Translate.vc / Espanhol → Turco / Zora
Zora tradutor Turco
654 parallel translation
¿ Te lo puse difícil?
Acaba seni çok mu zora soktum?
Me tiene perplejo.
Beni zora sokuyor.
No querría abusar...
- Sizi zora sokmak istemem.
No dejaría que él corriera riesgos quedándonos aquí.
Daha fazla kalýp ţansýmýzý zora sokmak istemem.
- Espero mi dinero. iVaya cacería!
Cadılar Bayramı polisi zora sokuyor.
McGuire, el que se esfuerza tanto.
Seni zora koşturan McGuire.
No querría echarlo.
- Onu zora sokmak istemem.
Sin vacaciones, mi matrimonio anda mal.
Tatilim mahvoldu, evliliğim zora girdi.
En el pueblo de Zora, en la tierra de Dan, mil años antes del nacimiento de Cristo, vivía un hombre así.
İsa'nın doğumundan bin yıl önce Dan diyarında, Zorah köyünde böyle bir adam yaşamış.
Sería terrible que lo perdiésemos.
Kim olsa, böyle âni bir durumda zora düşerdi.
La boda ha entorpecido algo las cosas, pero siempre quedan recursos.
Düğün işleri biraz zora soktu ama her zaman bir yol vardır.
- Podría ser una empresa peligrosa.
- Şansımızı zora sokabilir.
No encajan los golpes.
Zora gelmiyorlar.
Vaya, tal vez te haya fastididado.
Hay aksi, seni zora sokmuş olabilirim.
Es sólo que... no quiero que toda esta mistificación le haga la vida difícil.
Bu sırların sizi zora sokmasını istemem.
¿ Difícil?
Zora sokmak mı?
Y usted es el que lo mantiene en marcha.
Ve işleri zora sokan sensin.
Te estás creando problemas, chico.
Her şeyi zora koşuyorsun evlat.
Quiero una mujer que me apoye a las duras y las maduras y tú no lo hiciste.
Bir erkek, zora düştüğünde kadınını ona dönmesini ister ve sen bunu yapmadın.
Eso hará las cosas más dificiles cuando regrese.
Şey, döndüğünde Henry'yi daha fazla zora sokar.
Primer nombre difícil y salen corriendo.
Zora gelince hemen kuyruğunuzu kıstırıyorsunuz.
Seguramente no es comestible.
Feuchtwanger mı? Zaten hazmı zora benziyor.
Cuando las cosas van mal, tú pasas de largo, ¿ no, Andy?
Zora gelince çekip gidiyorsun, değil mi, Andy?
Espero no molestar.
Seni zora sokmadığımı umarım.
A mayor espera, más problemas en nuestra seguridad.
Ne kadar beklersek emniyet meselesi de o kadar zora girer.
- ¡ Es un siglo de ruido! Mientras no haga disparates, no hay problema.
Eğer aptalca bir şey yapacak olursa, özellikle terfiniz zora girer.
Ah, Shooter dime ¿ este joven tuyo me dará problemas?
Shooter söylesene şu senin delikanlı beni zora sokar mı?
Te dará problemas.
Seni zora sokacak.
¿ Le importaría decirme cuál será su próximo paso?
Zora başvurmadan oluşturduğumuz grev hattını bir kenara bırakırsak,..
Tuve muchos problemas para traerlo hasta aquí.
Seni buraya getirebilmek için çok zora girdim.
Si tus maquinaciones para exprimir a los campesinos fallan entonces mi negocio también sufrirá.
Eğer senin köylülere karşı entrikaların suya... düşerse, bizim işimizde zora girer.
Ahora se ha dado la vuelta a las tornas, pero, ¿ por qué quejarse?
Şimdi zora düşünce şikâyet etmek niye?
Ahórrenos los problemas y dé las órdenes oportunas.
Bizi zora sokmadan gerekli emirleri hemen ver.
Quiero decir, acepto un empleo y luego cuando se complica me largo en medio de la noche.
Yani, bir şerifin işler zora bindiğinde tası tarağı toplayıp, gecenin bir vakti kaçması.
Así aprenderás a hacerte el interesante.
Zora koşmanın bedelini öğrendin.
Quienes lo deseen más difícil que se pongan haciendo la... vertical con la cabeza dentro de un cubo de pirañas.
İşi zora koşmak isteyenleriniz piranha balığı dolu bir leğende amuda kalkın.
Zora, quien experimentó con la química corporal de las tribus de Tiburón.
Tiburon'da kabilelerin vücut kimyalarıyla deney yapan Zora.
Zora, Kahless.
Zora! Kahless!
" Ella incurría en una deuda tras de otra, y yo no lo podía soportar más, así que la estrangulé con un pedazo de soga y la bajé al piso de abajo esa la misma noche cuando el viejo estaba en el hospital.
" Zorda olan bütçemizi iyice zora sokuyordu... buna daha fazla katlanamadım... bir parça iple onu boğdum... aynı gece onu aşağı kata indirdim... yaşlı adamın hastanede olduğunu biliyordum...
Y hubo muchas ocasiones,... en los 10 días posteriores a la toma de esa decisión,... en que me pregunté si este país realmente la apoyaba.
Bu kararı vermemde beni zora sokan bu 10 günlük süreçte verdiğim kararın halkımız tarafından gerçekten destek görüp görmeyeceğinden şüphe etmemdi.
- Y tú lo estás echando a perder.
- Hayatını zora sokuyorsun.
Nos armó problemas, el pilluelo.
Küçük maskara, bizi biraz zora soktu.
En cuanto se pone difícil, cierras los ojos e intentas tirarnos por un risco.
İşler zora gidince, gözlerini kapatıp bizi uçurumdan atmayı deniyorsun.
Mi intención es provocar a Mulay Abd al-Aziz, sultán de Marruecos.
Niyetim Abd al-Aziz, Fas Sultanı'nı zora sokmak.
¿ Quieres arruinar el negocio?
Bizi zora sokmak mı istiyorsun?
Vamos, te lo enseñaré, Zora.
Gel, sana göstereyim, Zora.
Me costó un enorme esfuerzo, pero, al final, tuvo que admitir que no valía lo suficiente.
İnan bana Zora, elimden geleni yaptım, ama en sonunda... gerekeni yapmadığını kabul etmek zorunda kaldı.
Eso era importante para mí.
Bu benim için önemliydi. Para, yattığım öbür erkeklerden gelmesine rağmen, pezevenk olacak bir tip... değildi. İnan bana, Zora.
Sólo que no puedo entender por qué estás encubriendo a la pandilla que dejó abandonado. ¡ Graciosos amigos!
Zora gelince arkadaşlarını bırakıp sıvışanlar!
Eres la mejor cocinera de Zora, madre.
Zorah'ın en iyi aşçısı sensin anneciğim.
Para mí también es un lío.
- Beni de zora soktu.