Translate.vc / Espanhol → Turco / Z
Z tradutor Turco
1,952,793 parallel translation
Ya le dije, vamos a necesitarlo...
Size söyledim, ona ihtiyacımız olacak...
Estoy convencida de que salimos de esta juntos o nos hundimos.
Ya birlikte yükselecek ya da beraber parçalanacağız.
No, estamos aquí por ti, Dino, por lo que desperdiciaste por él.
Hayır, senin için buradayız Dino, onun için vazgeçtiğin şey için.
¿ No necesitamos una montura?
Bir eyere ihtiyacımız var mı?
¿ Presentó sus hallazgos al Departamento de Justicia?
Bulgularınızı Adalet Bakanlığına sundunuz mu?
¿ Cómo va con el caso?
Davada ne durumdasınız?
Ustedes son mucho más inteligentes.
Siz ikiniz bundan daha akıllısınız.
Si me acusan, tengo el derecho constitucional a presentar una defensa, y les prometo que ese acuerdo de inmunidad será la prueba A.
Eğer beni suçlarsanız, bir savunma yapmak için anayasal bir hakkım var. Ve size söz veriyorum ki dokunulmazlık anlaşması sergilenecektir.
¿ Van a dispararme?
Beni vuracak mısınız?
Dejaré que hablen.
Siz ikinizi konuşmanız için bırakıyorum.
Sé de tu acuerdo de inmunidad.
Dokunulmazlık anlaşmanızı biliyorum.
Eso significa que estoy muerto sin importar qué te diga.
Bu da sana ne söylediğime bakılmaksızın öldüğüm anlamına geliyor.
Todo listo.
Hepimiz hazırız.
Nuestra gente debería ponerle un micrófono.
Peki ya Dixon? Adamlarımız onu bağlamalı.
Si las cosas salen mal, hará que sea imposible.
İşler çok kötüye giderse, bunu imkansız kılacaktır.
Haré esa reunión solo.
O toplantıya yalnız katılacağım.
¿ Dónde te dijo Kaplan que se reunirían?
Kaplan sana nerede buluşacağınızı söyledi?
Si creen que pueden probar este caso sin mí, siéntanse libres de declinarla.
Bu davayı bensiz ispatlayabileceğinizi düşünüyorsanız kabul etmekten çekinmeyin.
Has hecho un buen trabajo.
İyi iş yaptınız.
Cuando esto termine, ¿ adónde vamos para recuperar nuestras reputaciones?
Bütün bunlar bittiğinde, itibarımızı nereden bulacağız?
Estamos aquí por culpa de Reddington.
Biz sadece Reddington yüzünden buradayız.
- Quizá no fui claro. Vamos a ser arrestados.
Belki de kendimi açıkça ifade edemedim, tutuklanacağız.
Que estemos aquí, al final, y aún no sepamos por qué entró a tu vida ese día.
İşte buradayız, sonundayız, ve o gün neden hayatına girdiğini hala bilmiyoruz.
Si te encuentras ante obstáculos imposibles debido al poco juicio, Henry Prescott es el hombre que quieres tener en el marcado rápido.
Zavallı yargılanmalardan dolayı kendinizi imkansız olana karşı bulursanız Henry Prescott aramak isteyeceğiniz bir adamdır.
Es el valor que nunca tuviste, la cabeza despejada en una crisis.
O hiç sahip olamayacağınız bir cesarettir. Kriz anındaki sakin kafa.
Estos son clientes a los que nunca podríamos acceder.
Bunlar hiç bir şekilde ulaşamayacağımız müşteriler.
Las vamos a tener como sirenas... - ¡ Sirenas!
Onların denizkızı gibi olmasını sağlayacağız.
Hace unos meses, estabas esnifando lo que sea que esnifabas en ese club nocturno de Las Vegas y sin querer disparaste tu arma hacia una pista de baile atestada, enviando a un turista belga a Emergencias.
Birkaç ay önce, Vegas'taki o gece kulübünde ayar veriyordun. Artık her ne ayarıysa bu ve kasıtsız bir şekilde tabancanla kalabalık bir dans pistine doğru ateş ederek Belçikalı bir turisti acil servise gönderdin.
El 19 de noviembre de 2015, sus servicios fueron contratados para recoger un paquete en Dupont Circle.
19 Kasım 2015 Dupont çemberinde bir paketin alınmasında bağlantılıydınız.
Señor, por favor, declare su nombre y ocupación para el gran jurado.
Bayım, lütfen jüri için adınızı ve mesleğinizi belirtin.
¿ Es un agente de una unidad especial creada para trabajar con un informante criminal llamado Raymond Reddington?
Raymond Reddington adlı suçlu bir muhbirle çalışmak için kurulan bir görev gücünde ajansınız, öyle mi?
Si lo conocieran, sabrían que eso es prácticamente imposible.
Onu tanısaydınız, bunun aslında imkansız olduğunu bilirdiniz. Anlıyorum.
Tiene inmunidad.
Dokunulmazlığınız var.
Estoy orgulloso del trabajo que hicimos con el Sr. Reddington.
Bay Reddington'la yaptığımız işten gurur duyuyorum.
Tenemos que tomar decisiones.
Seçimler yapmak zorundayız.
Dennos un juicio. Que tengamos la oportunidad de presentar una defensa.
Bir savunma sunma şansımız olsun.
Trabajaron juntos.
Beraber çalıştınız.
O todos quedamos libres o todos vamos a la cárcel.
Ya hepimiz özgür olacağız ya da hepimiz hapse gireceğiz.
De hecho, creo que nuestro pequeño encuentro de hoy tendrá un tono más serio.
Aslında, bugünkü küçük buluşmamızı çok ciddi bir tonda bulacaksın.
Entonces hemos malgastado nuestro tiempo y el tuyo.
O halde zamanını ve zamanımızı boşa harcadık.
¿ Cómo sé que vas a cumplir con tu parte del trato?
Sonuna kadar tutacağınızı nereden bileceğim?
Los testimonios que están tomando tocan asuntos muy delicados que van mas allá de lo que cualquiera en esta sala debería escuchar, - incluyendo a ustedes dos.
Aldığınız ifadeler, ikiniz de dahil, bu odadaki herkesin duyması gereken şeylerin ötesine geçen çok hassas konulara değiniyor.
¿ Saltos de tijera?
Zıplayan Krikolar?
Me temo que te he fallado.
Korkarım ki başarısız oldum.
Estamos cerca.
Yakınız.
Nuestro secreto. En las granjas Tansi.
Tansi çiftliklerindeki sırrımız.
Le prometí a la madre de Elizabeth que protegería a su hija a cualquier precio.
Elizabeth'in annesine kızını her ne pahasına olursa olsun koruyacağıma bir söz verdim.
Tenemos que ir allá.
Oraya çıkmalıyız.
Mátame, y cuando lo hagas, alertarán a mi confidente, y le darán a Elizabeth nuestro secreto de las granjas Tansi.
Öldür beni ve bunu yaptığında, adamlarım uyarılacak ve Elizabeth'e Tansi çiftliklerindeki sırrımız verilecektir.
Te daré algo de privacidad.
Seni yalnız bırakacağım.
Cuando nos conocimos, me preguntaste cómo había obtenido mi cicatriz.
Tanıştığımız gün, yaramın nasıl olduğunu sordun.