Translate.vc / Francês → Turco / Ali
Ali tradutor Turco
3,723 parallel translation
J'ai pris une page du livre de ton héros, rope-a-dope ( tactique de boxe de Muhammed Ali )
Senin kahramanının bir oyununu kullandım yenilmiş gibi gözüktüm.
Ali contre Liston.
Muhammed Ali'ye karşı Liston.
Vous êtes très discret, n'est-ce pas, Ali?
Mahremiyetine önem veriyorsun, değil mi Ali?
Apparemment, ils contraignent Ali à fabriquer une sorte de réseau privé de téléphones à l'abri des écoutes.
Anladığım kadarıyla Ali'yi polislerin takip edemeyeceği özel bir telefon ağı yapmaya zorluyorlar.
Ali est intelligent, mais ces gens-là aussi.
Ali akıllı adam. Bu adamlar da öyle.
Ali piste le téléphone de Link.
Ali Link'in telefonunu takip ediyor.
C'est Ali.
- Evet? - Ben Ali.
- Passez-moi Ali.
- Telefonu Ali'ye ver.
C'est le réseau maillé d'Ali.
Ali'nin kurduğu ağ.
Un foutu vrai Ali Baba.
Lanet olası Ali. Boktan Ali Baba gibisin.
Mon Dieu, c'est pour de vrai?
Ali-Frazier müsabakaları adına, gerçek mi bu?
Ali devait quitter la ville ce soir mais maintenant que nous savons que A en a après Ezra...
Plan bu gece Ali'yi şehirden çıkarmaktı... Ama artık A'nın Ezra'nın peşinde olduğunu biliyoruz...
A veut qu'Ezra se taise mais Ali est toujours la cible.
A'nın Ezra'yı susturmaya çalışmasını anlıyorum, Ama Ali hala bir hedef.
Elle donnait une valise à quelqu'un, et j'ai pensé que c'était peut être Ali.
Birine bir çanta veriyordu, ve Ali olabileceğini düşündüm.
Ali, est-ce que ça va?
Ali, sen iyi misin?
Ali, écoute...
Ali, bak...
Ali, ta mère t'as enterrée.
Ali, annen seni gömdü.
Mais tu vas devoir couvrir le reste.
Fakat, Ali, bak, geri kalanını saklaman gerekecek.
Ali.
Ali.
Maman, elle veut aller de l'avant.
Anne, Ali hayatına devam etmek istiyor. Tamam mı?
Et Ali devient une voyo, et on s'attend juste à sauver son histoire.
Ve Ali yalan söyledikçe bizden de hikayesini desteklememizi bekliyor.
Tu vas vraiment rester là à défendre Ali maintenant?
Gerçekten burada durup bana Ali'yi mi savunacaksın?
Alison a reçu un message sur son téléphone. Elle l'a vu en ouvrant son sac au commissariat et c'est pour ça qu'elle a menti à Holbrook.
Ali'nin telefonuna bir masaj gelmiş, polis istasyonunda... cüzdanını açtığında görmüş,
Ali, tu ne peux pas être ici.
Ali, burada olmamalısın.
Je rends à Alison son téléphone.
Sadece Ali'nin telefonunu ona geri veriyorum.
Et si Madame D. l'envoyait la traquer pendant des mois, des années.
Ya Bayan D. Ali'yi aylardır, hatta yıllardır ona takip ettirtiyorsa?
Spencer, si Ali avait dit toute la vérité, sa mère descendait.
Spencer, eğer Ali ona tüm gerçeği anlatsaydı, annesi mahvolurdu.
Ça ne peut pas être une coïncidence.
Ali, bu bir tesadüf olamaz.
Et puis, Alison a besoin de sa mère en ce moment.
Ayrıca, Ali'nin şu anda annesine ihtiyacı var.
Ali? oui.
Hıhı.
J'étais avec Ali.
Ali ile birlikteydim.
C'est une chose de ne pas contredire l'histoire d'Alison mais c'est autre chose de la completer.
Ali'nin hikayesiyle çelişmemek ayrı, yeni yalanlar eklemek ayrı.
Ali m'a demandé de promener Pepe.
Ali benden Pepe'yi yürüyüşe çıkarmamı istedi.
Le père d'Ali pense qu'il la cache à Philly
Ali'nin babası Philly'de sakladığını düşünmüş.
Elle est allée à côté distraire M. DiLaurentis pour que l'on puisse ramener Ali ici.
Biz Ali'yi buraya gizlice getirebilelim diye... Bay DiLaurentis'in dikkatini dağıtmaya gitti.
Une fois que nous pourrons prouver qu'il est la menace qui a poussé Ali à dire ce mensonge sur le kidnapping alors...
Ali'nin kaçırılma yalanını söylemesine sebep olan tehditin... o olduğunu kanıtladığımız anda...
Etais tu à New York la nuit où Ali est revenue à Rosewood?
Ali'nin Rosewood'a döndüğü akşam New york'ta mıydın?
Ali se rebelle et on doit accepter de couvrir son histoire?
Ali anlaşmayı bozuyor sonra hikayeye destek çıkmamızı bekliyor.
La question est, qui a enterré la mère d'Ali dans le jardin de Spencer?
Asıl soru Spencer'ların bahçesine Ali'nin annesini kim gömdü?
Elle sait qu'Ali n'a pas été kidnappée.
Ali'nin kaçırılmadığını biliyor.
Elle a confronté Ali.
Ali'yi sıkıştıracak.
Ali, ta mère portait cette robe.
Ali, annen giymişti bu elbiseyi.
Quand on était à New-York, la mère d'Alison a été tuée et maintenant on fait partie de l'un des plus gros mensonges d'Ali.
Biz New York'tayken Ali'nin annesi öldürüldü. Şimdi de Ali'nin en büyük yalanlarından birine dahiliz.
Je suis plus inquiète à propos des personnes qui savent déjà qu'Ali mentait au sujet de New York.
Ali'nin yalanını bilen insanlar daha çok endişelendiriyor beni.
Ça ne leur prendra pas longtemps avant qu'ils mettent leur nez dans l'histoire du kidnappage d'Ali.
Ali'nin kaçırılma hikayesini kurcalamaları yakındır.
C'est lui qui a frappé Ali cette nuit.
- Alison'a o gece vuran oydu.
Non, je dois être avec Ali.
Hayır. Ali'ye gideceğim.
À quoi ça va ressembler quand Ali reviendra au lycée?
Ali okula dönünce işler nasıl olacak?
Si elle est restée Ali, elle voudra revenir, reprendre là où elle s'est arrêtée.
Aynı Ali'yse, gelip kaldığı yerden devam etmek ister.
Ali Hasan.
Ali Hasan.
Ali n'est pas la victime.
Ali kurban değil.