Translate.vc / Espanhol → Turco / Zar
Zar tradutor Turco
7,678 parallel translation
Casi.
Zar zor.
Dios, apenas estás aquí.
Tanrım, eve bile zar zor geliyorsun.
Apenas eres un padre ahora.
Artık babalığı bile zar zor yapıyorsun.
Creyó que la radiación se filtraría al interior si la escotilla del cuarto seguro estaba abierta.
Eğer güvenlik odasının kapağı açılırsa radyasyon içeri sızar sanıyorlardı.
Apenas llegamos a 20 gorriones al año.
Yılda zar zor 20 serçe görebiliyoruz.
¿ Es mi sobrina favorita esta belleza que apenas reconozco?
Zar zor tanıdığım bu kadın en sevdiğim yeğenim mi?
Casi no soportó mirarme.
Bana zar zor bakabildi.
He estado en la calle por mucho tiempo, A penas puedo recordar por qué huí en primer lugar...
Çok uzun zamandır sokaklardayım ilk etapta neden kaçtığımı bile zar zor hatırlıyorum.
Ella apenas puede moverse.
Zar zor hareket edebiliyor.
Lou está trabajando con Keith "Sierra Circular" Brady.
Lou, Keith "Hızar" Brady'le çalışıyor.
Soy la que apenas putas puede caminar.
Zar zor yürüyebilen benim.
Tímpano perforado.
Kulak zarınız zarar görmüş.
Es el nuevo consejero científico del zar.
Çar'ın yeni bilimsel danışmanı.
Incluso el zar apuesta por él.
- Tabii Çar da ona çok itimat ediyor.
Si, según Tomski, el Davaï no vale nada, el zar no hubiera ofrecido un millón de rublos por encontrarlo.
Davai bu kadar değersiz olsaydı, Çar bulunması için bir milyon ruble vaat etmezdi!
¡ Es el nuevo consejero científico del zar!
Çar'ın yeni bilimsel danışmanı!
Sólo Ud. podría convencer al zar para continuar la búsqueda.
Aramayı yeniden başlatması için yalnızca siz Çar'ı ikna edebilirsiniz.
Arreglaremos esto en el palacio mañana a las 10. Pero me pregunto, Tchernetsov, si el zar confiará en un hombre... incapaz de poner orden en su propia casa.
Bu meseleyi yarın sabah 10'da sarayda halledeceğiz ama şunu da bilin kendi evini dahi idare edemeyen bir adama Çar hâlâ güvenebilir mi merak ediyorum.
Si se encontrara el Davaï, se solucionaría eso. El zar estaría contento.
Davai'yi bulursak Çar'la işleri tatlıya bağlayabiliriz.
¡ Le está esperando, así como el... millón de rublos prometidos por el zar!
O da Çar'ın sözünü verdiği bir milyon ruble gibi sizi bekliyor!
Te calentaran un buen bistec.
Mis gibi biftek kızarıyor.
Ciudad del motor, "ningún amigo dados." ¿ Qué él ha hecho?
Motor Şehri'ne gitti "Zar yok" dediler. Peki ne yaptı biliyor musunuz?
Y gané una entrada para los toros'dado esta mañana juego disparando Así que fui. Ahora estoy de vuelta en su cuello de los bosques.
Sabah zar oyununda Chicago Bulls maçına bile kazandım ve gittim şimdi de kürkçü dükkanına geri döndüm.
Yo apuesto a doscientos ochenta y cinco mil dólares en el rollo de un dado.
Zar oyununda 285 bin dolar bahis oynadım.
Por lo general viene a la tienda... el domingo por la mañana, por sus cortes.
Kızarıklıkları için dükkâna genellikle pazar sabahı gelir.
¿ Te molesta si te digo que eres la chica más bonita de la Tierra?
Sana bu yeşil dünyadaki en güzel kızın sen olduğundan bahsetsem kızar mısın?
Ella casi nunca nos dijo que nos quería.
Bizi sevdiğini zar zor söylerdi.
¿ Si vais a poder fabricarlo cuando nos quedemos sin nada para vender un producto que, gracias a ti, nos va a costar más dinero?
Tabii o da üretmeyi başarabilirsen. Üstelik, varımızı yoğumuzu... yatırarak zar zor bir şey üretmişken, senin sayende... daha pahalıya gelecek, öyle mi?
Nunca había visto un sarpullido tan grande, ni una infección así, o lo que sea esta burbuja verde.
Daha önce hiç böyle büyük bir kızarıklık, enfeksiyon veya bu yeşil kabarcıklardan görmedim.
Muy poca.
Zar zor.
Es bambú. Por lo que tienes que hacerlo con una máquina.
Bambudan yapıldığı için hızar kullanmam gerekiyordu.
Me perforó el tímpano.
Kulak zarıma zarar verdi.
¿ Entonces qué? Se molestará con nosotros.
- Bize çok kızar.
Mírese. Apenas si recuerda la muerte de su propia hija.
Şu haline bir bak, kendi kızının ölümünü bile zar zor hatırlıyorsun.
Casi no puedo ver.
Zar zor görüyorum.
Más vale que sea algo técnico porque lo que estoy oyendo es inmaculado.
Teknik bir şey olsa iyi olur. Çünkü kulak zarımdaki sesim kusursuz oğlum.
Es papel cebolla.
Soğan zarı.
Yo apenas la recuerdo, porque se fue a Belgrado cuando los albaneses se quedaron con Kosovo con la OTAN.
Zar zor hatırlıyorum onu çünkü Arnavutlar NATO ile birlikte Kosova'yı işgal ettiğinde Belgrad'a kaçmış.
¡ Y escapamos!
Hemen topukladık! Zar zor kaçtık...
- ¿ Cuál es el voltaje de la membrana?
- Zar voltajı ne? - - 60.
Apenas escapé con mi vida...
Zar zor hayatımı kurtardım...
Zar del crimen sufre accidente mortal
SUÇ ÇARI ÖLDÜRÜLDÜ
Apenas recuerdo nada de anoche.
Dün akşam hakkında zar zor birşeyler hayırlıyorum.
La bala le destruyó tanto el tímpano... como los diminutos huesos del oído medio.
Mermi hem kulak zarını hem de orta kulaktaki kemikçikleri tahrip etmiş.
Diez años de mi vida con un sueldo miserable... me metieron a un sótano con murciélagos que... me causaron conjuntivitis o una alergia.
10 yılımı alıp dandik bir maaş veriyorlar. Yarasa dolu bodrum katına tıktılar. Kesinlikle eminim ki göz kızarıklığını ya da en azından alerjiyi oradan kaptım.
Apenas puedo entenderlos.
Zar zor anlıyorum onları.
Que apenas recuerdo como era.
Neye benzediğini zar zor hatırlıyorum.
Y antes de perder el conocimiento, su piel se habría enrojecido y habría sentido un dolor ardiente.
Bilincini yitirmeden önce cildi kızarır. Yanma hissi oluşur.
Estaba sentado justo aqui, y te dije acerca de esa noche que me pasó, eh, una noche que... apenas recuerdo.
Buraya oturdum ve geçirdiğim o geceyi sana anlattım. Zar zor hatırladığım bir geceydi zaten.
Yo intentando mantener mi virtud, apenas.
Ben de iffetimi korumaya çalışırdım. Zar zor.
Apenas puedo caminar.
Zar zor yürüyorum.