English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Bak

Bak tradutor Turco

312,003 parallel translation
Regarde-la.
Şuna bir bakın.
Écoute, on ne peut pas laisser Teddy comme ça regarder le torse de femmes nues.
Tamam, bak Teddy'nin oturup yarı çıplak kadınlara bakmasına izin veremeyiz.
Oh, eh bien... regarde sous la bande Velcro.
Cırt cırtın altına bak.
J'allais juste lui donner les bases, mais... il n'arrêtait pas de me fixer.
Ona temel şeyleri gösterdim, ama bana bakıp durdu.
Mais il regardait ces photos, il doit bien savoir quelque chose.
Tamam, ama o resimlere bakıyordu bir şeyler biliyor olmalı.
Désolée, mais je ne peux pas sécher
Bak tatlım, üzgünüm, bu toplantıyı atlatamam...
Écoute, chérie...
Ve gelecekte, bu tür soruların olduğunda annene sor. Bak, tatlım...
Il s'avère que c'était Katie qui regardait ces photos sur Internet.
Meğerse internetten o resimlere Katie bakıyormuş.
Il s'avère que c'est Katie qui regardait ces photos parce qu'elle se pose des questions intimes à propos de son corps.
Katie o resimlere bakıyormuş çünkü onun vücudu ile ilgili bazı özel kızsal soruları varmış.
Regarde son sourire à elle.
Suratındaki gülümsemeye bir bak.
Ça disait : "Comment vont ces bons vieux nichons?" Au marqueur.
Keçeli kalemle "Şu büyük memelere bak" yazmıştı.
Tu es sur l'appli?
Uygulamaya mı bakıyorsun?
En plus, j'aime vraiment swiper.
Ayrıca bakınmak hoşuma gidiyor.
Vous savez, vous... vous ne pouvez pas vivre comme ça.
Bak, sen bu şekilde yaşayamazsın.
Regardez-moi ça.
Bak hele.
Je vais te dire.
Bak, ne diyeceğim.
Regarde l'avion là-bas.
Şu uçağa bak.
Abby a eu une journée chargée en émotions et en alcool.
Bak, Abby zor bir gün geçirdi ve neredeyse koca fıçıyı içti.
C'est toi qui as créé cette situation compliquée.
Bak, karmaşık bir durum yarattın.
Regarde cet endroit.
Şuraya bak.
Regarde, on voit encore nos noms gravés dans la poutre.
Bak. Kirişe kazıdığımız isimlerimiz hâlâ duruyor.
Oui, et regarde, c'est la ceinture que papa a utilisée quand on les a gravés.
Bak. İsimlerimizi kirişe kazıdığımızda babamın bizi dövdüğü kemer duruyor.
Essayez juste de vous mettre d'accord pour éviter de vous croiser.
Bakın, ikiniz de birbirinizin yoluna çıkmamakta anlaşsanız olmaz mı?
Regarde-toi, tu gères un ranch.
Şu hâle bak, bir çiftliği idare ediyorsun.
Tu sais quoi?
Bak, ne diyeceğim.
Tu vois, c'est simple.
Bak, ne kolay.
Écoute... On ne sera sûrement jamais d'accord là-dessus, mais je veux te soutenir.
Bak muhtemelen bu konuda hiçbir zaman anlaşamayacağız
Je ne veux pas passer 30 minutes en voiture avec quelqu'un
Bak, doğrusunu istersen Colt, Yaptığım şeye inanmayan biriyle 30 dakika arabada oturmak istemiyorum.
Écoute, je sais que cette histoire avec Heather craint mais... avec un peu de temps, ça ira mieux.
Bak oğlum, Heather meselesi çok can sıkıcı, biliyorum ama zaman geçtikçe iyileşmeye başlayacaksın.
Mais regardez, tout sera versé en espèces.
Ama bak, nakit para.
Écoute.
Bak.
Ça ne va pas être simple tous les jours, mais... je veux être là pour toi et le bébé.
Bak, her zaman kolay olmayacak ama sana ve bebeğe destek olmak istiyorum.
Regardez ça.
Şuna bakın.
Rich, tu dois arrêter de me remettre en question, d'accord?
Bak, Rich. Her hareketimi sorgulamaktan vazgeçmelisin, tamam mı?
Écoutez, Berto a quelques ennuis.
Bakın, Berto'nun başı dertte.
La plupart des gens regardent l'alcool. Moi, je regarde ailleurs.
Çoğu insan içkiye bakıyor, bense onun dışında her şeye.
Je regarde le même panneau débile depuis tout ce temps.
Aynı aptal reklam panosuna bakıp duruyorum.
En fait, je me suis endormie avec un joint à la main... mais je fixais la lampe à lave.
Aslında esrar içerken uyuyakalmıştım ama ben de lav lambasına bakıyordum.
- Vous n'êtes pas drôle non plus.
- Bak işte, sen de komik değilsin.
Alors je lui ai dit : "Regarde ma chérie, c'est Elsa de La Reine des neiges!"
Ben de "Tatlım, bak. Karlar Ülkesi'nden Elsa!" dedim.
Regarde, une bière gratuite!
Bak. Beleş bira!
Je vais...
Şimdi, bak...
La prochaine fois que je passe, on fait un peu de lutte?
Bak ne diyeceğim. Bir dahaki gelişimde biraz güreşmeye ne dersin?
D'ailleurs, ça se sent que la journée a été très longue.
Kokuna bakılırsa epey yorucu geçmiş.
- Tu sais quoi?
- Bak, ne diyeceğim.
- Alors voilà.
- İşte, bak.
Au revoir, Abby.
Kendine iyi bak Abby.
C'est pas très grave.
Bak, Colt. O kadar da önemli değil.
Regardez ça.
Şuna bak.
Merde!
Şuna bak!
Regarde ça.
Şu hâle bak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]