida por una ruinosa política monetaria, los honrados trabajadores de la Sociedad de Seguros Permanentes, antaño una gloriosa empresa familiar que ahora atravesaba tiempos difíciles, trabajaban sin cesar bajo el yugo de una nueva y despótica dirección.
1983'ün karanlık günlerinde... İngiltere, iflas ettirici mali politikaların pençesinde kıvranırken... eskiden piyasanın duayeni olan... şimdiyse zor günler geçiren aile şirketi Kızıl Sigorta'nın emektarları... yeni şirket yönetiminin zalim boyunduruğu altında eziliyorlardı.
Arrojad vuestro yugo.
Boyunduruğundan kurtul.
Allí, bajo el peso del yugo, de la humillación y la vergà ¼ enza, mi madre se murió.
Boyunduruk altında annem can verdi. ... küçük düşürülüp ayıplandı.
Pero llegará un día, colega, en que los negros nos sacudiremos el yugo.
Ama siyahların bu boyunduruğu başlarından atacağı zaman gelecek.
Rusia ha vivido por siglos bajo el yugo del absolutismo. ¿ Alguien alguna vez se preguntó, cuantos miles han muerto de hambre o por escorbuto?
Açlıktana ve pislikten, binlerce kişinin öldüğü biliniyor mu?
Hasta los caracteres más estables se quiebran bajo yugo constante.
En sağlam karakterliler dahi ardı kesilmeyen angarya altında eziliyordu.
Le están apretando el yugo.
Her şeyi planlamış.
El yugo del buey no siente culpa.
Öküze vurulan boyundurluk da suçluluk hissettirmiyor ki.
Sufren bajo el yugo de la tiranía del General Katana por última vez.
General Katana'nın hükmünde son kez acı çekiyorsunuz.
Camaradas, ¡ vamos a librarnos de una vez por todas del yugo católico y finalmente...
Katolik boyunduruğundan kesin olarak kurtulup nihayet... kendimiz konuşacak mıyız?
Y no pienso vivir bajo ese yugo.
Bu boyunduruk altında yaşayacak değilim.
"Con el tiempo, el toro se somete al yugo"
Zaman içinde yabani boğa bile boyunduruğa boyun eğermiş.
Hemos vivido ocho siglos bajo su yugo obligados a ser su mano de obra.
Sekiz yüzyıl boyunca, hizmetli ve işçi olarak çalışmaya zorlanarak, egemenlikleri altında yaşadık. T
No sabía si encontraría a esa persona o si existía, simple o no. Esperaba libertar el amor del yugo de la belleza física y carnal.
Böyle biriyle tanışacak mıyım, ya da basit veya değil böyle biri var mı bilmiyorum.
Porque esta ciudad está bajo el yugo de unos cuantos "abraza-árboles" que prefieren jugar al frisbee a encerrar a los vagabundos.
Çünkü bu kasaba evsizleri kapatmak yerine, Hacky Sacky rolü yapmayı tercih eden boyalı elbiseli çevrecilerin istilası altında.
Durante demasiado tiempo sufrimos bajo el yugo de los humanos.
İnsan ırkının baskısı altında çok fazla ezildik.
Ya no sufrirán bajo el yugo de sus amos humanos.
Artık insan efendilerinizin zulümlerine maruz kalmayacaksınız.
Los pagarés son el yugo.
Borçları sopamız olacak.
Es un auto económico.
Bu bir Yugo.
A los indios, nacidos en libertad, les cuesta acostumbrarse al yugo.
Yerliler mutlak bir özgürlükle doğarlar gem vurulup dizginlenmeleri kolay olmaz.
¡ Rebélense contra el yugo de Einon!
Einon'ın zulmüne karşı gelin!
El corazón que aspira a la eternidad debe retirarse de la muerte del yugo Usted Como está en relación al umbral de la oscuridad
"Sonsuzluğun özlemini çeken ruhlar ölümü yenecektir sen, karanlıklarda yaşayan, Dunwich'e gel."