Translate.vc / Francês → Turco / Antiques
Antiques tradutor Turco
252 parallel translation
D'ordinaire les sages et antiques figurines écoutaient les nouvelles de la ville. Mais depuis quelque temps les dignitaires n'avaient qu'un sujet de conversation : L'étranger.
Bu antika heykelcik herp, bölgedeki önemsiz olayları dinlemiştir ama son zamanlarda, ileri gelenlerin tartıştığı tek mevzu vardı :
Au-dessus des pierres grises et usées qui avaient connu la gloire de Salomon sous les murs antiques où les prophètes avaient marché et parlé avec Dieu. Des Chevaliers noirs de Nubie.
SoIomon zaferini yasamis eski gri kayaIarin aItinda peybamberIerin yürüdügü ve TanriyIa konustugu eski duvarIarin aItinda Nubia'dan kara atIiIar geIdiIer KeItIer ¡ sviçreIi dagIiIar Karadeniz'den TrakyaIiIar ¡ mparatorIugun her kösesinden savasçiIar gaddar ve merhametsiz fatihIer.
Et ils leur donnent des airs de temples grecs, de cathédrales gothiques, leur collent tous les styles antiques inimaginables juste parce que d'autres l'ont fait.
Ama onları da Yunan tapınakları, Gotik katedraller ya da sırf daha önce yapıldığı için kopyalayabileceklerini sanarak antik uygarlıkların kırması bir tarzda yapıyorlar. Söyledim onlara.
Monter à cheval comme les Romains antiques?
Yani, eski Romalılar gibi ata binmeyi mi?
Escaliers neufs qu'on n'ose fouler... escaliers antiques où on s'assemble. Escaliers riches offerts par les riches... escaliers pauvres et délabrés... escaliers légers...
Kimisi azametli ve yeni, o kadar yeni ki yalnız bırakılmış... kimisi de insanların ayrılmak istemediği, yılların aşındırdığı basamaklar... zenginlerin yaptırdığı gösterişli basamaklar zenginlere tahsis edilmişti... uzun süre önce unutulmuş insanlar tarafından yapılan bayağı basamaklar da halka...
Avec vos esprits antiques et juvéniles, vous avez les explosifs développés trop aussi pour vos esprits concevu ce que vous faisez. Tss... Tsss...
İlkel ve olgunlaşmamış beyinlerinizle, nelere yol açabileceğini bilmediğiniz patlayıcılar geliştirdiniz.
Il y a des ruines antiques à voir.
Yukarda eski harabeler olacaktı. Hadi görmeye gidelim.
- des tragédies antiques.
-... antik tragedyalardan...
Danseront avec leurs pieds fourchus d'antiques danses bucoliques.
Keçi ayaklarıyla tuhaf tuhaf dans edecek.
"Le FBI demande à brancher sur table d'écoute la ligne... de" Antiques International ". "
"Antiques International dükkanının dinlenmesi için izin talebi."
"Antiques" est soupçonné de transport, recel et vente de marchandise volée. "
"Çalıntı mal satışı ve taşınmasına ilişkin araştırma amacıyla."
"Antiques International."
- İyi günler. Antiques International.
Il y avait des photos de vos antiques pyramides.
Antik dönem piramitlerinizle ilgili nefis fotoğraflar vardı.
et cela est symbolisé et exprimé par la célèbre école de traduction de Toledo, où les textes antiques ont été traduits du grec, que l'Europe avait oublié, à travers l'arabe et l'hébreu en latin.
Toledo'nun meşhur tercüme okulu bu anlayışın sembolü olmuştur,... Avrupa'nın unuttuğu Antik Yunan yazıtları, burada Arapça ve İbranice'den Latince'ye çevrilmiştir.
Les fables au sujet des créatures qui viennent à la vie spontanément sont très antiques et sont encore crues.
Kendiliğinden dünyaya gelen canlılar hakkındaki masallar eskilere dayanır ve halen inanılır.
Des vestiges antiques. Allons voir.
Çok eski bir kalıntı, şöyle bir bakalım.
Ce merveilleux enthousiasme nous rend si jeunes et si antiques à la fois.
Bu mükemmel heves bizi hem genç, hem de çok yaşlı yapıyor.
Jeunes car le fascisme a rajeuni notre sang... avec des idéaux antiques!
Genciz, çünkü faşizm kanımızı canlandırdı çok yaşlı, parlak ideallerle.
Sur sa tête pèsent d'antiques vengeances.
Her hareketini izleyen kan davalılarına.
Près de ces cités antiques, à un endroit presque inaccessible... on célèbre aussi le solstice.
Bu eski şehirlerden pek fazla uzak olmayan neredeyse ulaşılması imkansız bu yerde, bir gündönümü taşı var.
" Qu'il pense aux gloires de la Grèce et de la Rome antiques
" Bırak Yunan ve Roma zaferlerini düşünsün
D'antiques ordinateurs alignés dans les entrailles de la planète, comptent le sombre écoulement des millénaires, et l'âge commence à peser sur leurs mémoires centrales poussiéreuses.
Eski bilgisayarlar, mağaraların derinliklerinde karanlık binyılların geçmesini bekliyorlar ve yıllar da tozlanmış veri bankalarını hayli zorluyor.
Ca n'attirera que des ennuis. Ecoute. On a fauché assez de ces babioles antiques pour vivre confortablement le restant de nos jours.
Bizi ömür boyu rahat yaşatacak kadar çok antika ıvır zıvır çaldık.
" Le vent sifflait à travers les sommets des arbres antiques.
" Rüzgar yaşlı ağaçların tepesinde ıslık çalıyordu.
D'antiques engins terriens qui servaient surtout au transport et étaient également signe de statut social et de virilité.
Evet, zorlanıyor gibi görünüyorsun. Senin yaşındaki bir adam formda kalmalı. Anne, bu şekilde tek bir adım daha atmayacağım.
Vous connaissez les tragédies antiques?
Antik trajedilere aşinasınz değil mi?
Je me suis dit que vous aimeriez goûter l'une de mes recettes antiques.
Eski tariflerimden birini beğenebileceğinizi düşündüm.
Les voleurs se sont emparés d'objets antiques appartenant à la compagnie d'import-export Newman.
Hırsızlar, Newman İthalat ve İhracat Şirketi'nden nadir bulunan antika eserleri çalıp kaçtılar.
Cette nuit, en cette heure, nous invitons les forces antiques.
Bu gece, bu saatte antik güçleri çağırıyoruz.
Le peuple l'acclame roi et, semblant ignorer ou oublier les antiques coutumes par lesquelles on prête allégeance, ils crient :
Halk kral diye alkışlıyor kendisini ve sanki dünya yeniden doğuyormuş gibi. Herkes unutmuş geçmişi, gelenekleri her deyimi onaylayan destekleyen töreleri " Biz seçtik!
Ces pointes de flèches antiques sont enfouies dans le sol.
Mega Streisand Pekala, bu antik ok başları toprağın derinliklerinde yatıyor.
Pescara... pour monter sur un bâteau imaginaire, naviguer sur les routes des peuples antiques et trinquer... à l'enthousiasme.
Eski zaman insanlarının rotasına yelken açmak ve düşler gemisinde onlar için kadeh kaldırmak...
Et personne ne nous bat nous humains pour la méchanceté. Laisse-moi te donner quelques mots antiques de la terre.
Eski dünya sözlerinden bir demet sunayım.
Les potions, les artéfacts, les manuscrits antiques.
İksirler, nesneler, eski yazmalar.
Je pensais que certains seraient intéressés de savoir.. que "Antiquitaire sur la Route" est en ville.
"Antiques on the Road" un gelişi bazılarının ilgisini çekebilir dedim.
Quelqu'un peut me dire ce qu'est "Antiquaire sur la Route"?
Biri "Antiques on the Road" un ne olduğunu anlatabilir mi? - Sen anlat.
Un trésor que les Hébreux antiques ont caché sous la ville.
Eski bir hazine İbraniler şehir altında sakladı.
Le trésor est une métaphore pour la sagesse des sages antiques.
Hazine ile ilgili mecaz bilgeler eski insanların aklıdır.
Des déchets antiques.
Antik süprüntü.
Selon de nombreuses cultures antiques, l'Atlantide avait une source d'énergie plus puissante que la vapeur, le charbon ou que nos moteurs à combustion interne.
Hayır. Dünya üzerinde ki pekçok eski medeniyet... Atlantis'in buhardan ve hatta kömürden bile güçlü bir tür... enerji kaynağına ve bizim modern içten patlamalı motorlarımızdan daha güçlü.
Quelles urnes antiques... libéraient les voix protectrices qui m'appelaient de la véranda?
Eskilerden kalma o çömlekler verandadan beni çağırıyor muydu?
"C'est à partir d'antiques grimoires et sous le signe d'une comète bienveillante que les hommes tirent une science nouvelle". Chaucer.
Ve adamların yan baktığı bu yerde bilimi kitaptan öğrenmek daha güvenli
Par ce défi que j'ai lancé, comme le veulent les antiques Lois du Combat Nous livrerons bataille sur ce territoire d'élection pour qu'il soit décidé une fois pour toutes qui aura le contrôle exclusif des Five Points.
Benim meydan okumamda, dövüşün kadim yasalarına göre bu seçilmiş topraklarda Beş Nokta'daki bütün nüfuzu elinde tutmak ve iyiyi yerleştirmek için karşılaştık.
Comme le veulent les antiques Lois du Combat Je relève le défi de ces prétendus Natifs!
Savaşın kadim yasalarınca, Yerliler diye anılanların meydan okumalarını kabul ediyorum.
Dans les civilisations antiques, le papillon représente une forme d'une psyché ou d'une âme éternellement enfermée dans les royaumes de la mort.
Eski bir kültür, güve bir ruh biçimini temsil ediyor... veya tuzağa düşürülmüş ruhu... Korkunç ölüm krallıklarında.
Et, à l'extérieur, quelques centaines d'Arméniens armés de fusils antiques sont encerclés par des bataillons d'hommes équipés du tout dernier cri en matière d'artillerie.
Dışarıda Avrupa'nın son teknoloji ağır silahları ile donatılmış tam teçhizatlı birlikler tarafından etrafı çevrilen çok eski silahlara sahip birkaç yüz adam vardı.
J'ai cette collection d'outils de fermiers antiques que mon père m'a léguée
Babamdan bana miras kalan antika tarım aletlerim var.
Ces miroirs "antiques".
Antik aynalar.
- J'étudie les cultures antiques.
- Benim uzmanlık alanım eski kültürler.
"Antiquaire sur la Route"?
"Antiques on the Road" mu?
Les clowns, par exemple, sont issus de la comedia dell'arte et des sports antiques.
Palyaçoluk. Meslek olarak,...